Viyana’nın Kırıksoku Köyü’nden Neşet Ertaş

Kırıksoku Yozgat’ın merkez köylerinden biridir. Bir Abdal Köyüdür. Bağı bahçesi, tarlası olmayan Anadolu’nun binlerce köyünden biridir. Neşet Ertaş Kırıksokuluların yaşlılarına “Dayı” kendinden küçüklere ise “Yeğen” derdi.

Kırıksokulular da uzun bir dönem geçimlerini gibi müzikle sağlamaya çalışmışlar. Tarım alanı olmayan Kırıksokulular Yozgat’ta düğün ve eğlencelerde cümbüş, bağlama, keman ve darbuka gibi müzik aletleri çalmışlar. Oradan da geçimini sağlayamayan Kırıksokulular yurtdışına göçün olduğu yıllarda Avrupa’nın yolunu tutmuşlar. Özellikle Avusturya’nın başkenti Viyana’ya gelip yerleşmişler. Şimdi Viyana’da yaklaşık 100 hane kadar Kırıksokulu bulunmakta. Çalışmışlar, kazançlarıyla memleketleri Yozgat’ta bir işçi şirketinden hisse satın almışlar, kendilerini pek de kabul etmeyen kentlerinin gelişimi için yatırımda bulunmuşlar. Bu yatırımı yaparken de belki köylülerimiz fabrikasında çalışır diye düşünmüşler. Köylülerin akrabalarından birkaçı ortak oldukları işletmede iş bulmuş ve çalışmışlar. Ne var ki zaman 70’li yılların sonu 80’li yılların başıdır. Fabrikada hâkim olan siyasi anlayış Kırıksokuluları barındırmamış. Taciz etmişler ve önce Yozgat’a, oradan da Ankara’ya göçe zorlanmışlar. Yozgat’taki evlerine el konulmuş. Bir dönemin eli kanlı katilleri evlerini mekân tutmuş. Ankara’da da ciddi bir iş bulamayan Kırıksokulular Viyana’ya akrabalarının yanlarına göç etmişler. Köy boşalmış buna karşılık Viyana’da kalabalıklaşmışlar.

Müzik, Kırıksokuluların da hayatlarının önemli bir parçasıdır. Gelenek ve göreneklerini sürdürebilmek ve yılların itilmiş kakılmışlığına karşı dayanışma içinde olmak için bir dernek kurmuşlar. Dernek adı olarak da kendilerine yaraşır en güzel ismi seçmişler: “Muhabbet Derneği”. Bu muhabbet insanları, düğün ve eğlencede müzik yaptıkları yıllarda kendilerine karşı gösterilen saygısızlıktan ve tacizden dolayı aslında müziğe uzun yıllar kırgındırlar, ellerine müzik aleti almamışlar. Sadece çocuklar ilgilensinler kâfidir diye düşünmüşler.

Dernek kurulduğu yıllarda Neşet Ertaş da haberdar edilmiş. Neşet Ertaş Kırıksokululara dernek yararına bir konsere karşılıksız çalıp söyleyeceğinin sözünü vermiş.
Neşet Ertaş Muhabbet Derneği’nin konserine gelmişti. Kırıksokuluların bir dostu, Neşet Ertaş’ın iyi bir dinleyicisi olarak o konsere gitmiştim. Neşet sahneye çıkmadan Viyanalı Kırıksokuluların arasında adeta kaybolmuştu. Gördüğü herkesi tanımış, tanımadıklarına ise kimin nesi olduklarını sormuştu. Gönül adamı Neşet en az evinde hissettiği rahatlığı, “dayı ve yeğen” diye hitap ettiği Kırıksokuluların arasında hissetmişti. Neydi bu dostluk, dahası akrabalık?
Neşet Ertaş’ın babası Muharrem Usta’nın eşi Döne’yi de kaybeder. Çocuklarını, yorgan ve döşeğini alarak çocuklarına ana bulmak için yola düşer. Muharrem Usta kendisine yakın bulduğu aşiret köyü diyerek Kırıksoku Köyü’ne çocuklarıyla varır. Çocuklarına ana aradığını belirtir. Köylüler Muharrem Usta’ya çocuklarına analık etsin diye Arzu adında bir kadın gösterirler. Muharrem Usta’ya da “Bu köyü terk etmeyeceksin” şartını koşarlar. Kalacağı bir ev de verirler. Neşet Ertaş Kırıksoku’yu kendisini anlattığı şiirinde şöyle dile getirir;

Evimiznen Yozgat’ın Kırıksoku Köyü’ne vardık
Bize ana yok mu diye sorduk
Adı Arzu derler bir ana bulduk
İşte bu anadır buldun dediler

Neşet bu köyde uzun süre yaşar, Kırıksokulu Murat Emmi ile devşirmeye çıkar. Köyde serpilip gelişir. Öyle ki köyde bir kızla nişanlanır, daha sonra bu nişan bozulur. Geçmişte nişanlanıp da ayrıldığı hanım da eşi ile Neşet Ertaş’ın dernek yararına verdiği konserdedir. Hanımın eşi iyi bir halaycıdır, Neşet ise sahnededir. Neşet bir biri arkasına hiç soluk almadan türkülerini, uzun havalarını, bozlaklarını çalar ve havalandırır. O konserde Neşet sadece iki defa konuştuğunu hatırlarım; konser sırasında kendisine gidip gelip kulaklarına fısıldayan birisine “Bırak da türkümü söyleyeyim” demişti. Diğeri ise söyleyeceği türküsünün tanıtımıydı. Söyleyeceği türkü “Yozgat Sürmelesi”ydi. “Bu bilinen ‘Yozgat Sürmelesi’ değil, herkesin bir sürmelesi vardır, benim de bir sürmelim vardı. Onun için yakmıştım bu türkümü” dedi ve başladı türküsüne:

Yozgat ellerinde garip garip gezerken
Göründün gözüme büktün belimi
Gariplik elinden candan bezerken
Nasıl arz ederdim garip halımı

Yüksek binalarda yeşil perde
Sen yüksek yerdesin ben ise yerde
Senin aşkın ile tutuldum derde
Kırdı felek kanadımı kolumu

Gel beri gel ben adam yemem
Saklarım sırrımı ellere demem
Cenneti alaya sensiz giremem
Ben bilirim cehennemin yolunu

Bu türküden sonra bir halay havasıyla devam etmişti konserine. Kırıksokulular halayda, Neşet Ertaş ise sahnede sırılsıklam olmuştu. Kendisi de küçük yaşta ağabeylerine darbukasıyla destek olan 30 yıllık Kırıksokulu dostum Neşet Ertaş’ın “Sorgun Beyleri” denilen birileri tarafından nasıl alıkonulduğunu oracıkta anlatmıştı. Yozgat’a bir konsere giderken Neşet Ertaş’ın yolu “Sorgun Beyleri tarafından kesilir. Neşet Ertaş bir çayır alana götürülür ve “çal” derler. O’nun konseri Beylerin umrunda değildir. Neşet, Beylerin kulakları türküye, mideleri de yemeğe doyana kadar çalar, saatler sonra “git” derler. Neşet Ertaş konser salonuna vakit kaybetmeden gelir, saat gecenin 1 ile 2 arasıdır. Seyirciler kendisini hala beklemektedir. Neşet Ertaş orada “Sağolsunlar, Sorgun Beyleri beni dinlemek istemişler” der ve alıkonma olayını anlatır. Üç ile dört saat çalar, söyler. Neşet’in içi kan ağlayarak söylediği türkülerini dinleyen seyirciler çoşmuştur “Gadanı alam, kurban olam” sözleriyle tezahüratta bulunurlar.
O konserde Neşet ile birlikte kederlenen Kırıksokulular şimdi Viyana’da O’nun ardından ağlamaktalar. Anma toplantısından sonra şimdi de Neşet Ertaş’ın ardından içleri kan ağlayarak kırk yemeği vermeye hazırlanmaktalar.
[email protected]

1598750cookie-checkViyana’nın Kırıksoku Köyü’nden Neşet Ertaş

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.