Yaşam nedir, ne değildir?

Theokrites “Yaşam varsa umut da vardır” der. En küçük bir değişiklikten bile umutsuzluk derleyenler yaşamın çokyönlü yapısını görmeyenlerdir. Şöyle olursa şöyle olur ve dolayısıyla da bu iş böyle biter gibilerden görüş üretenler ya da daha doğrusu kaba mantığa dayalı bilgi üretenler yanıldıklarını anladıklarında şaşar kalırlar, bu işin içinde bir iş var gibilerden duygulara kapılırlar. Her şeyi çok iyi düzenlemiştik, bu nedir şimdi böyle karşımıza çıkan şeyler? İşin işinde iş olması yaşamın görünür görünmez olanaklarla dolu olması anlamına gelir. Dünyayı bir ya da birkaç yüzünden değil bütün yüzlerinden olmasa bile birçok yüzünden görmeye çalışmak gerekir. Öyle durumlar vardır ki orada en aklı başına insanların bile olasılıklar hesabı yapması son derece güçtür. Yaşamın anlamları kendilerini bir çırpıda açmazlar, hele bakmayı bilmeyene. En doğrusu yaşamın verimine inanmaktır ve umutsuzlukla yelkenleri suya indirmek yerine gerekirse akıntının ters yönünde kürek çekmeyi göze almaktır. Yaşamayı becerenler yaşamı göze alanlardan başkası değildir. Bu yüzden yaşamak dediğimiz şey gerçek anlamını dünyaya tam olarak katılmayı göze almış insanların bitmez tükenmez çabasında buluyor. Plutarkhos “Varolmak yetmez yaşamak gerekir” diyordu. Yaşam denen şeyin kökten kötü olduğunu söyleyip arabesk bir hava tutturmak ve bu havanın sıcaklığında yan gelip yatmak insanım diyen insana göre bir iş değildir. Ne var ki bu tür edilgin ya da tembel insan tipi dünyanın dört bir yanında varlığını inatla sürdürüyor.

Dünyamız iyimser Leibniz’in öngördüğü gibi olası dünyaların en güzeli olmayabilir. Ancak onun olası dünyaların en kötüsü olduğunu söylemek de insafsızlık olacaktır. Daha doğrusu dünyayı güzelleştiren de çirkinleştiren de biziz. Yaşamanın bir sanat olduğu, hem de oldukça zor bir sanat olduğu doğrudur. Yaşamayı göze alan kişi onun yükünü çekmeyi de göze alacaktır. Tam anlamında bir edilginlik ya da atalet içinde en güzel şeyleri elde etmeyi kafaya koymuş nice insan vardır, bunlara yaşamın çakalları ya da tilkileri dersek yanlış bir şey söylemiş olur muyuz? Bunlar cinliklerine güvenerek yaşamı oyuna getirmeyi ülkü edinmiş kimselerdir. Gerçekten bunların arasında en küçük bir çaba harcamadan ve hiç emek vermeden bir düzen tutturmuş olanlar da vardır. Bu kolaycılar elde ettikleri bu yapay ve ödenmemiş güzellikleri gün gelip faiziyle ödeyeceklerini düşünemeyecek kadar düşünce yoksunu kimselerdir, doğanın yasalarını ve onu temel alan insanın yasalarını bilmedikleri için kurutuluşa giden en doğru yolun kurnazlık yolu olduğunu düşünürler. Ödenmemiş yaşam sonunda çok pahalı ödenir: gerçek insan olmanın koşulları aşıldığı yerde karşımıza hiç ummadığımız güçlükler çıkacaktır.

Yaşamın dilinden anlayanlar onun bildirisini çok kolay elde edeceklerdir. Yaşamın dilinden anlamayanlar bir zaman sonra başlarını soğuk taşlara çarparak uyanırlar. Gerçekten uyanırlar mı? En azından birazcık akılları varsa doğanın ne demek istediğini kavrayacaklardır. Her yaptığının yanına kaldığını düşünür kurnaz adam. Onun gözünde doğa kör ve sağırdır, insan dünyası hamur gibi her biçimi alacak özelliktedir. O yüzden en güzeli bildiği gibi yaşamaktır, bencilliğin bütün güçlerini işe koşmaktır, çıkarlar sözkonusu olduğunda ilke diye bir şey bilmemek ve kural tanımamaktır. Sonra gün yavaş yavaş dönmeye başlar. Ben nerede yanlış yaptım? Kurnazımız şöyle düşünür: her şeyi çok güzel düzenlemiştim ama bir yerde küçük bir yanlış yapmış olmalıyım. Demez ki bütün yaşamım baştan sona yanlışlarla doludur. Kendimi çok önemsedim ve kendime çok güvendim. Kendimi her şeyin altından kalkabilecek bir güç olarak algıladım. Dünyayı hafife aldım. O nerede yanlış yaptığını arayadursun, yaşam ona ardı ardına faturalar çıkaracaktır. Bugün bir fatura gelmemişse yarın kesinlikle gelecektir.

Herakleitos “İnsanların çoğu hayvanlar gibi doymuş yaşamaktan hoşnuttur” diyordu. Temel sorun burada beliriyor. Sorun gerçek insan olarak yaşamakla insan benzeri bir yaratık olarak yaşamak arasındaki ayrımda yatıyor. İnsan olarak yaşamanın tadını almayanlar çok büyük güçlüklere uğruyorlar şu dünyada. İnsan kendi yaşamını oya gibi işlemelidir, kırılgan bir fidanı besler gibi beslemelidir onu. Seneca’nın dediği gibi, yaşamın uzunluğu değil değeri önemlidir. Değerlerle güzelleştirilmemiş bir yaşamı uzattıkça uzatsak neye yarar! Yararsız bir yaşamın ya da boş bir yaşamın ölüm gibi bir şey olduğunu önce bilgeler gördüler.“Biraz kendini beğenmişlik biraz şehvet, kadınlardan ve erkeklerden çoğunun yaşamı bunlardan kurulmuştur” der J. Joubert.

644930cookie-checkYaşam nedir, ne değildir?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.