Yaşamımızdan Şiir Eksik Olmasın

İlkokul çağında, bayramlarda hep şiir okurdum. Bu yolu, yaşamımda önemli bir yeri olan, Bigadiç’te İlkokul öğretmenim Türkan Bayezıt başlatmıştı. Eşi de ilçemizin Kaymakamı olan Turan Bayezıt’ın bu konuda ki katkı ve desteklemesini unutamam. Şiir’le yaşamımın ilk kilometre taşında onlar vardır.

Ortaokul’da okurken biraz karalamalar da yapıyordum. Okulumuzun Müdürü Şefik bey bir gün beni çağırarak, Necip Fazıl Kısakürek’in “Kaldırımlar” şiirini vererek, oku, düşün ve bu konuda sen de bir şeyler yaz bakalım demişti. Necip Fazıl ile de tanışlığımız, “Kaldırımlar” da başladı diyebiliriz.

İlginç bir insandı. Kasabanın tek gazeteci ve kitapçısı idi. O dağınık dükkanında istenilen bir kitap ya da kırtasiye malzemesini nasıl bulurdu şaşırırdım. Sabah erken dükkanı açar, gece de evine yatmağa giderdi. Ev ve işyeri dışında bir yaşamı olmayan yalnız bir insandu Nuri Dereli abi. Dükkanda yalnız kaldığında hep bir şeyler okurken görürdüm. 60’lı yılların başı, bu küçük kasaba da bana, ilk onun şiirlerini Nuri abi okudu. Kitaplarını sorduğumda, yasaklı bu şiirleri bulamazsın demişti. Nazım Hikmet ile de tanışmam böyle başladı.

Ocak ve Haziran aylarında, Nazım Hikmet’i anmak için mutlaka bir kitabını alır, ya da şiirlerine yeniden özellikle bu aylarda dönerim. Onun şiirlerinden hiç bir zaman ayrılmadım zaten. Yeniden yeniden okuyarak, adeta yeniden keşfediyorum. Hala ezbere bazı şiirlerini yıllardır unutmadan okuyorum. Memleket hasretini, sevgiyi ve yaşamı doya doya, haykırırcasına, güzel Türkçemiz ile bizlere duyuran, Şair baba. Usta.

70’li ylların ortasıydi. Şişli, Nişantaşı’n da bir Tiyatro. Genco Erkal, Nazım’ın şiirlerini okuyor. Oyun şiirler üzerine kurulu. Bir şiirinden diğerine adeta koşuyoruz. Sona erdiğinde alkışlar başlarken, yanımda oturan ayağa kalkarak adeta haykırıyordu. “Yaşşa koca usta” diye. Baktığımda tanıdım. “Şair Baba ve Damdakiler”i yutarcasına okumuştum. Balaban’dı.

70’li yıllara gelirken, Sosyal Hizmetler Akademisi’n de, Edebiyatımızda Sosyal Psikolojik İncelemeler dersimiz vardı. Işıklar içinde yatsın, o zaman Doçent olan, Fuat Aziz Göksel hocamız, yazarı ve eserini seçmeyi bize bırakarak, derste sunum yapmamızı istiyordu. Nazım Hikmet’i seçmiş ve onun yaşamı ve şiirlerine yansıyan toplumsal yapımız üzerine bir sunum yapmıştım.

Ocak ayı geldiğnde, yine bu ayda yitirdiğimiz bir başka ozanı, Necati Cumalı’yı belirtmeden geçemiyeceğim. Ege’nin sesi olmuş, bir yazar, ozan. Hikayeleri ve romanları, hatta oyunlarının çıkış noktası Ege kasabalarıdır. Orada yaşam ve insanlar anlatılır. Şiirleri de aydınlıktır. Bir şiir kitabına adını veren, yanılmıyorsam, “Güzel Aydınlık” şiiridir.

Cumhuriyet sonrası, kasaba yaşamı ve insanları, onunla bir kez daha yaşam bulmuştur. Şair yönü, hikaye ve romanlarının arkasında kalır gibi olsa da, Necati Cumalı’nın şiirlerini tadı da bir başkadır.

70’li yılların başlarıydı sanırım. Ankara’da şimdi yerinde yeller esmeyen, binaların olduğu, Sakarya Caddesi’n den Mithatpaşa’ya doğru giderken, solda “Tavukçu Lokantası” vardı. Körfez, Kumsal, devam eden Tavukçu lokantaları, buradan yetişen garsonların şimdilerde işlettikleri mekanlar. İki katlı hem Sakarya’ya hem sokağa açılan kapıları vardı.

Bir akşam herhalde 10 kişiyi aşan bir masaydı. Dinçer Kişoğlu abimiz götürmüştü. Cemal Süreyya’nın sofrasındayız. Yanın da, Muzaffer Buyrukçu. İkisi de ışıklar içinde olsunlar. Sohbeti orada da sürdüryorlardır belki. Nasıl konu gelişti, şimdi tam hatırlamıyorum. Ama Cemal Süreyya’yı Cumhurbaşkanı seçtik. O da, Muzaffer Buyrukçu’yu Başbakan tayin etti. Büyük bir ciddiyetle, Muzaffer Buyrukçu Bakanlar Kurulu’nu belirledi. Masa da en genç bendim. Bize görev düşmedi. Gecenin ilerleyen saatlerinin rahatlığı ile Muzaffer abi, biz ne oluyoruz dedim. O da seni Muğla Valisi tayin ediyorum demişti. Ama bir ön koşu da belirlemişti.

Cemal Süreyya şiirleri, Ankara’ya geldiğimizde yaşamımıza bir girdi, pir girdi ve bir daha da çıkmadı.

Bu kış, karlı ve soğuk günlerde, bir kaç şair ve yaşamımızda ki yerlerinden hareketle, şiir dünyasına bir kısa yolculuk yaparak, içimizi ısıtmak istedik.

Şiir kitaplarını alarak, dergiler de ki şiirlerle de bir yolculuğa çıkacağız şimdi. Dışarıda kar yeniden başladı. Soğuk’dan dışarı çıkmak da mümkün değil. İki haftadr, neredeyse “Her yerde kar var”

Bu yazıda hiç şiire yer vermediniz diye bir eleştiri gelebilir. Özellikle de vermedik. Ana konumuz şiir. Ben şiirlerle ve bazı şairlerle yolculuğumdan kareler aktardım. Niye bu karelerin içine giresiniz diye düşündüm. Karelerinizi, şairleri ve şiirlerini siz belirleyin.

Siz de, sevdiğiniz şairlerin dizeleri ile yolculuğa çıkmak isterseniz, size bu yolculuğu anımstamakla yetinmek istedim.

Çayınızı, kahvenizi ve ya başka bir içeceğinizi yanınıza alın. Güzel bir müziği de dinlemek üzere, CD’nizi döndürmeğe başlayın. Radyonuzu açın. Dilediğiniz bir şiir kitabını da alın elinize, mısralarda yolculuğa çıkan şairin koluna takılarak, açılın. Dilerseniz, başka düşünceleri de ekleyerek.

Yaşamımızdan şiir hiç bir zaman eksik olmamalı.

Sizlere şiirlerle bir yolculuğa başlarken, iyi yolculuklar dileyerek, pencereden el sallıyorum.

Hangi şiiri okuyorsunuz şimdi.

_________________

* Bigadiç. 12 Ocak 2015. Pazartesi. [email protected]

1569240cookie-checkYaşamımızdan Şiir Eksik Olmasın

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.