Yanlışı yanlışla gidermek

Düşünme alışkanlığı olmayanlar yanlışı yanlışla gidermeye yatkındırlar ve bunun bir çıkar yol değil düz bir aptallık olduğunu düşünmezler. Düşüncesizlik aptallıktan başka bir ürün vermez. Zeki olmak aptal olmaya engel değildir, tersine aptallığa kolaylık sağlar. Yanlışı yanlışla gidermeye kalkanlar sonuç aynı ya da benzer çıkınca yeni bir yanlış yol ya da yordam bulmak için kafayı çalıştırmaya başlarlar, ne kadar çalıştırabilirlerse. Böylece çözüm için öngörülen yollar ve yordamlar çözümsüzlükte son bulurken onlar aptallıklarına değil de ne olduğu bilinmez olan o Felek’e ya da Yazgı’ya küsüp bir kıyıya çekilirler, yeni yanlışlar yapmak üzere. İnsanın kendini kandırmaya büyük bir yatkınlığı vardır. Kafası sağlam çalışan insanlar bile zaman zaman kendilerini kandırmaktan geri kalmazlar. Ama onların kendilerini kandırmak üzerine yaptıkları yanlışlar etkisi ağır olmayan yanlışlardır ya da hatta çok geç kalmadan dönülebilen yanlışlardır. Büyük yanlışlar yalnızca büyük aptalların yaratısıdır.

Şu kavanoz dipli dünyada hiçbirimiz tam akıllı olamıyoruz. Hepimizin aptallıklarımız olmuştur. Bu aptallık işini o kadar da abartmamak gerekiyor. Benim de aşk yolunda aptallıklarım oldu, ben de yanlışı yanlışla yıkamak gibi gariplikler yaptım. Olura olmaza aşık olup kendimi yıpratmam gerekmiyordu. Kadınların sevilmeyi namus sorunu yaptığı bir toplumda sen aşk arabasına binmişsin enayi gibi gidiyorsun, kimsenin umurunda değil. Karşıdaki açık işaret veriyor: “Alacaksan al beni zalim babam duymadan.” Bu aşk da çürük çıktı, öbürüne geçelim. Bir aşkı bir aşkla yıkamak… Haspam kendini peri falan sanıyor. Aptallıklarımla ilgili bir örnek daha vereyim. Sigarayı bıraktıktan sonra iki aptallık yaptım. Sigaranın yerine yemeği koydum ve şiştikçe şiştim. Bir oturmada bir tencere makarnayı bitirdiğimi bilirim. İkinci yanlışım daha ilginçtir. Sigarayı bıraktıktan epeyce bir zaman sonra ben neden pipo içmiyorum diye düşündüm. Öyle ya pipo tütünü acıydı ve pipo içenler dumanı havaya üflüyordu. Güzel pipolarım oldu. Pipo içerken dumanı oh bir güzel ciğerlerime çekiyordum ki sormayın. Sonra sonra yaptığım işin salaklık olduğunu anladım. Sigara içer gibi pipo içeceksem sigarayı ne diye bıraktım. Pipodan da kısa zamanda vazgeçtim. Ama tütünden korkmak bana çok ters geliyordu. Tütün bana egemen olmamalıydı, ben tütüne egemen olmalıydım. Daha sonra günde bir ya da iki bilemediniz üç sigara içmeye başladım ve onu yıllarca sürdürdüm. Ne var ki tütün alışkanlığım kalmamıştı, bu yüzden o iki üç sigaradan eski tadı almıyordum. Benimki bir eğlenceydi: bazen dersten yorgun çıktım mı bir sigara yakıverirdim. Zaman zaman da küçük purolar içmişimdir, on beş günde bir tane gibi. Bugün de bazen o küçük purolardan içerim. Sigara hemen hemen hiç içmiyorum. Sonunda tütünü yaşamımdan çıkarmayı başardım, ondan sonra tütün benim için hiçbir anlam taşımamaya başladı.

Bizi yanlışa çıkaran yollar çok zaman kolay yollardır. Bir yol çıkmaza saplandı mı şöyle oturup kendimizle uzun uzun tartışmadan bir başka yola giriveriyoruz. O zaman başarısızlıklar başarısızlıkları getiriyor. Bakıyorsunuz adamın biri dükkan açmış sinek avlıyor, bir süre sonra da iflas bayrağını çekiyor. Az sonra ya aynı adam ya da başka biri orada aynı işi denemeye kalkıyor ama olmuyor. Adam pastane işletiyor, aslında işletemiyor. Kasabalar bile o tür pastaneleri tarihe gömmüşken bizimki İstanbul’un göbeğinde kafaya göre pastacı dükkanı işletmeye çalışıyor. İflas ediyor. Hadi bakalım yeni baştan. Eskiler “Kişi noksanını bilmek kadar irfan olmaz” derlerdi. Kimse kendindeki eksikliği görmek istemiyor. O pastacı arkadaş semtin gençlerinden birini yoldan çevirip sorguya çekse belki de bu iflas etme alışkanlığından kurtulacak. Biri ona yanlışını anlatacak. Bir kere dükkan iştah kaçırıcı bir dağınıklıkta. Aradığını bulamıyorsun. Pasta diye yaptığı şey baştan kayıp. Kurabiyelerin yanına gözlemeleri koymuş. Bir yandan da tıkınıyor. O bir yana, adamın dükkanına adım attığınız anda neredeyse suçlu işlemi görüyorsunuz. Ama o direniyor. Her iflastan sonra yeniden canlanıyor, her tükenişin ardından üstüne bir iyilik geliyor ve kötü bir sona doğru yeniden yolculuğa çıkıyor.
İnsan garip bir varlıktır. Çok zaman önünü arkasını görmekte eksik kalır. Düşüncesizlik en çok çocukların eğitiminde yıkıcı oluyor. Yanlışı yanlışla yıkamaya çalışırken çocukları uyumsuz varlıklar olarak yetiştiriyoruz. Belki çok düşünceli olmak da gerekmiyor ama ölçüsüz düşüncesizlik dünyamızı allak bullak ediyor. Herkes kendi köşesinde yeni yanlışlar üretmekle vakit geçiriyor. Dünyamız gemisini kurtaranlardan çok gemisini kurtaramayanların dünyasıdır.

645500cookie-checkYanlışı yanlışla gidermek

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.