Yardım derken…

Yardım kuruluşları gün geçmiyor ki, caddelerde, sokaklarda, evlerin kapısında yardım için sizin önünü çevirmesin… Eskiden devlet sosyal olduğu dönemde bir kurumu vardı, kurum milli bir özellik gösterirdi ve orasını kutsal kapı olarak görülürdü, kapıya gelmez vergilerden yardım ücreti kanun ile kesilirdi, hala uygulamaya da devam ediliyor.

Yardım kuruluşlarının merkez binalarının lüks görünüm içinde ve çok katlı olması tesadüfi değildir, elbette yardım kuruluşları fakir olamazlar, zengin ve varlıklı olanlar ancak yardım yapabilirler. (yaşamın trajedisi burada gündeme gelir, çünkü bu yardım kurumlarına en fazla yardımı yardıma muhtaçlar yapmaktadır, onların verdiği küçük meblağlar yan yana getirildiğinde en zenginin verdiği yardım bütçesinden daha büyük olur.) Yardım öyle hafife alınacak bir şey de değildir, iyi bir organizasyon, hedef kitleye ulaşabilecek olan araçları ve süreklilik açısından profesyonel çalışanları da olması gereklidir. Gönüllülük usulü olanlar ancak yerel çalışma alanında olabilir. Okul yardımlaşma derneği gibi. Onların alanı ve çalışması sınırlıdır ve bellidir.

Büyük felaketlere ve evrensel çapta yardımın hareket etmesi büyük olanakları berberinde getirmektedir ve devletler ve uluslararası kurumlar ile ilişki içinde olmak anlamına gelmektedir. Liberal ekonomin globaizasyonu sonucunda yardım kuruluşlarında devletin tekelinden çıkmış ve gönüllü olarak küçük adımlar ile başlayan hareketler şimdi büyük ve uluslararası boyutlara ulaşmıştır. Daha karmaşık ilişkilerin içinde olan bu kuruluşlar, yerel olarak aldıkları yardım malzemesini hedefe en kısa zamanda ve sağlıklı bir şekilde ulaştırmak ile yükümlü olmalarına rağmen, aynı zamanda uluslararası politik sorunlarında merkezinde yer alabilmektedir. Soğuk savaşı dönemi ve sonrası dönemlerde yardım kuruluşları ile istihbarat gibi kavramların içi içe geçen soruşturmalara tabi olması tesadüfi değildir.

Yardım kuruluşlarının bugünkü bütçeleri; holdinglerin bütçeleri ile boy ölçülecek boyuta ulaşmıştır. Yardım kuruluşlarının bir çok şehirde / ülkede şubelerinin olması, oralardan topladıkları paraları merkezi olarak planlayarak kullanmaları kadar doğal bir şey yoktur. Toplanan yardımların aslında hedef kitleden önce kendi personeline, binalarına, araçlarına ve kiralanan depolarına gitmektedir.

Yardım kuruluşları, çalışanına istihdam sağlayarak, bir çevrede yer alan insanların geçim kaynağı olmaktadır. Devletin yapması gereken ve bizim verdiğimiz vergiler ile desteklediğimiz kurumların görevlerinin bir bölümünü bu dernekler ve vakıfların alması elbette vicdani olarak bizi rahatlatabilir, fakat liberal ekonominin belirlediği ortamda bu derneklerin, vakıfların ülkenin politik arenasında oynadıkları rollerinde gözden geçirilmesi gereklidir.

Yardım kuruluşlarının sahip olduğu gemiler, araçlar, binalar ve uluslar arası bağlantıları ve sınır ötesi devlet ile işbirliği içindeki projeleri saydam bir şekilde incelenebilirse eğer, yardım kuruşlarının gerçek amaçları hakkında ipuçlarına sahip olabiliriz. Ülkemiz içinde faaliyet gösteren yabancı kökenli yardım kuruluşu olan vakıfların amaçları iki de bir gündeme gelirken, aynı şekilde bize ait olduğunu sandığımız yardım kuruluşlarının amaçları ve yaptıkları kahramanlık söylemleri ve kutsallık olarak sunulan görevleri neden açıkça kamuoyu önünde tartışılmaz?

Yardım kuruluşları bizim vicdanımızın rahatlamasını sağlarken, aynı zaman içinde başka görevleri ve amaçları da yerine getirmekteler… yardım kuruluşlarına yapılan yardımlar ile vergiden muaftır… bizim vergilerimizden kesilen bir çok yardım vergisi, liberal ekonomi mantığı içinde gereksizdir ama ne yazık ki bu vergiler bile tartışma konusu yapılmamaktadır.

1588140cookie-checkYardım derken…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.