Yasakçılık ilkelliktir

Beğenmediğimiz her şeyi yasaklayalım anlayışı ilkellikten başka bir şeyi ortaya koymaz. Onu söyleyene demezler mi: “Kardeş sen bütün doğruların ölçütü müsün?” Halkı kötü etkilerden korumak denen çokbilmişlik bizim şu garip toplumumuzda yöneticiler çerçevesinde öteden beri geçerlidir. Halkı “tehlikeli” edebiyattan koruyalım derken edebiyatı kuruttular. Bugünkü zavallı edebiyat ev kadınlarının eline nasıl düştü? Bu yasakçı anlayışla düştü. Önceleri “tehlikeli” edebiyatın adamlarını içeri atarlardı, bazen de öldürürlerdi. Bunun pek de tutarlı bir iş olmadığını görerek yöntemi değiştirdiler: “tehlikeli” edebiyatın yaşam koşullarını ortadan kaldırmak en iyisiydi. Toplum en az bir yarım yüzyıldır kültür batağının tam orta yerindedir, boğazına kadar pisliğe batmıştır. Tiyatrocu ödün vere vere perdeleri açamaz duruma gelince devletten para almak zorunda kalmıştır. Kimseye ters gelmedi bu. Ödenekli sanatın sanat olmadığını söyleyen çıkmadı. Pek doğal bir şeymiş gibi, tiyatrocular devletten gelen parayı azımsaya azımsaya cebe indirdiler.

Böyle bir ortamda sanattan da, felsefeden de, bilimden de hayır gelmezdi. Gelmiyor da. Kültür sefaletinin en güzel yansıdığı yerler elbet televizyon kanallarıdır. Kendilerini toplumsal kötülüklerden arındırmış adam gösterileri içinde bazı tanıdıklarım bana “Ay, doğru söyle, sen bu kadın programlarını izliyor musun?” diye takılıyorlar. Belli ki onlar bu toplumda kendilerini kirletmeden yaşamak konusunda kesin kararlılar. Ne mutlu onlara, aman ellerini yarım saatte bir yıkasınlar, benim gibi yapmasınlar, kokmuş çorapla dolaşmasınlar, burunlarını karıştırmasınlar. Yaşadığınız toplumu ince ince gözlemlemezseniz toplumun dışına düşersiniz. Ama zaten sizler seçkinsiniz, toplumun içinde kalmak istemiyorsunuz ki. Değil mi efendim? Bütün bu pisliklerde benim payım ne kadar demeden, ne güzel,  gönül rahatlığıyla yaşayıp gidiyorsunuz. Seçkin olmanın da bir başka tadı var canım.

Şimdi devlete bağlı seçkin güçler televizyonları yasaklarla düzeltmeye ya da düzenlemeye çalışıyorlar. Televizyoncular halkın basitliğine inanmış, halkın bayağı eğilimlerine gönül bağlamış olarak alamadın veremedin öyle programlar yapıyorlar ki insanın aklı tavana vurur. Bu kadar süslü kadını, bu kadar zavallı adamı, bu kadar sorunlu genç insanı, ayrıca bu kadar profesörü nereden bulup nasıl bir araya getirebiliyorlar, hayret doğrusu! Şimdi iş iyice çığırından çıktığı için, iş gelip “Ulan p…, ulan şerefsiz, gelirsem seni ayağımın altına alırım, utanmaz, sen ananın seni ve ablanı nasıl pazarladığını…” duyarlıklarına kadar indirgendiği için seçkin yöneticilerimiz bir takım yasaklamalar yapma eğiliminde görünüyorlar.

Düşünmüyorlar ki bu ülke bu duruma yasaklamalarla gelmiştir, edebiyat yasaklamalarla çökmüş, eğitim yasaklamalarla tükenmiş, ahlak yasaklamalarla bozulmuş, insan ilişkileri yasaklamalarla berbat olmuştur. Yasaklamaların bozduğu yaşamı yasaklamalarla düzeltmeye kalkmak esaslı bir geriliğin kaynağından beslenmiyor mu?

Halkımızın bu kitapları, bu gazeteleri, bu dizileri, bu haber programlarını sevdiği kesin mi? Bu işleri yürütenler öyle düşünüyorlar. Kesin diyorlar. Biz bu halka göre iş yapıyoruz demekten kendilerini alamıyorlar. Yahu bir de halka göre değil de kendinize göre yapın desek ne derler acaba? Öfkelenirler. Çünkü halka göre yapmak tümüyle bahanedir. Bir tiyatrocu bir gün bir televizyon programında “Biz varoşları düşünerek dizi yapıyoruz” demişti de ben, affınıza mağruren konuşuyorum, üç gün sürekli mide bulantısından mustarip olmuştum. Kötüyü halk istiyormuş. Tövbe yalandır. Her sınıftan insanların oluşturduğu geniş ve düzayak bir ayaktakımı topluluğu var, kötüyü o istiyor olabilir. Ama halkın böyle bir şey isteyebileceğini düşünmek eğer ben bir halk çocuğuysam ve halkı yakından tanıyorsam kuyruklu yalandır.

Yasaklamayın, sürdürün bunları. Göreceksiniz insanlar bugün kerhen izledikleri programları yarın izlemez olacaklar. Yasaklama çekicilik kazandırır, başka bir işe yaramaz. Porno filmlerini sokaklarda ucuza satsınlar, bakın kimse porno filmi izliyor mu! Nitelik değişimi birilerinin sonunu getirecek, daha şimdiden getirmeye başladı. Halk siyasetten durup dururken mi soğudu? Oy vermeyen insan sayısını gözünüzün önüne getirin bir. Halk evinde sabah akşam film izlediği için mi sinemalara gitmiyor? Halk iyiden iyiye aptal mı ki ya da yüzde bilmem kaç oranında geri zekalı mı ki edebiyatla tüm ilişkisini kesti. Nobel’e bile gülüp geçen insanların beğenisine güvenin siz.

 

641490cookie-checkYasakçılık ilkelliktir

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.