‘Yerli Malı ve Tutum Haftası’ Kutlaması Nostalji Değil, Bir Anlayış Olmalıdır

Bu bağlamda Yerli Malı Haftası’nın kutlanması bir nostalji değil, bir anlayış ve geleceğe sağlıklı adımlar ile yol almayı sağlamalıdır. Bağımsızlık ve onun gereği olan kendi ürettiklerini tüketerek ekonomisini içeriden güçlendirmeyi savunmak, bu coğrafyada yaşayan herkes için bir tutum ve duruş olmalıdır. Bu bağlamda Yerli Malı ve Tutum Haftasını yılda bir defa da olsa hatırlamak ve gençlere benimsetmek önemlidir.

Cumhuriyetin ilk yılarında ekonomik olarak dışa bağımlı olan ülkemizde yokluğa rağmen üretime geçen Türkiye’de 1929 yılında kanun haline getirilen ve 1946’dan itibaren kutlanmaya başlanan Yerli Malı Haftası, yurttaşlarımızın yerli malı kullanmanı teşvik etmek, tutumlu olmayı öğretmek ve onları yatırım yapmaya özendirmek için akılca düşünülmüş bir yaklaşımdır. Bu amaçla her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan tutumluluk haftası ve yerli malı kullanımına her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulan bir dönemdeyiz.

Türkiye Cumhuriyetinin iktisadi yönden kalkınması ve bağımsızlığımızın korunması için uygulanan bilinçli politikalarından biri de yerli malı kullanımı konusundaki projesidir. 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi’nde Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul Milli Sanayi Birliği’nin yerli mallar sergisindeki “kendimize özgü iktisadı yapıyı kurmalıyız” ifadesi ile yerli malını ve kendi öz üretimine dayalı girişimi başlatmıştır.

Ancak dönem dönem uygulanan tarım ve teşvik politikaları ile üretici durumda iken ithal eden ülke konumuna düşebiliyoruz.

Yerli Mali Tüketimi Doğa İle Barışık Yaşamanın Bir Gereğidir

Bu bağlamda bütün dünya kendi ürettikleri ile övünür, kendi ürettikleri illa da gıda ürünü olmak zorunda değildir, sanayi ve diğer hizmetler de kendi ürününü tüketme eğilimindedir. Bütün dünyada kendi ürettiklerini taze olarak tüketmek önceliklidir. Bunun birçok nedeni var:

1. Kendi çiftçisini korumak,

2. Ekonomisini güçlü kılmak

3. Taşıma giderini azaltmak

4. Vatandaşına daha taze gıda tükettirmek

Gıda fiyatlarındaki aşırı fiyat artışının önemli nedenlerinden biri uzun mesafeler için harcanan taşıma giderleri ve komisyonculuktur. Bu bağlamda yerli malı tüketmek ve pazarlamak her zaman daha avantajlı görülmektedir. Teorik olarak da, tarımın doğası gereği olarak da gıda tüketimi öncelikle kendi üretimine dayandırılır. Yetişmeyen veya ihtiyaç duyulan ürünler dışarıdan giderilmeye çalışılır. Gelişmiş bazı toplumlarda çeşitlilik oluştursun diye farklı ülkelerin ürünleri de bulundurulabilir.

Türkiye’de gıda tüketim alışkanlığımız halen çeşitlilik ve damak tadı arayışından çok temel gıda ihtiyacına yöneliktir. Bu yüzden de önceliğimiz, yerli üretimi tüketme eğilimi şeklindedir.

Aynı zamanda yerli malı tüketimi ile doğa ile barışık yaşamanın bir parçasıdır. Günlerce depolarda veya soğuk hava depolarında taşınan ürünler yerine en yakınında üretilen ürününün tüketilmesi esastır.

Tarımda İthalatçı Konuma Geldik

1980 sonrası uygulanan iktisadi politikalar sonucu tarımımız gelişmediği gibi, sanayide de istenilen gelişmeyi sağlayamadık. Cumhuriyetin ilk yılarında oluşturulan ve ciddi örgütlülüğü ve kurumsal kültürü olan bütün kamu iktisadi kuruluşları ve tarımsal araştırma enstitüleri birer birer elden çıkarıldı ve âdete hepsi arada özelleştirildi veya dağıtılarak yok edildi. Sonuç olarak bugün birçok konuda yaşanan sorunlar ve üretimsizliğin nedeni kurumsal kültürü olan kuruluşların tavsiyesidir.

1950’li yılara kadar tarım ithalatı yapmayan ülkemiz ABD’nin Marshall yardımları ile ABD’den tarım ürünü ithal etmeye başlamıştır. 1980 sonrası uygulanan serbest Pazar ekonomisi ve Güneydoğu’da yaşanan olaylar, artan gelir dağılımı bozukluğu, kırsaldan kente göçü artırmış, bunun sonucu olarak önce hayvancılık sektörü büyük oranda olumsuz etkilenmiş, ardından yurt dışında hayvan ürünleri ithali yaşanmıştır. Kendi evinde üretilen peynir yerine Hollanda’dan getirtilen peynirler tüketilmiştir. Sonra plansız tarımsal üretimden dolayı, yağ ve yağlı ürünler, mısır, bazı meyveler dışarıdan ithale ilmiş şimdilerde ise nohut, mercimek ve diğer baklagiller dışarıdan ithal edilir duruma gelmiştir.

Türkiye bugün tarımda 130 kalemde tarım ürünü ithal eden bir ülke konumundadır. Ancak coğrafi konumu ve arazi büyüklüğü yönünden halen kendi kendine yetebilecek bir ülkedir.

Türkiye, 7 Üründe Dünya Birincisi

Toplam nüfusunun halen üçte biri kadarı kırsalda yaşamaktadır. Ağırlıklı olarak bir tarım ülkesi olan Türkiye’de, fındık, incir, kayısı, kiraz, ayva, kuru üzüm ve nar üretiminde dünyada ilk sırada yer alıyoruz. Limon, badem, elma, patlıcan ve soğan üretiminde ilk 10 üretici ülkeyle yarışıyoruz. Karpuz, kavun, çilek, pırasa, bal ve fiğden oluşan 6 üründe üretim sıralamasında ikinci; mercimek, elma, salatalık, yeşilbiber, yeşil fasulye, kestane, Antep fıstığı üretimde ilk 3-5 ülke arasında yer alıyoruz. TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar’ın yaptığı açıklamaya göre de 55 üründe dünyada ilk 10. sırada yer alıyoruz. ”Türkiye’nin ekolojik üstünlüğe sahip olduğu ilk 7 ürün, çoğunlukla ekolojik olarak üretilebilen ürünlerdir. Çok fazla gübre, su ve diğer girdi maliyetine gereksinim duymayan bitkilerdir. Bir başka ifade ile doğal olarak ekolojik/organik ürünlerdir.

Diğer Ülkeler Ne Yapıyor?

Bütün dünya bu bağlamda önceliği kendi üretimine dayandırmaktadır. Amerikan Enerji bakanlığının büyük bir enerji ihalesini Çinli firma 2 milyar dolar daha düşük bedel ile yapacağını garanti etmesine rağmen kendi ulusal firmasını tercih etmesi dünyada liberal ekonomik modele uygun değildir eleştirisine karşın Başkan Clinton “ulusal çıkarlarımızı korumak zorundayız” dediği herkesin malumu. Almanya Almanlara kendi ürettiği otomobili kullanmaya zorluyor. Eğer “Japon arabası kullanmak istiyorsanız Japonya’da yaşamayı tercih edin” diye araba fabrikasının kapısına afiş yapıştırıyorlar. İngilizler İngiliz üretimini teşvik edebiliyor. Almanya ve İngiltere gibi ülkeler başta olmak üzere, yabancıların yalnız kısıtlı bir zaman dilimine değil, bütün bir yıla yaydıkları YERLİ MALI haftasını bizler de ülkemizde başta öğrencilerimiz olmak üzere topluma yıl boyu kullanmalarını benimsetebiliriz.

Bu bağlamda ABD gibi dünyanın önemli tarım ülkesinde bile 1936 yılında federal yasanı? yaptığı ve daha sonra 1984 yılında güncellediği ‘Yerli Malı Kullan’ çağrısı Amerikan halkı tarafında benimsenmiştir. ABD’nin bile liberal ekonomide kendi ürettiklerinin kullanılması konusunda teşvik edici olması önemli.

Ne Yapabiliriz?

“Yerli Malı Yurdun Malı” sloganı bir zamanlar çok sık kullanılırdı, şimdilerde serbest ticarette basit çıkar ve kâr güdüsünün de etkisi ile “nerde ucuz ise oradan alırım” ifadesi çok doğru ve uzun süreli bir tahlil değildir. Bilim ve teknoloji, ilerlemek için sürekli teknoloji satın alarak sağlanamaz. Ne zaman kendi temel bilimlerimizi geliştirirsek o zaman teknolojide dışa bağımlıktan kurtuluruz.

“Yerli Malı ve Tutum Haftası” dolayısıyla ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumu ve geleceğimizi daha iyi analiz ederek daha disiplinli ve kararlı olarak yerli malına değer vermeliyiz. Bu bağlamda Türkiye’nin kendi kendisini sorgulaması, geleceğe yönelik bağımsız ekonomisi ve vatandaşlarının ucuz ve sağlıklı beslenmesi için önünde ciddi fırsatlar olduğunu görmesi yararlı olacaktır. Yerli malı kullanımı, ulusal çıkarlarımızı gözetmek, ulusal ekonomiye katkı koymak için zaruri ve önemlidir. Dünya’nın 7 büyük ekonomisi varlığını devam ettirecekse ve yeri geldiğinde “özgüvenle” varız diyebileceksek kendi öz gücümüze dayalı bir iktisadi program sürdürmemiz gerekir.

Bu bağlamada ‘869’ ile başlayan barkod numaralı ürünleri tercih edebiliriz. Bu ürünleri tüketerek ülke ekonomimize katkıda bulunabiliriz. Ayrıca bir hafta boyunca değil 52 hafta boyunca yerli malını tercih etmeliyiz. Böylece toprağımıza, bitkimize, suyumuza, sahip çıkmış oluruz. İnsanımızın ürettiği el emeğine değer vermiş oluruz. Bu bağlamda yerli malı ve tutumluluk haftası bir nostalji değil bir anlayış ve duruş olmalıdır.

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ,

Çukurova üniversitesi öğretim üyesi,

[email protected], https://www.facebook.com/iortas,

Tweeter; İbrahim ORTAŞ ?@iortas

769760cookie-check‘Yerli Malı ve Tutum Haftası’ Kutlaması Nostalji Değil, Bir Anlayış Olmalıdır

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.