Darbe yapanlar milletten aldığı yetkiyi kullanıyormuş.
Hatırlayan var mı bilmiyorum fakat eskiden helâlar vardı. Helâlarda da helâ bekçileri olurdu.
İşte o zamanlarda adamın biri gelmiş helâya girecek. Ama o zamanlar musluk ta yoktu. Helâ girişinde su doldurulmuş sıra halinde ibrikler olurdu. Adam girişte yan yana dizilmiş dört ibrik görür. Bunlardan helâya en yakın olanı almak ister. Ancak helâ bekçisi müdahale eder:
— Dur hemşerim onu alma der. Adam ikinci ibriğe el uzatınca bekçi:
— Dur, onu da alma der. Buna karşı adam:
— Hangisini alayım diye sorar. Cevap kolay gelir:
— Üçüncüsünü al der bekçi. Adam üçüncü ibriği alarak helâya girer.
Çıktıktan sonra ibriği aldığı yere koyar. Fakat adam helâ bekçisine sormadan da edemez:
— Yahu kardeşim anlamadığım bir şey var. Burada dört tane ibrik dizilmiş.
Hepsinin de içi su dolu. Niye birinci ya da ikinciyi almama izin vermedin de üçüncüyü almamı istedin? Bekçinin cevabı kendisine göre çok basit:
— Yetkimi kullanıyorum.
Toplumda hemen herkes, fırsat buldukça diğerine karşı kendisine göre yetkisini kullanıyor.
Yolda trafik polisi size karşı yetki kullanıyor.
Okula gelen öğrenci ve velisine karşı yetki kullanıyoruz.
Bu kez o da eve gidip hanımına karşı yetki kullanıyor.
Hanım büyük oğlana karşı yetki kullanıyor.
Büyük oğlan küçük kıza yetki kullanıyor.
Müdür memuruna, memur vatandaşa yetki kullanıyor.
Darbe yapanlar milletten aldığı yetkiyi kullanıyormuş.
Siyasetçiler milletten aldıkları yetkiyi kullanır fakat alınan kararlar çoğu kez milletten kabul görmez.
Ve toplumda herkes birbirine karşı böyle yetki kullanınca ülkeyi yaşanmaz hale getiriyoruz.
Söz konusu manada yetki kullanmak ile görev yapmak arasındaki ince farkı anlayabilirsek birçok sorunumuz belki de kendiliğinden çözülecektir.
Bu yazıyı neden böyle yazdım biliyor musunuz?
Ben de yetki kullandım işte.
