İyi düşündünüz mü?

Demek evlenmeye karar verdiniz. Hadi hayırlısı. İyi düşündünüz mü? Çok düşünürseniz evlenemezsiniz. Hiç düşünmeden de olmaz. Bu evlenmeyi kafaya koymuşlar ülkesinde hangimiz evlenirken düşündük ki. Olanaklar sınırlı. Ya evleneceksin ya da ortalarda dolaşacaksın. Gene de insan evlenmeye kalktığında şöyle çevreyi güzelce bir kolaçan etmeli. Ben evleneceğim kişiyi buldum kalanı beni ilgilendirmez demeyin ve gözünüzü dört açın. İnsanın kokusu geç çıkar. Kayınbaba adayı sizi ince ince sorguya çekerken siz de onu sorgulayın. Gerçi kayınbabadan çok zarar gelmez. Erkekler kızlarının kocalarıyla ya da oğullarının karılarıyla pek ilgilenmezler: onlar yetkilerini erkenden karılarına kaptırıp çıkmışlardır. “Hanım benim gömleğimi yıkadın mı?” Hepsi bu. Asıl korkmanız gereken kişi kaynananız olacak hanımefendidir. Kız analarının kaynanalığı pek acımasız olur. Güzeller güzeli bir eş adayı buldunuz, ne güzel gülüyor size. İleride görürüz. Öyle görünüyor ki bir dediğinizi iki etmeyecek, hep sizin mutluluğunuz için çalışacak, sizden başka bir düşüncesi olmayacak.
Annesine hiç benzemiyor diye düşünürsünüz. Annesi örtülü bir cadı, süpürgesi eksik… O da sözde güzellikler üretmeye çalışıyor ama her güzellik üretmede bir takım tatsız belirtiler gösteriyor. Kızı öyle değil ama. Demek ki anneyle kız apayrı dünyaların insanları. Siz öyle sanın. O taze meleğin içinde annesinin bir sureti gizlidir: her türk kızı kendinde annesinin yetkin bir örneğini taşır. Elli yaşına gelmiş ve evde kalmış kızların bile ikide bir annem diyor ki dediğini duymuyor musunuz? Annen dese ne olur demese ne olur kızım, onun bütün diyecekleri bir oyuncak testiyi doldurmaz. Bu anaç kadının da kızının da bencilliğin ötesinde bir takım insani kaygılarla donanmış olduğunu söylemek zordur. Bu hanımefendicik kızına iyilikler sağlamak adına onu bir ömür boyu yönetme görevini üstlenmiştir. Temel felsefe şudur: erkeklere güvenilmez. Çapkınlardan kolla! O durumda ne yapalım? Annemizin çizdiği ve çizeceği yollardan ayrılmayalım. Öyle kocamı çok seviyorum ayağına adamın her dediğini yapmak yok. Ağırdan satacaksın kendini. Ucuza gitmek aptallıktır. O arkası şeyli yerden yüksek otomobilden sana da bir tane alsın bakalım.
Bunları bana Reşat Nuri beyin Acımak romanı esinledi. Güzellikler içinde uyusun, Reşat Nuri bey bu romanında da yarattığı kişiliklerden bazılarına çok acımasız davranıyor. Bütün kötülükleri bütün olumsuzlukları bütün sıkıntıları bir kişinin üstüne yıkıp çıkıyor. Doğa bile bu kadar katı davranmıyor insanlara, siz sayın romancı nasıl böyle acımasız olabiliyorsunuz? Biz daha Dudaktan kalbe’deki Lamia’nın çektiği acıların etkisinden kurtulamamışken birden Acımak’daki Mürşit efendi için yanmaya başlıyoruz. Konu benim yukarda anlattığıma uygun bir biçimde gelişiyor. Adamcağız ölmekte olan birine iyilik edeyim derken onun karısının ve kızının ağına düşüyor. Değerli okurlarım, kaynana bir melek, kızsa vur elinden ekmeğini al. Adam turnayı gözünden vurduk duygusallığıyla evliliğe adımını atıyor. Uzun süre uyanmıyor. Özellikle kaynana öylesine yumuşak öylesine pamuk gibi bir insan ki zavallı Mürşit efendi onun da kızının da bir dediğini iki etmemek için yok yanından paralar harcıyor, borçlara giriyor, saygınlığını yitiriyor, onurunun ayaklar altına alınmasına ses çıkarmıyor… Derken iş tıpkı Dudaktan kalbe’de olduğu gibi cinayetle son buluyor. Kendi dünyasında sessiz sessiz yaşayan bir insanın bir gün adem baba durumuna gelmesi ne kadar acı değil mi? Üstelik çok sevdiği biricik kızı bile yanlış anlıyor onu ve düşünün babası son soluğunu verirken kızı onun yanında olmayı istemiyor. İşte o yüzden de romancı romanının adını yekten Acımak koymuş, iyi de etmiş. En katı insan bile Lamia için ve Mürşit efendi için bir iki damla göz yaşı dökmezse insan değildir.
Bunlar size masal gibi gelebilir dostlarım. Evlenmeye falan kalkıyorsanız gözünüzü dört açın. Özellikle kaynananız olacak o iyinin iyisi dünya tatlısı insana, o ete kemiğe bürünmüş meleğe, o görmüş geçirmiş hanımefendiye dikkat edin. Evleneceğiniz genç hanımın asıl sahibi odur. Karınızın ne yapıp ne yapmayacağına o karar verecektir. Siz boşuna kayınbaba adayına taktınız kafayı. O ömür boyu ezilmiş adam belki tutar diye size afra tafra yapmaya kalksa da aldırmayın, gerekirse canım benim diye yanağından bir makas alın ya da sırtını okşayın. Ama kaynana adayının karşısında her an uyanık olmalısınız. Güzel karınızın mızmızlanmasında ve vızıldanmasında o vakti geçmiş meleğin parmağı vardır. Açık açık ben yaşayamadım kızım da yaşamasın demez de sözde kızının iyiliği için üç kuruşluk aklıyla tasarılar üretir.

644660cookie-checkİyi düşündünüz mü?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.