Yol kazası olur mu?

Seçim sandığına doğru hızla yol alıyoruz.
Demokrasinin vazgeçilmez göstergesi olan sandıktan, bakalım nasıl bir tablo çıkacak?
42 milyon insanın kafasının içindekileri okumak için elimizde makina-alet-edevat olmadığına göre, tahmin etmek de çok zor.
Ama elimizdeki eğilim araştırmaları bazı ipuçlarını vermiyor değil.
Biraz da Türk seçmeninin sandığa giderken yolda kararlaştırdığı davranış saplantılarını hatırlarsak, Ak Parti’nin birinci parti olarak sandıktan çıkacağını söylemek kehanet olmaz.
Önemli olan sandıktan kaç milletvekili ile çıkacağı.

367 rakamı kerteriz noktası. Bu açıdan 367Türkiye için çok önem arzediyor.
Tabii ki bu, iç ve dış güç odakları, CHP ve büyük sermayedarlar için çok şey ifade ediyor.
28 Nisan’da TSK’nın internet sayfasında yer alan net-muhtıra sahipleri, 23 Temmuz sabahında ortaya çıkacak tablo karşısında nasıl bir fikir cimnastiğine başvuracak?
Bu sadece fikir de mi kalacak, zikri de olabilecek mi?

Gelin isterseniz 23 Temmuz sabahına gidelim.
23 Temmuz sabahı AKP eğer 367 ‘nin üstünde bir sayı ile meclise gelirse anayasayı tek başına değiştirebilecek güce ulaşmış demektir.
Bu aynı zamanda Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olacağı anlamına gelebilir.
“Gelebilir” diyorum, gelmeyebilir de.
Ülke zaten PKK terörü yüzünden gergin durumda.
Askerler 28 Nisan’daki tavırları ile gergin durumda.
Laikler-ve de CHP- Müslüman bir cumhurbaşkanı adayına karşı ülkeyi tekrar ve daha fazla germek için hazır durumda.
Bu tablo karşısında Başbakan ve AK Parti Lideri “kör gözün parmağı” gibi Gül’de ısrar eder mi?
Bence etmez, edemez değil, etmez ve etmemeli.
“E yani, adam sandıktan çıkmış.  Bu sisteme o zaman nasıl çoğulcu sistem deriz?” diyenler çıkabilir.
Ama bir şey daha var. Demokrasilerde yeni ortaya çıkan “uzlaşma kültürü”nün zaman zaman devreye sokulması gündeme getirilemez mi?
Bu yeni bir uygulama ama çıkış yolu da olabiliyor.
Hele hele aksayan ve yavaş işleyen demokrasilerde daha çok işe yarıyor gibi.
İşte bu noktada daha önceki dönemde devre dışı kalan ve siyasi üstünlük kibri ve kabadayılığı ile devreye sokulmayan “uzlaşma” konusu devreye sokulabilir.
Aksini düşünmenin lam’ı, cim’i yoktur artık.

Uzlaşma kültürü eksik toplumlarda, sandıkta elde edilen oy oranı yüksekliği herşey olmayabiliyor . Sandıkta büyük bir başarı elde edip iktidara gelen parti “çoğunluk hukuku geçerlidir” üstünlüğüne dayanarak uzlaşmayı devre dışı bırakabilir
Klasik demokrasilerde bu olabiliyordu ama demek ki artık uzlaşma devre dışı bırakamaz noktasına gelindi.
Yani  mesele meclis içi, ve meclis dışı muhalefetiyle elele çözümlenebilir noktasına taşındı.

Peki Ak Parti inadına bir politika güderek Gül’de ısrar ederse ne olur?
İşte bu soruya şu anda yanıt vermek güç.
Cumhurbaşkanı seçilemez.
TBMM kilitlenir ama yeni bir seçime gidilemez.
Çoğunluk üstünlüğü ile geniş uzlaşma sağlanmadan anayasa değişikliği de hayata geçirilemez.
Bu durumda ülke iyice kilitlenmiş olur.
Peki seçimlere bir hafta veya bir kaç gün kala Ak Parti’nin 367 ve artı başarı elde edeceğinin anlaşılması, kesin hale gelmesi bir yol kazasına neden olabilir mi?
Yani 22 Temmuz sabahı seçim sandıkları olmayabilir mi?
Seçmen kağıtları elimizde kalabilir mi?
Bunun yanıtını sadece biz değil, ABD ve Avrupa da merak ediyor.

1622790cookie-checkYol kazası olur mu?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.