Yoldaşları başkasının anlatması ne kadar doğru?

Erdal Eren idam edilişinin günü yaklaştıkça ortalıkta Erdal Eren ile ilgili belgeseller ve filmlerinde dolandığına şahitlik eder olduk.

Erdal Eren sıradan bir vatandaş değildi, inançlıydı, ölürken bile örgütünün ismini haykırdı. Doğal olarak örgütü de ve örgütünün devamı olan kurum ve kuruluşlarda Erdal Eren’in ismini ve bıraktığı mirasa sahip çıkmak ve onun kişiliğinde geçmişe sahip çıkmak ile yükümlüdürler. Olması gerekende budur, çünkü en iyi onu anlatacaklar yoldaşlarıdır, başkası değil.

Erdal Eren henüz 18 yaşını doldurmadan işlemiş olduğu söylenen bir cinayetin faili olarak idam edilmiştir. 12 Eylül rejimi, iktidarını güçlendirmek için korkuyu topluma sindirmek için her türlü açık ve kapalı baskı aracını kullanmıştır ve ilk anda idamlar bunun için gerçekleşmiştir. Henüz mahkemesi sonlanmadan sağcı solcu önüne geleni sırası ile asmıştır. Asmayıp da beslemeyecekti, astı. Çünkü yasalar ona o olanağı tanıyordu, fakat idam edilen yasa maddeleri o anda artık yürürlükte değildi, askeri rejim hepsini askıya almıştı, sadece insanları değil, yasaları, anayasayı ve siyasi partileri de askıya almıştı. Askıya bu kadar şey alınırda insan alınmaz mı? Elbette onları da aldı, kaç kişi işkence odalarında Filistin askısına alındı? Kaç genç idam sehpasında askıya alındı, kaç öğretim üyesinin dosyası askıya alınıp, işinden el çektirildi? Kaç insanın yaşamı askıya alındı?

Milyonlarca, evet milyonlarca insan 12 Eylül rejimi içinde askıya alındı ve izleri bugün dahi sürmektedir, çünkü askıya alınan bir çok şey hala askıda olmaya devam ediyor.

Erdal Eren sehpaya giden en genç insandı. O beklendiği gibi göz yaşı dökmedi, inandığını son nefesine kadar haykırdı. Onun yattığı hücreyi anlatan gazeteci bugün dahi o gördüklerini tam yansıtamadığını söylüyor, fakat o günkü koşullar içinde sansürlenmiş, otosansürlenmiş haberleri okudu bir çok insan. Mamak gerçeğinden uzak haberleri. Mamak duvarlar arasında saklayacağını sandı 12 Eylül rejimi, fakat o duvarlar zaman içinde yok oldu, içeride yatanlar dışarı çıktı, kafesi anlattı. Kafes bugün saklanamayacak şekilde ortada duruyor ama o kafesi yapanlar, yaratanlar, orada yatma emrini veren ve uygulatanlar hala gözler önünde değildir. Onlar asılmadılar ama bu halk onları hala vergileri ile beslemeye devam ediyor. Asanlar bugün özgürce yaşamaya, özgürce resim çizmeye, özgürce görüşlerini ifade etmeye devam ediyor, asılanlar?

Asılanların büyük bölümü hala o dönemin travması altında, sessizliklerini korumaya devam ediyorlar. Gördükleri ve yaşattıklarına karşı duydukları öfkelerini, nefretlerini fırsat bulduklarında kusmaya devam ediyorlar ama sorunun tümünü görmekten çoğu uzak, bir hedefe yönelmişler, o hedef her şeymiş gibi algılamaya devam ediyorlar. Sistemi sorgulayan çok az ama çoğunluğu artık sorgulamıyor bile. Sistemin yarattığı yeni insan içinde, kendilerine yaşam alanı bulanlar, geçmişin değerleri üzerinden ünlü olmaya, para kazanmaya, isminden bahsettirmek için kitaplar yazmaya, kitapları basanlar ise, yazandan peşin aldıkları paralar ile kitabı basıp dağıtmaya devam ediyorlar. (Elbette bunların içinde istisnai olanlarda var ama ne yazık ki genele pek yansımıyor. Paranı ver, kitabını basayım, piyasa buna zorluyor diyenler azımsanamayacak kadardır. Parası olan; kitabını bastırıp, kitap fuarlarında imza günlerine katılıp, kitabını birincil elden pazarlamaya, derneklere girip, oralarda üye olarak ya da yönetici olarak kitaplarını pazarlamaya devam edenler hiç de az değil!) Bir dönem yaşandı, sonlandı. Öyle kabul ediliyor, sonlanmadığı bugün dahi o dönemin izlerini ve etkisini yaşadığımızı bir bölüm hala kabul edemiyor, bitmiş gibi algılayıp, film yapıp, onun üzerinden para kazanmaya, ün yapmaya çalışıyorlar.

Erdal Eren, bugün aramızda değil, fakat onun dünya görüşünü yaşatanlar bugün aramızda yaşamaya devam ediyorlar ve onlar, onu en iyi anlatacak olanlardır, çünkü onlar ün için, isim yapmak için yapmıyorlar belgeselleri ve kitapları. Onların amacı farklı ama Erdal Eren’in geleneğinden gelmeyenler, onu bir metaya dönüştürüyorlar. Bakın yaptıkları kitaplara ve belgesellere, Erdal’ın ismi kadar kendi isimleri büyük puntolarla yazılmış. Onları tanıyın ve Erdal Eren’e gerçek yoldaşlarının yaptıklarını izleyin, okuyun, ancak o zaman onun anısına saygıyı gerçekleştirmiş oluruz.


—————————————
http://cemoezkan.blogcu.com

1587230cookie-checkYoldaşları başkasının anlatması ne kadar doğru?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.