Özü elden kaçırmak

Özü elden kaçıranlar biçimle uğraşırlar. Biçimcilik hastalığı dünyanın en eski hastalıklarındandır. Aklı başında olan kadının düzenliliğiyle aklı başında olmayan kadının gülünç süslülüğü hatta rüküşlüğü bize özcülükle biçimciliğin o yaman karşıtlığını duyurur. Kumaşlara bürünmüş, orasına burasına renk renk çaputlar bağlamış bir kadın güzel olduğunu ya da en azından güzel göründüğünü sanır. Göz süzmek, derin düşünür gibi durmak, anlamlı anlamlı gülmek insanı gülünç etmekten başka bir işe yaramaz. Gelgelelim zaman o zamandır, insanın kendini satabilmesi için sağlam tezgahlar kurması gerekir. Yalınlık da neymiş! Renk renk çaputlara bürünmüş bir kadın hele bir de yüksek perdeden konuşmayı bilirse değme ağanın keyfine. Özellikle cebi dolu ve kafası boş erkekler için biçilmiş kaftandır böyleleri. Kadın derya be enişte! Bir konuşuyor…

Kadınları bir yana bırakalım. Onlar süslendikçe süslensinler. Helal olsun onlara bu süsler. Bir giydiklerini bir daha giymesinler. Biz şimdi bilimsel yaşam kesiminden haber verelim. Bilim dünyasına da zaman içinde bir biçimcilik hastalığı yerleşmeye başladı. Demek ki biz eskiler bilimden falan haberi olmayan insanlarmışız. Eşek geldik eşek gidiyoruz. Kongreler o zaman koşullara bağlı değildi. Geliyor musun, geliyorsan ne anlatacaksın? Hepsi bu! Sen paşa paşa yazarsın bildirini, gider orada okursun bir güzel. Okumazsın da konuşursun daha doğrusu. Sonunda şu metni bize ver de basalım derler, verirsin. Bazen de kimse oralı olmaz, çünkü düzenleyicilerin böyle bir olanağı yoktur.
,
Şimdi iş değişti. Tantana! Bir çağrı alıyorsunuz. Ama bazı koşullar var uymanız gereken. Falanca tarihe kadar bildirinizin bir özetini göndereceksiniz beylere. O da yetmeyebilir, falanca tarihe kadar bildirinin tümünü isteyebilirler. Nedenmiş o? Efendim, katılacaklara bildirileri verelim ki tartışma güzel olsun. Sorun tartışmanın güzel olması değildir, sorun bir tür sansür uygulamakla ilgilidir. Onu benim külahıma anlatsınlar. Bu arada kongre boyunca her türlü gereksiniminiz tarafımızdan karşılanacaktır: sizi biz yatıracağız, biz yedireceğiz, sonunda biz gezdireceğiz. Ama falanca bankanın falanca hesap numarasına çok değil bir yüzlük göndermeniz gerekiyor. Tamam mı? Bir şeyi unuttuk: anahtar sözcükler. O nedir? Bildirinizin anlamını açıklayacak üç beş sözcük. Hepsi bir yana, anahtar sözcükler dediler mi tepem atıveriyor.

Boş bilimsellik böylece renk renk kılıflara bürünmüş oluyor. Bildirinin kendisi? O çok zaman boş sözlerle örülmüş bir bilgisizlik bildirisidir. Arkadaşlar bildiri diye genellikle bir kitabın özetini sunarlar. Bazen o kitabın adını anarlar, bazen de buna hiç gerek görmeden birilerinin görüşlerini kendi görüşleriymiş gibi anlatırlar. Bari okuma da konuş be adam! Ne gezer! Bilgiyi özümlemiş olmadıkları için bu çok garip bildirilerini arkalarından atlı geliyormuş gibi hızlı hızlı okurlar. Kendilerine ayrılan zaman yazık ki onların bilimsel değerini ortaya koymaya yetmeyecektir. “Zamanı çok aştığımı biliyorum, ama ne yaparsınız ki bu öyle yirmi dakikada ya da yarım saatte açıklanabilecek bir konu değil.” Vah yavrum! Her şey vardır, anahtar sözcükler bile vardır, olmayan tek şey bilgidir.

Hocam sizi bekliyoruz diyorlar. Beni beklemeyin diyorum. Neden? Ben anlamam öyle anahtar sözcükten falan. Bildiriyi önceden göndermek de işime gelmez benim. Ne söyleyeceksem insanların önünde söylerim. Bari bir özet gönderin. Sansürcülük iğrendiğim şeydir. Benim gözümde sansürcüden daha kötü kimseler varsa da çok değildir. O zaman şöyle diyorlar: “Sayın hocam, bu kurallar sizin için değildir, siz bildirinizi alıp geleceksiniz, o kadar. Sizden kim şunu bunu isteyebilir!” Kardeşler, beni köşemde bırakın. Bu toplantılar beni hiç açmıyor. Üstelik hasta ediyor. Biri inip biri çıkıyor, siz bir uykudan bir başka uykuya geçiyorsunuz. Ne anlatıyor bu adam? Hiç. Doçent olmak için puana gereksinimi var demek ki. Atıyor kafadan. Bir kurum, bir çalım!

Beni köşemde rahat bırakın dostlarım, olabilirse kalan ömrümü şu hiç alışamadığım bilim ve felsefe dünyasının uzağında bitirivereyim. Anahtar sözcüklerin ve her şeyin ötesinde bir güzel dünya var: kuşların, çiçeklerin, günün, gecenin, rüzgarın, denizin dünyası. İnsanlar günden güne özü yitiriyorlar, özü yitirdikçe de biçime saldırıyorlar. Görünüş her şeyin önüne geçti. Kimse kimsenin bildirisini dinlemiyor. Çünkü bildiri yok ortada. Kimse bildirimi dinleyen var mı diye düşünmüyor. Önemli olan çarkın hiç durmadan dönmesi! İşinizi yoluna koyup dümenin başına geçtiniz mi gerisini düşünmeyin. Nasıl olsa suya giden de testiyi kıran da bir. Bu yazının anahtar sözcükleri: su, testi, biçim, öz, bildiri, sansür, aptallık.

642900cookie-checkÖzü elden kaçırmak

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.