Zarife’ye açık mektup

Avrupa’da, bu saatten sonra göğerip de bostan olamazsın, beni dinlersen, buralara gelmeye hiç heveslenme bacım! Peşinden koşturup durduğun emmoğlun da artık o eski emmoğlun değil. Derelerde, meralarda birlikte koyun, kuzu heyheylediğiniz günleri unut… Sana gerçeği açık okaçık söylemek zorundayım: Emmoğlun, geldikten sonra kabak çiçeği gibi açıldı, buralarda çok değişti, çok.. Kumar makinalarına dadandı. Borç para sızdırabilmek için tek ayak üstünde kırk yalan söyleyen bir adam haline geldi. Esrarcılarla, keşlerle arkadaşlık kurdu. Biriken kiralarını ödemediği için evden adıldı, elektrik parası yüzünden kara listeye girdi. Fazla sayıp dökmeme gerek yok; uzun sözün kısası, bu adamdan sana hayır yok.

Büyük kentte barınamıyorsan, çocuklarını al, köye, babanın, kardeşlerinin yanına dön. Buralarda soğanı, domatesi, elmayı tek tek satın alırlar; karpuz dilimle satılır. Evde hastalansan, aç kalsan kimse çalmaz kapını.İnsanlarının yüzü gülmez, hayal bilmez, düş bilmez; bir kahkaya muhtaçlar. Yaşlıları, yalnız yaşadıkları evlerinde ölüp gidiyor, kimsenin haberi olmuyor. Arayanları, soranları yok. Kokuları apartman boşluğuna yayıldığında farkına varıyorlar. Mahalle bakallığı yaptığım son on yılda, uyuşturucudan ölen en az on genci tanırım. Küçücükken, dondurma, şeker almaya gelirlerdi, uyuşturucuya alıştılar. Avrupanın tren garlarında uyuşturucu gramla satılır, iki kilo et fiyatına kadınlar pazarlanır.

Buralarda, kadın hakları, çocuk hakları da yalan, dolan… Gelmeye heveslendiğin Danimarka’da, göçmen yasasında yei değişiklik yaptılar. Seni getirebilmesi için, emmoğlunun devlete 62 bin kron(yaklaşık 17 bin TL) güvence parası( depozito) ödemesi gerekiyor. Parayı, burada beklediğin süre boyunca yeme, içme giderlerini karşılamak için alıyorlar. Oturma ve çalışma izni alamazsam, paranın geriye kalanıyla da uçak bileti alıp seni geri gönderecekler. Vize, pasaport işlemlerini halletsen bile, senin çulsuz bu güvence parasını nereden bulacak?

Sakın, hele oraya bir geleyim, gerisi allah kerim demeyesin.. Geldikten sonra kolay kolay oturma izni vermezler. Üzümün sapı, armudun çöpü, derler, kırkderden kırk su getirir, oyalarlar. Sabah erkenden, en mahrem zamanında gelir kapını çalarlar; yorganına bakarlar, yastığına bakarlar; siz nasıl evlisiniz, kocanla aynı yatakta mı yatıyorsun, merak ederler. İfadelere çağırırlar, herifin donunun, pijamasının rengini sorarla, insanlığından utanırsın… Danimarka’da böyle, İsveç’te böyle. Türkiye’de, daha önce evli olduğunuza, çocuklarınızın size ait olduğuna inandıramazsın. ‘’Bu yabancılar, oturma izni aldırabilmek için, bacılarıyla, teyzeleriyle sahte nikah yaparlar. Akraba çocuklarını da üzerlerine kaydettirip getirirler’’ diye kuşkulanırlar.

Oturma izni sonrası da ayrı bir dert… Çocukların , farklı bir ülkede yaşamaktan dolayı kültür şokuna girer; oğlan bir yana, kız bir yana gider. Onları toparlamaya çalışırken cemaatler, tarikatlar üşüşür başına. Yeni bir ülkeye gelirken yitirdiklerini sana buldurmaya çalıştıklarını söylerler. ‘’Kızını çarşafa sok ki, gavurun oğlanlarıyla oynaşmasın; oğlanı tarikat camiine gönder ki, uyuşturucuya bulaşmasın’’ derler. Çocuklara örnek olman için önce senin örtünmen gerektiğini söyler, karartırlar dünyanı…

Bu yakınlarda, İzland’da yanardağı patladı, hergün yeni yeni toz bulutları geliyor. Bulutların yüzü soğuk. Neredeyse yaz gelecek, havalar bir türlü ısınmadı. Nefes almakta zorlanıyoruz. Zaten soğuk ülkeler buralar. Doğru dürüst sebze, meyve yetişmiyor. Sıcak ülkelerden gelen sebzenin, meyvenin fiyatı her geçen gün artıyor. Bu durum altı ay böyle sürecek, diyorlar.

Oralar da güllük, gülistanlık değil, biliyorum. İktidarlar gelir, geçer; ülke hep böyle karanlıkta kalmaz böyle. Gün ola devran ola, biraz daha sabret hele…
Beni dinlersen, gelme buralara bacım. Gelip de, kendini de, çocuklarını da perişan etme. Baban da, çocukları al, köye dön, demiş; ne güzel işte. Topla çoluğu, çocuğu git. Oğlun, kızın özgür olsun, sırtınız sıcak görsün. Güneşin tadını, yağmurların bereketini al. Samanla çamuru karıp, çeşmenin başındaki evini el birliğiyle bigüzel onarır, sıvarlar. Tavuk besle; iki koyun, dört keçi al. Bahçeye, kokusunu, tadını aldığın hormonsuz domates, maydanoz, soğan ek, suyunu bol ver. Binboğaların çiçekleri de ne güzel açmıştır şimdi. Bahçenin kenarına bir kovan yerleştir, arıcılık yap; bal üret. Gün olur gelirim; teyze oğlunun önüne bir tabak bal koyarsın…

________________

* [email protected]

648140cookie-checkZarife’ye açık mektup

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.