Zor olan gitmek değil, kalmayı bilmek…

Bazen kaçıp gitmek istersin her şeyden…

zaman geçsin, şu an unutulsun

geriye hiç bir imge bırakmasın ne bir eşya ne bir şarkı…

bir balıkçı teknesi gibi sabahın üçünde

takatakataka gitmek istersin vedasız…

iş gibi… ödev gibi.. tayini çıkmış memur gibi..

bir füze gibi fırlatılmak istersin.

biri bassın istersin şu lanet düğmeye

ve değişsin istersin her şey…

çünkü gücün yok başka türlüsüne..

çok ağırsan, konuşamıyorsan, söyleyeceklerin de bir yere varmayacaksa…

yıkılmak istersin bir omuza…yıkılamazsın..

kendi boynun bile yük gelir omuzuna…

sonra olmayacak birşey söylersin, kaderi tırmıklarsın,

huysuzlanırsın, kalp kırarsın…çok kırarsın…

kırık dökük bir şey kalır avuçlarında..

kalp bu.. robot mu?

hiç bir sözleşmesi yok ki yarınlarla…

halbuki bilsen…

biri çıkıp keşke kurtarsa bu faşist sürüncemeyi…

ama kimse kurtarmaz …düğme de yok…

darmadağın şehrin

yol yapım çalışmaları bitmeyen caddelerinde

voltalanır durursun biteviye…

anlamlı anlamsız merhabalarla

ayağını sürüye sürüye…

herkesle gülemezsin, herkesle ağlayamazsın,

herkesi sevemezsin,

herkesle iki lafın belini bile bükemezsin… o bile kırılır kalır ortada…

basıp geçmek istersin bu ego savaşına,

küçük hesaplaşmalara,

yalana dolana..

ama çok bilince olmuyor,

çok gidince de olmayacak..

bir kitabın ‘içindekiler’ kısmındaki gibidir bu ‘gitme meselesi’..

okudukça anlarsın ki asıl istediğin gitmek değilmiş

adamakıllı nasıl kalınacağını bilememe çaresizliği…

 

Parmak izlerinle sür izini kelimelerimin,

‘düşünüp de varamadığın sevip de kalamadığın ne var?’..

hangi yol götürür seni sonsuz huzura…

biliyorum toplu tüfekli kaçmak istiyorsun

bir savaşçı gibi kuşanıp, uzaklara…

hesabı ödemeden çıkarsan

nasıl bitecek içindeki bu kavga?

 

Gitmek istediğinde gidememeyi

kalmak istediğinde kalamamayı

kabına sığamamayı

acabaların içinde kalakalmayı

tavanda asılı çıplak bir ampül gibi

ışıl ışıl aydınlatsan da odayı

kendine bir faydanın dokunamadığını…

senden başka kimse söylemeyecek …

çünkü herkesin keşkesi başka başka..

sen ‘keşke o an dönüp gitmeseydim’ dersin

ben ‘nereye gidiyorsun diye niye sormadım’ derim…

sen ‘yaptığının’ keşkesinde

ben ‘yapamadığımın’…

dönmesi imkansız yollara çıkıp da

yarını kaçırma…

aslında gitmek değil, nasıl kalacağını bilmek bağlar seni hayata…

bunu da şimdi anla…

 

[email protected]

2073580cookie-checkZor olan gitmek değil, kalmayı bilmek…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.