Dostlar 2015’i de devirmek üzereyiz… Londra bu yıl siyasi açıdan epey renkli geçti. Toplum her zamanki gibi dinamikti doğrusu. Hem İngiltere gündemi hem de Türkiye gündemine ilgi gösterdi toplumsal refleksini ortaya koydu.
Türkiye artık eski Türkiye değil. Her an her şok haberlere gebe. Barış mitingi katliamı, Güney Doğu’da sivil savaş durumu ve Rusya ile savaşın eşiğine gelinmesi yöneticilerin ipin ucunu kaçırdığının göstergesi.
Neyse dostlar ben kendi küçük dünyamıza dönmek istiyorum. Şubat ayında Edmonton İşçi Partisi milletvekili adaylık yarışını kazanan Kate Osamor, 7 Mayıs Genel seçimleri’nde milletvekili oldu. Adaylık yarışını Cemevi kökenli bazı delegelerin ‘Hayır” oyuyla kıl payı kaçıran Ayfer Orhan, İşçi Partisi’nde politika yapmayı sürdürüceğini söyledi.
Sosyal hakları kesip biçen Muhafazakarlar’ın 7 Mayıs Genel Seçimleri’ni kazanması kendileri için bile yılın sürprizi oldu.
Türkiye’de yapılacak 7 Haziran ve 1 Kasım Genel Seçimleri için Londra’daki seçmen Olympia’da 22-25 Ekim arasında sandık başındaydı… Başkonsolosluk’un toplumun Kuzey’de yoğunlaşmasına karşın sandık yerini Batı’da belirlemesi toplumun tepkisini çekti. Olympia’daki sandık Türkiye’nin temsilcilerinin toplumdan ne kadar uzak olduğunu da gösterdi. Biz toplumun tepkisini dile getirdik ama ilgililerden “tık” çıkmadı.
Bu yılki her iki seçimde de toplumun yüzde 80’i gibi ezici bir çoğunluğunun soldan yana olduğunu ilk kez öğrendik. AKP Almanya’daki seçmeni oy deposu olarak gördüğü için seçme hakkını tanımıştı. Seçim vaatlerindeki sözlerini tutup eğer seçilme hakkı da tanınırsa Birleşik Krallık 85 bine yakın seçmeniyle Ankara’ya bir milletvekili gönderebilir. Bu durumda kendi milletvekilimiz bizim sesimizi Ankara’ya duyurmakla kalamaz, “demokrasi nedir”, “sosyal haklar neler olmalı?” gibi konularda da TBMM oturumlarında hoca olur sanırım.
Seçim vaatlerine pek güvenim yok doğrusu, hele sözü veren AKP’liyse unut gitsin… Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Yurt dışında yaşayan vatandaşlar için 217 euro olan pasaport harçlarını, 100 euro’ya indireceğiz” demişti. N’oldu? Ayrıca, seçimden hemen sonra tweet atarak THY’nin yurt dışındaki vatandaşlara yüzde 20 aile indirimi uygulayacağı müjdesini vermişti. Geçen gün İngiltere’de THY yetkilisine sordum. “Öyle bir uyguluma yok. Bize yazı gelmedi” dedi.
2015’in bence önemli bir yanı da toplum nüfusumuzu öğrenmemiz sayılır. Londra Regent’s Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Sirkeci araştırmalarına dayanarak Birleşik Krallık’taki Türkçe konuşan toplum nüfusunu 180- 250 bin arasında öngördü. Bazı okurlar hayal kırıklığına uğrasa da Artvin, Bilecik, Bingöl ve Sinop’tan bile büyük olan toplum nüfusu bu haliyle bile ciddiye alınması gereken büyüklükte.
Bu yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Yunus Emre Enstitüsü’nün desteğiyle bu yıl 20’ncisi 7- 17 Mayıs arasında düzenlenen “Londra Türk Film Festivali”nin ne yazı ki sonuncusunun gerçekleştiği duyumunu aldım. İlki 1993’de gerçekleşen Festival, Kuzey Londra’daki topluma yönelikti. Vedide Kaymak yönetiminde Ankara’nın desteğini de alarak merkez Londra sinemalarında İngiliz seyirciyle buluşmayı hedefleyince toplumla bağı da azaldı. Festival’in oldu bitti iyi yönetilemediğini düşünüyorum. Üstelik başlangıçta emeği geçen toplum üyelerinin de küstürülüp uzaklaştırılmasının, toplumu Festival’den soğuttuğu görüşündeyim. Aldığım duyum doğruysa, bu son çok acı ama sürpriz değil. Umarım yeni yılda toplumun sevgi ve saygısını kazanmış sinema severler, topuluma yönelik yeni bir sinema festivali örgütlemeyi başarırlar. Adı da “Londra Türkiye Sineması Festivali” olur.