810 yıl sonra fetih kutlaması!

Türkiye’nin turizm vitrini Antalya’da referandum öncesi akıllara zarar fetih şovu…

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – 
Antalya’nın Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından ele geçirilmesinin üzerinden tam 810 yıl geçti. Ancak AKP’li Antalya Büyükşehir Belediyesi ile Antalya Valiliği el ele vererek, referandum öncesinde zorlama etkinliklerle 810 yıl sonra Antalya’nın fethini kutladı. Annesi bir Bizans prensesi olan Keyhüsrev’in 5 Mart 1207’de ele geçirdiği Antalya, yerli halkın direnişiyle 5 yıl sonra yeniden kaybedilmiş, İzzettin Keykavus’un 1215’teki kuşatmasının ardından tekrar ele geçirilebilmişti. Önceki gün yürüyüş kortejiyle başlayan ve çeşitli etkinliklerle süren fetih kutlamalarında Antalya Valisi Münir Karaloğlu AKP Antalya Milletvekili Hüseyin Samani ile birlikte ok fırlattı.
 
FETİH YÜRÜYÜŞÜNDE İLGİNÇ GÖRÜNTÜLER OLUŞTU
Antalya Valiliği ve Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin birlikte organize ettiği fetih kutlamaları, 4 Mart Cumartesi günü Cumhuriyet Meydanı ile Karaalioğlu Parkı arasındaki fetih yürüyüşü ile başladı. Yeniçeri kıyafetleri giydirilmiş çocukların ve kılıç kalkan ekibinin de eşlik ettiği yürüyüş kortejine protokol üyeleri katıldı. Kentin kurucusu kabul edilen Bergama Kralı II. Attalos’un heykelinin bulunduğu alandan geçerek Roma İmparatoru Hadrianus’un onuruna M.S 130’da inşa edilen Hadrianus Kapısı (Üç Kapılar) önünden Karaalioğlu Parkı’na ulaşan fetih yürüyüşü korteji ilginç görüntüler oluşturdu.
 
VALİ KARALOĞLU ‘YA HAK’ DEDİ VE OK ATTI
Karaalioğlu Parkı’nda fetih duası okunarak süren gösteriler sırasında, Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev ruhuna denize okçular tarafından ıslıklı ok fırlatıldı. Vali Münir Karaloğlu ile Antalya Milletvekili Hüseyin Samani de ‘Ya Hak’ diyerek ok fırlattı.
 
‘SEVGİLİ GENÇLER, 5 MART 1207’Yİ UNUTMAYIN’
Antalya’nın dünyanın en güzel şehirlerinden biri olduğunu dile getiren Vali Karaloğlu, bunun kıymetinin bilinmesi gerektiğine dikkat çekti. Antalya için ecdada borçlu olduklarını söyleyen Vali Karaloğlu, “Bu topraklar tesadüfen bizim olmadı, altın tepsi içerisinde getirilip bize hediye etmediler. Sevgili gençler, 5 Mart 1207 tarihini unutmayın, zihninize kazıyın. Çünkü o tarihten itibaren Antalya vatan yurdu oldu” dedi.  

BELEDİYE BAŞKANI TÜREL: ‘KEYHÜSREV’E VEFA BORCUMUZ VAR’
Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkanı Menderes Türel ise kutlamaların I. Gıyaseddin Keyhüsrev’e vefa borçlarının olduğunu belirterek “Vakit ecdattan bayrağı devralma vaktidir. İşte bugün burada bayrağı devraldığımızı, vefamızı ve kararlılığımızı göstermiş bulunuyoruz. Anadolu ve Antalya Türk yurdu haline geldiyse bu büyük ecdadın sayesindedir. Tarihten ders almak boynu uzun borcudur” ifadelerini kullandı.
 
RUNATOLİA MARATONU, ‘FETİH KOŞUSU’ OLDU
Karaalioğlu Parkı’ndaki mehteran takımının gösterilerinin ardından fetih kutlamaları Antalya Kültür Merkezi’ndeki ‘Antalya 1207’den önce Antalya 1207’den sonra’ paneliyle devam etti. Antalya’da 12 yıldır devam eden ‘Runatolia Maratonu’nun fetih kutlamalarına dâhil edilmesiyle fetih kutlamaları önceki gün ‘Runatolia Fetih Koşusu’ ile son buldu.

VALİNİN BASIN TOPLANTISINA OKÇULAR EŞLİK ETTİ
Fetih kutlamaları öncesinde geçtiğimiz hafta Yivli Minare önünde bir basın toplantısı düzenleyen Antalya Valisi Karaloğlu’na turkuaz kıyafetli okçuların eşlik etmesi dikkat çekmişti.
GAZETECİ ÖZYOL: ‘DÜNYA TARİHİNİ DEĞİŞTİREN BİR FETİH DEĞİL’
Antalyalıların pek çoğunun şaşkınlıkla izlediği fetih kutlamalarını değerlendiren gazeteci İdris Özyol, “1207’nin üzerinden 810 yıl geçtikten sonra Antalya’nın fethini kutlamak için harekete geçildi. 10 yıl önce, 2007’de, yani 800’üncü yılında hatırlayan bile olmadı bu fethi. Dünya tarihini değiştiren bir fetih değil, ama faaliyet, etkinlik, şenlik babında kutlanabilir belki. İtirazımız yok. Fakat giderek bir marka haline gelmeye başlayan ‘uluslararası’ Runatolia Maraton’yla birleştirilmesi ilginç” ifadelerini kullandı.
‘HUKUK DEVLETİNİ BİR KENARA İTİP FETİH DEVLETİ ÖZLEMİ KURANLAR’
Antalya’nın turistik değerini, imajını pekiştirmek için düzenlenen bu ‘uluslararası’ maratonun ‘milli’ bir etkinliğin, gövde gösterisinin içinde eritilmesinin yanlış olduğu görüşünü savunan Özyol, Antalya Körfez Gazetesi’ndeki köşesinde şunları yazdı: “Dünyanın değişik ülkelerinden gelen maratoncular, Antalya’nın fethini kutlamak için mi koşacak? Bir barış sektörü olan turizmin, fetihle yan yana getirilmesi bu döneme, bugünün siyaset algısına has bir şey olsa gerektir. Başka bir izahı yok. Tarihte çok fazla karşılığı olmayan bir fethin 810 yıl sonra, tam da bugünlerde hatırlanmasının anlamı da burada yatıyor. Hukuk devletini kenara itip bir fetih devleti özlemi kuranlar, bütün hak ve yetkileri tek bir isme bağlayarak demokrasiyi otokrasiye teslim etmek istiyorlar. Antalya’nın temel direği olan turizm, hamasi bir söyleme, iç siyasete, tek adam arzularına kurban gidiyor. Bir de fetih kutlama haberlerinde ilginç bir detay var ki; nasıl bir zihnin ürünüdür, anlamak mümkün değil. Antalya’nın fethi 810 yıldır sessizce kutlanırken, ilk defa bu şekilde görkemli olarak anılacakmış. Yani Antalya’nın fethi Selçuklu, Teke Beyliği ve Osmanlı döneminde bile sessizce mi kutlandı, yoksa Cumhuriyet döneminde mi kutlanması yasaklandı? Neresinden tutarsan tut, sorunlu, sağlıksız, hatta hastalıklı bir söylem. İyi niyetli bir söylem, sitem olarak kabul edersek, Selçuklu da, Teke Beyliği de, Osmanlı da bu büyük fethe duyarsız kalmış. Öbür türlü düşünürsek de Cumhuriyet dönemine karşı bir bilinçaltıyla yüz yüze geliriz. Düşünmeden söylenmişse cahillik, bilinçli söylenmişse asıl niyeti ortaya çıkarıyor.”
ANTALYA’NIN ‘FATİHİ’ KEYHÜSREV, BİZANSLI PRENSESİN OĞLUYDU
Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın oğlu olan I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in annesi ise bir Bizans prensesi.1162 yılında İstanbul’a giderek Bizans İmparatoru Manuel Komnenos’un 80 gün konuğu olan ve çeşitli ticari anlaşmalar yapan II. Kılıç Arslan’ın, bu ziyaretin ardından Bizans sarayına mensup bir prensesle evlendiği kaydediliyor. Tarihi kaynaklarda adı tam olarak belirtilmeyen Bizanslı prensesin, Tekfur Kaloyan’ın karısı Despina’nın kız kardeşi olduğu, II. Kılıç Arslan ile evlenmesinin ardından ‘Ümmühan Hatun’ adını aldığı belirtiliyor.
2068640cookie-check810 yıl sonra fetih kutlaması!
Önceki haberLondra’da kanser hastaları yararına gece düzenlendi
Sonraki haber”Ümmühan Nine Onurumuzdur”
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.