Adalet Ağaoğlu’nun istifasına dair…

İlk bombalamaların ardından, 10 Temmuz akşamı İngiltere’ye geri döndükten sonra,   gündelik sorunlarımın arasında adeta kayboldum. Bu pazar sabahı  yeni komşumun gürültülü bateri soloları  eşliğinde, bahçedeki vişne ağacına dadanmış  kargaları izlerken, birden yeniden yazma vaktimin geldiğini  fark ettim.  Hayat tüm hızıyla akıp gidiyordu, onun beni beklemeye niyeti olmadığına göre ben onu kovalamalıydım.

Önce internetin başına çöreklenip, Türkiye’de son  durumlara bir göz attım. Ne de olsa İngiliz gazetelerinin gündeminden dünya ile  bizimki pek örtüşmüyor. Bunda alınacak gücenecek bir yan yok, önceliklerin farklılığı…

Türkiye’den beni çok ilgilendiren bir başlık  “Adalet Ağaoğlu’nun  PKK yanlısı olduğu için İHD’den  istifa etmiş olmasıydı.  Edebiyatımızın  köşe taşlarından biri olmasının ötesinde, sağlam bir demokrasi  savaşçısı  ve İnsan Hakları Derneği’nin ilk kurucularından olan birisinin bu tür iddia ile ortaya çıkmış olması  ilginçti. İnsan Hakları Derneği -eksileri ve artıları ile- ne olursa olsun Türkiye gibi bir ülke için önemli bir  sivil toplum örgütü konumundayken, bu örgütü bir anda bir politik grupla özdeşleştirmesi  Adalet Ağaoğlu’nun kimliği ile benim kafamda örtüşemedi. 

Bu arada  gözüme takılan bir başka haber de,  Başbakan tayip Erdoğan’ın, çatışmaların durması, PKK’nın koşulsuz silah bırakması, hükümetin de gerekli demokratik önlemleri alması için 150 aydının imzasının bulunduğu bildiriyi hazırlayan “Barış İnisiyatifi”nin randevu talebine olumlu yanıt vermiş olmasıydı.  10 Ağustos  Çarşamba günü  gerçekleşmesi beklenen görüşmeyle   katılımcıları ilgimi çekti. Okuduğum habere göre, Başbakanlık, görüşmenin sadece bildiriyi hazırlayan ekiple sınırlı tutulmamasını, imzası bulunan bazı aydınların da bulunmasını istemişti ve  Başbakanlık’ın bu talebi üzerine, Prof. Dr. Gencay Gürsoy, Radikal yazarı Nuray Mert, ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Hakan Tahmaz, Cumhuriyet yazarı Oral Çalışlar, işadamı Osman Kavala, TMMOB üyesi Tayfun Mater’in bulunduğu heyete, Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan Coşkun, avukat Yücel Sayman, Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, Mazlum – Der Başkanı Yılmaz Ensarioğlu, Yeni Şafak gazetesi yazarı Mustafa Karaalioğlu ile İHD’den istifasıyla gündeme gelen yazar Adalet Ağaoğlu da eklenmişti.

Görünüşe göre Adalet Ağaoğlu demokrasi  konusundaki  mücadelesini kendi  inandığı biçiminde sürdürüyordu. Konu ile  değişik kaynaklardan değişik yazıları okumaya devam ettikçe  Adalet Hanımın  istifasından öte, olayın yorumlanışı, yansımaları benim için daha ilginç hale geliverdi.

Evet; Adalet Ağaoğlu istifa etmişti,  istifasının gerekçesi de tam olarak şöyle sonlanıyordu; “… kamuoyunda İHD’nin insan haklarını tek yanlı, etnik gruplar ağırlıklı olarak sahip çıktığı inancının değişmediği izlenimi edindim. Demek ki, etnik milliyetçilik kışkırtılarının, örnekse PKK terörünün yeniden iç barışı tehlikeye attığı bir zamanda dahi, İHD bu cesareti önleyecek yeterli gayreti gösterememiş bulunmakta. Kamuoyunda ülke barışı için olumlu bir fikir yaratamamış İHD’deki üyeliğimin sürmesini, tarihin şu zamanında artık ‘mazur göremiyor’ ve istifamın kabulünü diliyorum.” 

Bir derneğin  PKK  yanlısı olması ile,  yürüttüğü mücadele ile PKK’nın eylemlerine gerektiği gibi  bir mücadele yürütememiş olması  bence farklı şeylerdir. Her hangi bir sivil toplum üyesi  yeraldığı örgütün  izlediği politikayı beğenmeme hakkına sahipdir ve ister o örgüt bünyesinde  bu politikaların değiştirilmesi  yönünde bir çaba sarfeder,  isterse de başka bir platformda çalışmayı  seçer.  Bu birey olmanın ve  herhangi bir konuda tavır geliştirmiş olmanın doğal bir uzantısıdır.

Ne yazık ki bizim ülkemizde “birey olmanın” anlamı ve önemi  hala  anlaşılabilmiş değil. Bu nedenle de  Adalet Ağaoğlu’nun istifası , ya  “İHD’nin PKK’lı olması” ya da Adalet Hanımın  “…başka örneklerini de gördüğümüz büyük edebiyatçı ve sanatçılar gibi saçmalama hakkını kullanmış olması”  ile  açıklanmasının arasında  başka bir şeylerin olabileceği  hep gözden kaçırılıyor… 70’li yılların  Türkiye’sinde  politik  çalkantıların ortasında, demokrasi ve insan hakları mücadelenin yolunu ancak sosyalist  örgütlerin içinde  kendine bir yer edinmekte bulan  gençler olarak , ben ve benim yaş grubum  yıllarca  “bir yere ait olma” duygusunun verdiği güvenli sularda varolmayı seçtik.  Ne yazıkdır ki , halen de bazılarımız  eski günlerin  “aidiyetçi” mantığının  ötesine geçip,  çağdaş toplumların en önemli dinamiğini “birey” olabilen  insanların yarattıklarını göremiyor…

1089420cookie-checkAdalet Ağaoğlu’nun istifasına dair…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.