Açık Gazete’nin merkezi Londra’da… Yurtdışından Türkiye’ye bakmak daha farklı. Almanya’yı merkez eden Türk ulusal basını da dünyaya Türkiye’den bakıyor. Üstelik başta Almanya olmak üzere dağıtım yaptığı diğer Avrupa ülkeleri ve ABD’deki Türkçe konuşan toplumun gündemini Tükiye’den yönlendirmeye çalışıyor. Bu benim değil geçenlerde Londra’da School of Oriental and African Studies’te (SOAS) verdiği konferansta Almanya’daki Türk medyasını anlatan Dr. Christoph Schumann’ın söyledikleri.
Dr. Schumann şunları da sözlerine ekledi:
“Türkiye’deki ulusal basının amacı Avrupa’da bir küçük Türkiye yaratmaktır… Almanya’da iki tür Türk basın vardır. Birincisi yeşil sermayeye kardan çok halkı eğitmeyi amaçlayan Zaman, Türkiye gibi gazeteler bulunuyor. İkinci olarak da Almanya’da ticari amaçlı yola çıkıp bugün nüfuz sağlamak ve Avrupa çapındaki şirketlerini desteklemek amacına yönlendiren Doğan gurubunun Hürriyet ve Milliyet gazetecilik deneyimlerinden söz edilebilir…”
Açık Gazete temsilcileri, yaşadıkları ülkedeki Türkçe konuşan toplum kadar içinde yaşadıkları toplumun da nabzını tutmaya çalışıyor. Açık Gazete dünyayı küçük küresel bir köy olarak görüyor. Bu nedenle Türkiye dışında ülke gündemlerini, (doğrudan) Türkiye’yi ilgilendirmese de sizlere aktarmaya çalışıyoruz.
***
İngiltere’de Margaret Thatcher’li Muhafazakar Parti uzun iktidar döneminde iktidarın sıkı para politikasıyla bütün sosyal ödenekleri rafa kaldırmıştı. Her caddedeki kütüphaneler, vatandaş hnak arama başvuru merkezleri (citizen advise bureau) yavaş yavaş kapanmaya başladı. Thatcher’in sosyal yatırım kesintileri yıllar sonra da ülkedeki sokak suçlarının artmasından hastane acil servisindeki 5 saatlik bekleme kuyruklarının nedeni oldu.
Neyse 10 yıl önce iktidara gelen İşçi Partisi, ilk iş olarak adının başına Yeni ekleyerek, eski sosyalist partiyle uzaktan yakından ilgisi olmadığı mesajını verdi.
Yeni İşçi Partisi’nin dış politikada en büyük günahı Büyük Ortadoğu Projesi’nde ABD ile ortaklaşa Irak’ı işgali oldu denilebilir.
Yeni İşçi Partisi hizmet ve teknoloji sektörü ihraç edip, emek yoğun üretimi ithal etme politikası izlemeye başladı. Hong Kong başta olmak üzere Uzakdoğu Asya’daki fason üretime dayalı ekonomisini Uzakasya Depremi sonrasında Afrika’ya kaydırmaya başladı.
Afrika’yı kendi üretim yapısına entegre etmek için de Afrika’ya yardım kampanyası başlattı. Hatta bunun finansmanını da üyesi ve geçen yıl dönem başkanlığını yaptığı Zengin 8’lere (G8) olduğu gibi yıkmayı başardı. Yeni İşçi Partisi’nin desteklediği Bob Geldof’lu ‘Live 8’ Afrika’ya yardım konserinde de Afrika’nın gerçekten kalkınmasını isteyen pek çok iyi niyetli sanatçı böylelikle kullanıldı.
***
Blair hükümeti, şimdi yoksul ülkelerin binbir zorlukla yetiştirdiği nitelikli işgücünü çalmak için yeni “Puanlı Göçmenlik Yasası”nı tanıttı. Yasa 2007’nin ortalarında yürürlüğe girecek.
2003 nüfus sayımına göre İngiltere’nin beyaz nüfusu iki yıl öncesine göre 100 bin azalarak 42.8 milyon olarak saptandı. Aynı dönem içinde beyaz olmayan nüfus da 6.6 milyondan 7.1 milyona çıktı. Uzun dönemde çalışan genç nüfus oranının azalmasından kaygı duyan İngiltere böylece bir taşta iki kuş vurmuş olacak. Hem masrafsız hazır yetişkin eleman hem de iç piyasadaki ücretleri düşük tutma şansı…
Bu beyin göçü sağlayacak hain yasayı arkadaşım Sefer’e anlatırken “Haklılar çünkü Blair beyinsiz” demişti. Tabii mazlum ülkelere çıkarılacak faturayı düşününce konu şaka kaldırmayacak kadar ciddi.
Yeni yasa yüksek vasıflı, genç işçilerin İngiltere’ye girmesini kolaylaştırırken AB dışından vasıfsız işçilerin İngiltere’ye göç etmesini zorlaştıracak. Avustralya ve ABD’de uygulanan yeni sisteme göre, İngiltere’ye göç etmek isteyenlere mesleki diploma, iş tecrübesi ve dil bilgisi gibi faktörlere göre puan verilecek. Çalışma izni alabilmek için belli bir puanı tutturmak gerekecek. Doktor, mühendis, bilişim teknolojisi uzmanı gibi yüksek vasıflı işçiler, bu sistemde en yüksek puanları alacak.
İngiltere’ye çalışmak için gelmek isteyen emek gücünün tamamı üçüncü dünya ülkelerindendir. “Yeni İşçi Partisi’nin Afrika’ya yardım ikiyüzlülüğü bu yasayla belgelendi” denilebilir.
Soğuk Savaş döneminde de ABD, SSCB ile uzaya araç göndermeye kadar uzanan yarışta, maliyetleri düşürerek rekabet gücü kazanmak için bu taktiği izlemişti. Türkiye’de İngilizce eğitim yapan ODTÜ’nün açılması, Hindistan’da mantar gibi tıp fakültelerinin yapılması hep aynı amaca hizmet etti. (İngiltere’deki doktor nüfusunun ciddi bir oranının Hintli olmasının nedeni de budur.) Böylece yoksul ülkeler, en iyi okullarda okutup, yetiştirdikleri evlatlarını ABD ve onun sanayileşmiş müttefiklerine kaptırdılar.
Yeni yasada sığınmacılar da unutulmadı…
Sığınmacılar için kota uygulanacak. Eğer sığınma gerekçesi haklı görülürse beş yıl sonra ülkelerine geri dönmek şartıyla geçici oturma izni verilecek. 5’nci yılın sonunda sığınmacıların geldiği ülkenin şartları tekrar değerlendirilecek ve gerekirse dönmeleri istenecek. Eğer ülkede açık olan bir profesyonel iş yapıyorsa kalma şansı artacak. Yoksa uğurlar olsun…
Beyin göçüne kapı aralamanın yanısıra, çoğu işkence mağduru sığınmacıları “kalifiyesiz işgücü” olarak görülüp ülkede istenmemesi de “insan hakları”na tecavüzdür.
***
Türkiye’deki ulusal basın yurtdışına editöryal denetimle kendi yarattığı gündemini ihraç ederken, İngiltere de Türkiye’nin aralarında bulunduğu kalkınma uğraşısındaki ülkelerin yetiştirdiği profesyonel çalışanlarını ithal etmek için yasa değiştiriyor…