ALMANYA’DAN… Koşar adım felakete doğru…

17 Aralık 2004 Heyecanı çok çabuk geçti galiba.

6 Kasım 2004 günü polisler kadınlara meydan dayağı çektiler ve hükümet “bu tarz olayların başka ülkelerde de olduğunu” anlatarak neredeyse ”kadınların dövülmesinin gerekliliğini” açıklamaya çalışıyor.

Türkiye’de tüm dünyayı kana bulamış ve milyonlarca museviyi katletmiş bir caninin kitabı, Hitler’in Kavgam’ının (Mein Kampf) “en çok satan kitaplar” arasında yer aldığını tüm Avrupa duydu.

Türkiye’nin en değerli yazarlarının ve şairlerinin kitaplarını almayan birileri sanırım bu “iğrenç” kitabı merak ettikleri için almıyorlar.

Musevi düşmanlığı Türkiye’de tehlikeli bir şekilde gelişiyor.

Almanya’da Türkler’e düşman neo nazilerin en önemli ve de bu nedenle haklı olarak devlet tarafından yasaklanmış kitap “mein Kampf” ve Türkiye’de “kapış kapış giden” Kavgam kitabı korkunç bir çelişki değil mi bir toplum için?

Evet Türkiye’nin imajı çok zarar görmekte bu gelişmelerden.

Ve sanki tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de bazı örgütlü Kürt kesimleri hata üstüne hata yapmaktalar.

Mersin’de yakılmak istenen Türk bayrağı ile ilgili olarak artık bir şey yazmam gerektiğine inanmıyorum. Genelkurmay Başkanlığı’ndan DEHAP yöneticilerine kadar herkes bayrağa saygısızlığın çirkinliğini dile getirmekte şu sıralar.

Bayrak olayı Türkiye’de toplumun bazı konulara yönelik hassasiyetini de gözler önüne serdi.

Buna kimse şaşırmamalı.

Eğer bugün bir Türkiye Cumhuriyeti var ise, Anadolu’nun yiğit insanları Türk, Kürt, Arap ve daha niceleri hep birlikte işgalcilere direndikleri ve bu haklı direnişi Türk Bayrağı’nın altında gerçekleştirdikleri için var.

Kurtuluş Savaşı’nın bayrağına saygı gösterilmesini beklemek kimseyi şaşırtmamalı.

Ancak beni kaygılandıran şu anda aşırı Türk milliyetçileri tarafından “bulunmaz bir nimet” gibi değerlendirilen “bayrak olayı” değil.

DEHAP içinde ve çevresinde örgütlü Kürt politikacıların hala “Öcalan” önderliğinde Kürt Sorunu’na çözüm arama çabaları ve bu çabaların her geçen gün daha fazla belli kesimleri kışkırtıyor olması.

Türkiye’de “Bıji serok Apo” sloganı ile Kürt Sorunu’na çare aramak beni şaşırtıyor. Kürtler’in başka hiç mi alternatifi yok ?

Türkiye’de özellikle Türkler ve Kürtler barış içinde geleceğe güvenle bakacaklarsa bu ancak geçmişten ders çıkaranlar sayesinde olacak.

Ne sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin maaşlı memurları oldukları için öğretmenleri bile öldürtecek kadar gözü kara olanlar ne de Güneydoğu’daki ortamı karanlık ilişkileri için “harika” bir fırsat olarak değerlendirip devleti yasa dışı emellerine alet ettikleri iddia edilenler bu konuda Türkiye’ye bir hizmet verebilirler.

“Bugün yarından kurulacaksa”, o sadece ve sadece geçmişi ve bugünü ile “şiddete karşı ve barıştan yana” insanların eseri olacak.

“Demokratik Konfederalizm” yolunda gidenler bence Lozan Gerçeği’ni görmezden gelirken belki de hali hazırda yakalanan şansı da kaybetmek için ellerinden geleni yapmaktalar.

Tüm yurttaşlarının ister Türk, ister Kürt, ister Arap, isterse Ermeni olsun her alanda eşit olduğu modern demokratik bir hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti projesinin AB’nin de yardımıyla gerçekleştirilme şansının her gün daha fazla arttığı bir ortamda bu ülkenin insanlarının çoğunluğunun hiç bir zaman kabule hazır olmadığı hedefler peşinde koşanlar belki de farkında olmadan “felakete doğru” koşmaktalar.

Diyarbakır’da ya da Mersin’de toplananlar yürüyenler, görüyorlar mı Erzurum’da binlerce insanı nasıl biraraya getirmiş olduklarını acaba ?

İşte bütün mesele, ateşi söndürmek iddiasıyla ateşe körükle gitmemesini becerebilmekte.

1614220cookie-checkALMANYA’DAN… Koşar adım felakete doğru…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.