Şaşırmıyorum!

Dün haberleri izlerken fark ettim;
Artık hiçbir haber şaşırtmıyor beni.
İşin kötüsü üzmüyor da.
Sinirlerimi aldırmış değilim. Duyarsız hiç değilim. Dolayısıyla bunun başka bir adı olmalı.
Genel Kurmay eski Başkanı tutuklanmış Türkiye’de. Mit’in başkanı da tutuklanmış. Mit’i soruşturan savcıda…
Aklım ermiyor, kafam karışık…
Ne var ki kafa karışıklığı, yürek kıpırtısı yapmıyor bende.
Hani bir aygıt bağlayıp habere göre vücudumun reaksiyonunu ölçseler benden bilimsel bir sonuç çıkaramayacaklar.
Gazetelerde de aynı ruh hali.
Ünlü şarkıcı otel odasında ölü bulunmuş. Her gün tahmin yürütüyorlar sebebi hakkında. Boğuldu mu, sakinleştiriciyi fazla mı kaçırdı, intihar mı etti, uyuşturucudan mı öldü?
Fark eder mi diyorum. Şayet bir otel odasında yapayalnız ölüyorsa insan, sebebi ne kadar önemsemeli?
Ve 65 yaşındaki Susan Sarandon, kızına merdivenlerde hamile kaldığını söylüyor!
Kim merak etti sordu bilmiyorum. Dahası 65 yaşındaki kadın bunu niye açıklama gereği duydu hiç anlayamıyorum ama ona da şaşırmıyorum.
***
Çocukluğumdan aklımda kalan tek tük anıdan biridir ağıtçı.
Elinde bir tomar sarı (saman) kağıt. Yanında üstü başı dökülen bir kadın.
Adam müziğe acı yüklemiş sanki. Şarkı şeklindeki acıyı hissediyorum. Yanındaki kadında sessiz sesiz ağlıyor.
Acı ses susuyor, adam elindeki sarı kağıtları orada toplanmış –çaktırmadan gözlerini silen- mahalle sakinlerine satıyor 75 kuruşa. (Öyle uzun bir şeyde değil. Tek sayfa) Okuma yazmam yok ama tutturuyorum bizde alalım diye.
Alıyoruz. Eve gelince annem okuyor. Birbirini seven gençleri ölüm ayırmış!
Yıllarca sakladığım sarı kağıda her baktığımda ağlayasım geliyor. Sulu göz olan sadece ben değilim, komşularda şarıl şurul ağlamamış mıydı!
***
Eskiden, çok eskiden her şeye şaşırır, her olaya gözyaşı dökerdik öyle. Şiddetten korkar, vurdulu kırdılı filmlerin gençleri etkileyeceğini, toplum düzeninin bozulan birey psikolojisine bağlı hasara uğrayacağını düşünürdük.
Ancak -ne aralık bu hale geldiğimizi bilmiyorum- bir acayip evrildik. Vahşete/kötülüğe alışmanın ötesinde artık vahşetin gerisinde kalan şiddet ve küçük şiddet uygulamalarını sıradan algılamaya başladık zaman içinde.
Kötülüğü, acıyı, haksızlığı mazur görüp, hayatın normal ve olması gereken ritüellerinden birisiymişçesine normalleştirdik şimdi.
Acıma gibi insani vasıflarımız, aczle eşdeğer olunca, yeni düzene yabancı kalmama adına bilincimiz kendini frenledi.
Ve, kanıksadık her şeyi…

1620330cookie-checkŞaşırmıyorum!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.