Avrupa Parlamentosu’nu seçmiyor

Almanya’da yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre 7 Haziran 2009 Pazar Günü Avrupa Parlamentosu’nu seçmek amacıyla “sandığa gitmeye niyeti olan” seçmenlerin yüzde altmışı oylarını Almanya İç Politikası’na bakarak vereceklerini belirtmişler. Sadece yüzde yirmialtılık bir seçmen grubu oylarını Avrupa Politikalarını göz önünde tutarak vereceklerini belirtmişler. Almanya’da sandık başına gitmesi beklenen az sayıda seçmenin CDU ve CSU’ya yüzde kırk, SPD’ye yüzde yirmibeş, Yeşiller’e yüzde oniki, FDP’ye yüzde on ve Sol Parti’ye de yüzde yedi civarında destek vermesi beklenmekte.

AB genelinde 378 milyon seçmen söz konusu. Maalesef oldukça az bir kesimi sandık başına gidecek.

AB genelinde 497 milyon vatandaşın gözünde Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu “ne işe yaradıkları tam olarak bilinmeyen kurumlar” konumunda.

Seçilecek olan 736 milletvekilliği için yarışan adayların çoğunluğu kendi ülkelerinde genel olarak ya “en az tanınan” ya da “hiç tanınmayan şahıslar” konumundalar.

Bu seçimde en karlı olan kesim partiler olacak. Seçmen başına 70 cent kazanacak siyasi partiler. Almanya genelinde yüzde kırk civarında ve AB genelinde yüzde kırküç civarında katılım beklendiğine göre siyasi partilerin kasasına girecek rakamı hesaplamak zor olmasa gerek. Üstelik bu parayı almak için fazla bir çaba da vermiyorlar. Seçim kampanyaları içinde ne sönük geçeni ve en ucuza malolanı Avrupa Parlamentosu Seçimleri! Örneğin benim partimin benim “kasabamsı ufak kentimde” sağa sola “ayıp olmasın” diye yerleştirdiği pankart sayısı yirmiyi geçmemekte. Bir dahaki seçim 2014 yılında olacağına göre aslında “en az paranın yatırılıp en çok paranın kazanıldığı” en “cazip” seçim de diyebiliriz Avrupa Parlamentosu Seçimi için. Beş yıllık bir dönem için seçilen genelde “fazla tanınmayan” milletvekilleri, Avrupa konusunu beş yılda bir seçimden seçime ve “dostlar alışverişte görsün” tarzı ele alan partiler de özel bir çaba vermediklerinden “hangi alanlarda ne derece önemli bir rol oynadığı bilinmeyen” Avrupa Parlamentosu gerçekte oldukça etkin bir konumda.

Ulusal parlamentolarda kanunlaşan konuların büyük bir çoğunluğu artık Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda ve AB Komisyonu’nda şekil alıyor. Ulusal parlamentolara da aslında Brüksel’de tüm sınırları belirlenmiş kuralları tasdik etmek kalıyor geriye. Ancak AB ülkelerindeki seçmenlerin yarısının bile katılmadığı bir seçimde tüm Avrupalıların kaderleri ve gelecekleri belirlenmekte. Bu Avrupa’nın geleceği ve demokrasinin pürüzsüz işleyişi açısından çok talihsiz bir durum.

Büyük bir ihtimalle Avrupa Parlamentosu’nu ve AB Komisyonu’nu KKTC’ye karşı en fazla istismar eden Güney Kıbrıs’ta da seçime katılım çok düşük olacak. Oysa özellikle AB, Annan Planı sonrası verdiği sözleri tutmayarak Güney Kıbrıs’ı “kayırmış duruma” düştüğü için Rum seçmenlerin nerdeyse tamamının koşa, koşa sandık başına gitmesi gerekirdi.

Kuzey Kıbrıslılar haklı olarak bir kez daha iki sandalyeleri gasp edilmiş olduğu için kızgınlar. Avrupa’nın parlamentosunu seçmediği bir seçimde iki Kuzey Kıbrıslı aday olsaydı sanırım adanın kuzeyinde tüm AB’ye ters bir şekilde seçime katılım rekoru kırılırdı. Kısmet 2014 diyelim.!

Avrupalı seçmenlerin yarısından fazlasının seçmeyeceği AP, korkarım 8 Haziran 2009 tarihinden itibaren “Türkiye ve de Kuzey Kıbrıs karşıtı” sağ ağırlıklı bir kurum olacak! 2014 yılına kadar bu durumla boğuşmak zorunda kalacağız.

Hepimize kolay gelsin!

1617110cookie-checkAvrupa Parlamentosu’nu seçmiyor

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.