Avrupa’nın korkusu yersiz mi?

12 Eylül Darbesi’nin çocukları olan bazı politikacılar “Avrupa’yı içerden fethedeceklerini” dile getiriyorlardı. Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklerin nüfus gelişimi buna delil olarak gösterilmekteydi.
Benzer düşünce Avrupa’da da vardı. “2040 yılında İsveç’te, 2050 yılında da Rusya’da Müslümanların çoğunlukta olacakları” sık sık ifade edilmekteydi. Hem Türkiye’den hem de Avrupa’dan dile getirilen bu tür söylemler yabancı düşmanlığını körüklüyordu.
Nüfus gelişimi ile ilgili çalışmalar yapan, çeşitli ödülleri ve bu alanda kitapları bulunan billim insanı Wolfgang Lutz Avusturya’nın en eski günlük gazetelerinden olan Wiener Zeitung’a yapmış olduğu açıklamada bunun böyle olmadığını ve olmayacağını ifade ediyordu.
Avrupa’da yaşayan Müslümanların doğum hızının artık böyle bir duruma yol açmayacağını söyleyen Wolfgang Lutz, doğum oranının yüksekliğinin bir eğitim sorunu olduğunu söylüyordu. Doğum oranının gelişiminde Avusturya’yı örnek alan Lutz birinci faktör olarak göçün hangi ülkeden olduğunun altını çiziyordu. “Avusturya’ya göçün önemli kesiminin artık Müslüman ülkelerden olmadığını” ifade eden Lutz, “Göçün artık özellikle Balkan ülkelerinden gerçekleştiğini” sözlerinde belirtiyordu.
Avusturya Akademisi Nüfus Gelişimi Enstitüsü’nün 2002 yılından bu yana idareciliğini yapan Lutz, Avusturya’da yaşayan Müslümanlardaki doğum oranının Avusturya toplumunun genel ortalamasına uyum sağlamış olmasına özellikle vurgu yapıyordu.
Çok çocukluluğun nedenini eğitimsizlikle açıklayan Wolfgang Lutz “Eğitim düzeyleri düşük olan Anadolu’dan gelmiş köy kökenli göçmenlerde doğum oranı yüksekti, bu biraz da bizim eski yıllarda çok çocuklu Avusturyalı köylülere benzemekteydi” ifadesini kullanıyordu. “Geçtiğimiz yüzyılın başlarında bizim de köy kökenli insanlarımızda çok çocukluluk görülmüştür” dedikten sonra “yeni kuşaklarda zamanla yeni yaşam biçimlerine adapte olmuşlardır” karşılaştırmasını yaptığı dikkat çekiyordu. Böylesi bir sürecin Avrupa’nın diğer ülkelerinde yaşandığının da bilindiğini dile getiren Lutz, günümüzde doğum oranının en düşük seviyeye gerilediği ülkenin tam da bir Müslüman ülkesi İran’da olduğunun altını çiziyordu.
Lutz, İran’da bir aile 1984 yılına kadar ortalama en az yedi çocuğa sahip olurken, günümüzde bu oranın Avrupa ülkelerindeki çocuk sahibi olma ortalamasının altında bulunduğunu gazetedeki söyleşide dile getiriyordu. Bunun nedenini ise özellikle kadınların eğitim düzeyinin yüksekliği ile açıklanır dedikten sonra Kuran’dan bir alıntı yapmayı da ihmal etmiyordu: Kuran’da “ihtiyaçlarını karşılayabileceğin kadar çocuk yap!” ifadesi bulunmaktaydı.
19. yüzyıl Avrupası’nda da olduğu gibi çok çocukluluğun gelenekçi ataerkil toplumların bir özelliği olduğunun altını da çizen Lutz, düşük eğitimli toplumlarda çok çocukluluk hep olmuştur ifadesini kullanıyordu.
Farklı dinlerde de çok çocuk sahibi olmanın farklı olmadığını belirten Luzt, çalışmalarının aynı din içerisinde çok dindar ile dindar olmayanların arasında da bu farkı tespit ettiklerini ifade ediyordu. Örnek olarak da Kiliseye giden Katolik ailelerde çocuk yapmama oranının çok düşük olduğunu, bunun nedeninin ise dindar kişilerin bir sosyal iletişim zorunluluğu hissetmiş olmalarıdır biçiminde açıklıyordu.
Aşırı dindar çevrelerde çok çocukluluğun bulunduğunu anlatırken, buna örnek olarak Amerika’da Bible Belt ve Ortodoks Museviler’de çok çocukluluğun nedeninde dini faktöre dikkat çekerken, İskandinav ülkelerinden Kuzey Finlandiya’da Hıristiyan Uyanış Hareketi olan Laestadianer’lerin hamileliği önleyici araçları kullanmadıklarını, bunun için de 16 ile 18 çocuklu ailelerin olduğunu sözlerine ekliyordu.
Lutz ile yapılan bu söyleşiden bir hafta sonra Avusturya’nın ciddi gazetelerinden Salzburger Nachrichten Gazetesi’nde “Göçmenlersiz Yaşlı Avusturya” başlıklı bir makale dikkat çekiyordu. Bu makalede rakamlarla Avusturya’nın eyaletlerine göre nüfus dağılımı ve bu nüfus dağılımında göçmenlerin rolünü işliyordu. Avusturya İstatistik Enstitüsü Başkanı Konrad Pesendorfer’in “Çok açık bir şekilde ‘Göçmenlerin Avusturya için çok önemli’ olduğunu” belirten sözleri gazetenin sayfasına taşındığı dikkat çekiyordu. Yaşam standardının Avusturya’da giderek yükseldiği belirtilen makalede “Göçmenler olmadığı takdirde Avusturya nüfusunun büyük bir oranının emeklilik yaşına gelmiş insanlardan oluşacağını” istatistik bilgileriyle destekliyordu.
Bu tür açıklamaların ve çalışmaların Avrupa’da ve seçim yılı olacak 2013’de Avusturya’da ayrımcılığın ve yabancı düşmanlığının önüne geçecek mi, veya 12 Eylül politikacılarının “Avrupa’yı fethetmek” için en az üç çocuk söylemlerine kulak kabartılacak mı zaman içerisinde göreceğiz.
[email protected]

1598760cookie-checkAvrupa’nın korkusu yersiz mi?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.