AVUSTURYA’DAN… Nazi selamı…

Avusturya’ nın köklü partilerinden, gittikçe daha da  ırkçı karakter kazanan partisi Avusturya Özgürlükçü Partisi (Freiheitliche Partei Österreichs FPÖ) yine bir krize neden oldu. 

Geçtiğimiz günlerde bu partinin  genel kurulu Viyana’ da yapıldı. Avusturya’ nın bütün eyaletlerinden delegelerin katıldığı kongrede bir delege ırkçı bir içerik taşıyan konuşmasını Nazi selamı vererek tamamladı.  Bu olay, Avusturya medyasında büyük yankı buldu. 

Hani sağ eli omuz hizasında öne doğru uzatılır; daha sonra da “Heil Hitler!” (Yaşasın Hitler!) sloganı sert bir şekilde dillendirilir…

Bu iki sözcük, farklı kutuplarda yer alan anti faşist ve faşist çevreler tarafından da iyi bilinir. Anti-faşistler bu selamlamadan  nefret eder; Naziler ise  bu sloganı yüceltir.

FPÖ’nün genel kurulunda konuşan delege sözlerini; “Sözlerimi, bizim gerçekten eski selamlama gelenegimiz olan selamlamayla bitirmek istiyorum. Benim selamlama biçimim bol şans şeklinde olmayacak. Sizlere güçlü ve içten bir şekilde gelecekte yaşasın diyorum” diyerek bitirir. Burada kullanılan yaşasın  sözcügünün Türkçe biçimi kulakları tırmalamıyor,  ancak o kelimenin Almanca karşılığı olan “Heil” (Hayl) kelimesi duğılduğu zaman mutlaka Nazi dönemini çağrıştırır.   

Bu skandal selamlama şekli şimdilik sadece Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) tarafından tepkiyle karşılandı. İktidar ortakları olan aşırı sağcı BZÖ ve sağ muhafazakar ÖVP (Avusturya Halk Partisi)’den ise herhangi bir ses çıkmadı. Hükümet ortağı parti olan BZÖ’ den tepki beklemek biraz olası değil.  Zira, bu parti, FPÖ’den  ayrılarak kurulmuş bir partidir.

FPÖ Genel Kurulu’nda delegelerin % 93, 75’inin oylarını alarak yeniden genel başkan seçilen Heinz Christian Strache ise bu selamlama yöntemini adeta selamladı. Strache, “Avusturya’ nın neresine giderseniz gidin, bu selamla karşılaşırsınız” dedi; bu selamlama şeklinde garipsenecek bir durum olmadığını belirterek Nazi selamı veren delegeye sahip çıktı.

Ancak, Savcılık pek de FPÖ genel başkanı gibi düşünmedi, genel kurulda yapılan konuşmaları mercek altına alarak Nazi selamı veren delege hakkında dava açma hazırlıklarına başladı.
 
Aslında, FPÖ’nün Nazi söylemlerine sahip çıkması ilk kez olmuyor. Adı özgürlükçü parti olan ve kendisini Nazi geleneginin mirascısı olarak görmesede, Nazilere olan sempatilerini saklamayan bu aşırı sağcı FPÖ’ nün geçmişi de pek parlak değil.
 
FPÖ, 1984 yılındaki genel kuruluna kadar sağ liberal bir parti görünümündedir. 1984 yılında partinin genel kurulu yapılır ve genel kurulda genç, dinamik ve ağzı laf yapan  bir hukukçu, çok yüksek bir oy oranı ile genel başkanlığa seçilir. Bu kişinin seçilmesi ile sağ liberal partinin o zamana kadarki politik tavrı askıya alınır.  Liberal parti konumundan dolayı da 1986 yıllına kadar FPÖ, sosyal demokratlarla koalisyon hükümetinde birlikte çalışmıştır. Liberal sağcı bir parti olarak kaldığı sürece FPÖ hep oy kaybetti.
 
Genç yaşta parti genel başkanlığına seçilen Jörg Haider, o günlerde Avusturya’ daki bir boşluğu iyi saptadı: Seçmenden oy almak için yabancı düşmanlığı yapmak gerekiyordu. Oy oranı ile yabancı düşmanlığı doğru orantılıydı..
 
1986 yılından itibaren zaman zaman ülkede yaşayan Türklere, daha sonra da Sırplara ve Afrikalılara karşı düşmanlık ve ırkçı popülist politikalar temelinde partinin oy oranı  yüzde  8’lerden yüzde 25’ lere kadar çıkartıldı.

Ne kadar çok yabancı düşmanlığı, o kadar çok oy…

Haider ve partisi yabancı düşmanlığı yapmakla yetinmedi. Avusturya ve Almaya’ nın Nazi geçmişini de aklamaya çalıştı. İşi, Hitler dönemindeki toplama kamplarını inkara kadar
götürdü. Bazen de toplama kamplarını ve Hitler’in çalışma yöntemlerini, “düzenli çalışma politikasına örnek” olarak gösterdi.  Jörg Haider ile her seçimi kazandı, başarıdan başarıya koştu FPÖ.
Artık parti Jörg Haider’siz olmuyordu. Çünlü ömürlerinde görmedikleri oy oranına onunla ulaşmışlardı. FPÖ partisi,  seksenli yıllardan sonra ikibinli yıllarda da hükümet ortağı  oldu.

Parti başkanı Jörg Haider,   hükümet içinde yer almazken, partinin ve hatta hükümetin iplerini hep elinde tuttu. Böylece aşırı sağcı ve ırkçı politikacılar bakanlıklar, meclis başkan yardımcılığı, belediye başkanlığı başta olmak üzere daha nice önemli ve itibarlı  konumlara geldiler. Bu mevkileri, parti başkanlarının duyarlı konularda “cesur”(!) açıklamaları olmadan  rüyalarında bile görmeleri olası değildi.

İki binli yıllardan sonra bir de daha gerilere, 1990’lı yıllara gidersek…Bu dönemde de  FPÖ ateşli bir muhalefet partisidir.  O yıllarda FPÖ parti başkanı Jörg Haider önderliğinde yabancılarla ilgili bir referandum tartışması gündeme damgasını vurmuştur. İşte Avusturya parlamentosunda ve toplumunda önemli mevkilere FPÖ aracılığıyla gelmiş, o güne kadar J. Haider’in bir dediğini iki  etmemiş partililer, biraz da çevrelerinden gelen baskıya dayanamayıp partilerinden ayrılmışlar ve  yeni parti kurmuşlardı. Bu ayrılmanın nedenlerinden birisi de o zamanlar FPÖ’ nün referandum tartışması döneminde, ülkede yaşayan yabancılara karşı yürütülmek istenen referanduma karşı “Işık Denizi” adı altında düzenlenen mitinge iki milyon insanın katılmış olmasıydı.
 
Gerçi  partilerinden ayrılıp yeni parti kuranlar yeni partileri ile daha sonraki yapılan seçimlerde herhangi bir etkinlik gösteremedikleri gibi, eski  partilerinden oy da çalamamışlardı.  Bir müddet sonra da siyasi sahneden çekilip,  eski mesleklerine geri dönmüşlerdi.

2000’ li yıllarda FPÖ’nün hükümette bulunması,  partilerinin gerçekte sadece popülist açıklamalarda bulunan sıradan bir parti görünümü veriyordu. Genel ve yerel seçimlerde, meslek odaları seçimlerinde FPÖ’nün marjinal bir parti konumuna düştüğünün farkındaydılar. Yeni bir sıçrama yapmazlarsa politik yaşamlarının sonuna geldiklerinin farkındaydılar.
 
Parti başkanı artık parti başkanlığı görevini yürütmüyordu. Kapağı Avusturya’nın güneyinde bulunan Kaerten eyaletine atmış, eyalet valisi olarak görev yapan Jörg Haider, partinin ruhani lideri olarak  yeni yapılanmalara gerek olduğunu belirtip, büyüttüğü partinin artık eskisi gibi büyüyemiyecegini gördüğünden,  FPÖ’yü arkadaşları ile birlikte terk etti. Ve şu anda hala koalisyon hükümetinde bulunan yeni bir partiyi (BZÖ = Avusturya’ nın Gelecegi için irlik)’i kurdu. Böylece, hükümette görevli bakanları ve mecliste bulunan  milletvekillerini elinde tuttu. Ancak oy potansiyelini elinde tutamadı, seçimlerde % 3 ile 5 arasında oy alan bir parti konumuna düştü.

Jörg Haider’siz FPÖ ise onun yetiştirdiği genç popülisti dinamik birisini parti başkanlığına getirdi. FPÖ’ nün yeni başkanı hocası Jörg Haider gibi seçim kazanmak için yabancı düşmanlığını, işsizlikle ilgili popülist açıklamaları, rüşvet ve skandalları kendisine seçim temaları olarak seçti. Ne de olsa eski FPÖ başkanı Jörg Haider’  in öğrencisiydi.
 
Partiyi 1984 yılında batmaktan ve bitmekten kurtaran Jörg Haider’ in  taktiğini FPÖ’ nün yeni genel başkanı Heinz Christian Strache’ nin  uygulaması gerekiyordu. Onun için de özellikle Türk ve Müslüman düşmanlığının puan kazandıracağını düşünerek, politik söylemlerinde “gerçek Avusturyalı” ile Avusturya vatandaşlığına sonradan geçmiş “Sahte Avusturyalı”, kavramlarına yer verdi. Cami ile  kiliseyi  karşı karşıya getirmeye çalıştı. Bu temelde yaptığı politika ile geleneksel sosyal demokrat olarak bilinen Viyana şehrinde geçtiğimiz yerel seçimlerde  hem de parçalanmış ve zaafa uğratılmış parti olarak  % 15’lere varan oy aldı. Bunu önemli seçim zaferi olarak kutladılar.
 
FPÖ, geçtiğimiz günlerde partilerinin genel kurulunda Hitler selamı ile Avusturya’ da hiç de azımsanmayacak gizli Nazi potansiyeline göz kırparak,  bu sonbaharda yapılacak seçimlerde onlarla oyunu artırmaya çalışıyor.

Nazi selamı, Türk, Afrikalı ve Müslüman düşmanlığı ile Avusturya’lı seçmenler bu partiye  ne oranda destek olacaklar şimdilik kestirmek zor. Bunu hep birlikte sonbaharda göreceğiz.

 

1596970cookie-checkAVUSTURYA’DAN… Nazi selamı…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.