‘Barış Lordu’ndan açılım yorumu

IRA müzakmerecisi Lord John Alderdice: ‘Habur’dan geliş biçimi yanlış bir adımdı’

IRA müzakerelerinin mimarı, Lord John Alderdice, Bahçeşehir Üniversitesi bünyesindeki Uluslararası Diyalog Girişimi toplantıları çerçevesinde çarşamba günü Ankara’ya geldi. Alderdice, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, ‘Kürt sorununun çözümünde çeşitli ülkelerin modellerini inceliyoruz’ açıklamasının ardından, 21 Temmuz’da Ankara’da Polis Akademisi’nde düzenlenen çalıştaya davet edilmişti. 24 Ekim’de Belfast’ta görüşüp, IRA tecrübelerinden Türkiye’ye tavsiyeler aldığımız Alderdice ile dün Ankara’da ikinci kez görüştük. Alderdice, daha önce olduğu gibi Ankara’da resmi yetkililerle görüşüp görüşmediği sorumuza ‘Evet veya hayır demeyeceğim. Görüşsem bile bunu açıklayamam’ yanıtını verdi. Duyumlarımız ise, Alderdice’nin Ankara ile dirsek temasına devam ettiği yönünde. Alderdice’nin son gelişmeler ışığında Türkiye’nin Kürt sorununa çözüm bulma çabalarına ilişkin değerlendirmeleri şöyle:

-Yaklaşık 6 ay önce Belfast’ta yaptığımız röportajın ardından, Türkiye’de Kürt sorununun çözümü açısından oldukça kritik iki gelişme yaşandı.

Bunlardan biri 19 Ekim’de Habur’dan Türkiye’ye malum kıyafetleri içinde giriş yapan örgüt üyelerinin görüntüleri, diğeri ise DTP’nin kapatılması.

Şimdi süreç biraz yavaşlamış görünüyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz 6 ayda Türkiye’de bu konuda yaşananları?
Sanırım uzun süredir devam eden müzakerelerin kısa zamanda çözülmesi gibi bir girişim yaşandı Türkiye’de. Bu oldukça riskli bir şeydi. Çünkü bu hız, insanları oldukça endişeli yapıyor sürecin tam olarak nereye gideceğini bilemedikleri için. İnsanlar sürecin yavaşlatılması gerektiği, aksi takdirde tamamen havaya uçacağını anlamış gibi görünüyor. Biz Kuzey İrlanda’da sorunu çözmek için 20 yıldır uğraşıyoruz ve daha yeni yeni son taşları koyuyoruz.

-Sizin örneğinizde de bu şekilde sürat sorunu yaşanmış mıydı?
Tam tersine, bizim örneğimizde fazla yavaş gitmek gibi bir sorun yaşanıyordu. Pek çok kişi daha hızlı gidilmesi gerektiğini söylüyordu. Ama mesela ben ‘savaşta öldürülen herkes için bir anıt yapalım’ dediğimde ortalık birbirine girdi. ‘Onlar terörist, öldürülmeleri gerek’ diye. Ama onların da insan olduğu unutuldu ve söylediğim doğru olmasına rağmen, çok erken söylediğim için tepki çekti.

– Habur’dan giriş görüntülerini izlediğinizde ne düşündünüz? Bunun bir hata olduğu ve tepki çekeceğini düşündünüz mü?
Böyle süreçlerde ne yaparsanız yapın, bir şekilde insanları dahil etmeniz gerek. Bu spesifik olaya bakarsak, bazı insanları daha az sinirli yapmadan da çözülebilir miydi? Bence prensipte evet. Aynı zamanda bunun yapılması için doğru zaman mıydı? Onu da sorgulamak gerekir. Belki başka yollarla yapılsa, birileri daha az heyecanlanırdı, ama birileri de daha az aşağılanmış hissederdi.

DERS ÇIKARILMALI

– Bu olay toplumda çok büyük bir gerilime yol açtı ve anketlere göre toplumdaki desteği azalttı. Şimdi ne yapılmalı?
Koltuğa yaslanıp, evet, biz bunu yaptık, peki ne oldu? Neden? Biz bundan ne öğrendik diye çıkarım yapılmalı. Eğer bu yapılırsa, bu olaydan da bir şeyler öğrenilmiş olur. Bu yanlış adım atmanın riskidir. Yanlış bir adım atınca tüm bu kompleks sonuçlarla karşılaşırsınız. Şimdi belki süreci biraz rölantiye almakta fayda var.

Reaksiyon normal ve anlaşılır

-Sizde de yaşandı mı böyle bir iniş süreci?
Evet, biz mesela adam öldürmekle suçlanan mahkumları salıverdiğimiz zaman, insanlar sokaklara döküldü. Biz de bunu mükemmel şekilde yapmadık. Ama sürecin hem sonuna doğu idi, hem de daha fazla tartışma olmuştu. Bu nedenle her şey yıkılmadı. Bu nedenle Türk toplumundaki reaksiyon son derece normal ve anlaşılabilir.

– Peki bu olay tüm süreci çökertir mi?
Sanmıyorum. Çünkü sorunların doğru şekilde ele alınıp alınmamasından bağımsız olan bir gerçek var: Bu ülkede Kürtler var ve onların da çözülmesi gereken sorunları var. Zaman alsa da, sorunların çözümü zaruri.

BİR BEDEL ÖDENECEK

-Hükümetin yürütmeye çalıştığı sürecin eninde sonunda köklü değişimler yaşanacağı öngörmek zor değil. Toplum değişime hazırlanabilir mi bir şekilde?
Değişim, insanların hazmedemeyeceği kadar sınırlı sürelerde ve dramatik olmak zorunda değil. Değişim kaos demek değil. Değişim kademeli ve düşünceli olmalı. İkincisi, değişimin herkesi kazanması ve evet bununla yaşabilirim demesi şart. Bu gerçekten imkansız görünebilir ama olabilir. Değişimde kimse bir bedel ödemeyecek demek değil. Çözüm ne olursa olsun, herkes bir bedel ödeyecek. Sonuç her ne olursa olsun, ödemeye hazır olduğunuz bir bedeli kabul etmek zorundasınız. Eğer toplumun büyük bir kısmı sonuçtan memnun değilse, o çözüm yaşayamaz.

KORKU ÇOK ANLAMLI

-İnsanların, uluslararası toplumun ülkeyi bölmeye çalıştıkları korkusu da tüm bu süreçte depreşti ve meseleye çözüm bulunmasına destek veren insanların dahi toleransı düştü…

Türklerin uluslararası toplumun Türkiye’yi bölmek ve bağımsız Kürt devleti kurma korkularını anlıyorum. Bu şu anda ne olduğunu yansıtmıyor ama geçmişte evet, bu denendi. Bu uluslararası topluma büyük bir mesaj: Ülkeleri etnik kimliklerine göre bölerek, barış yaratamazsınız. Bu bir hataydı. Denendi ve olmadı. Bu nedenle, Türklerin tarihi bölünme korkusu son derece anlamlı. Ama bu geçmişte kalmış bir şey.

– Son zamanlarda yaşanan gerilim ve hayal kırıklığı nedeniyle biraz askıya alınmış gibi bir hali var. Olaylar başlandığından daha iyi bir noktada olmayabilir. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir şeye detayları çok iyi tasarlanmadan başlanmamalı. Eğer hükümet bazı komplikasyonlara neden olduğunu görüyorsa, biraz sürecin yavaşlaması son derece mantıklı. Bu süreçte muhaliflerle konuşmak ve ortak zemin yaratmaya çalışmak son derece önemli. Ama bu zor, çünkü bazen insanlar sadece muhalefet etmek ve hiçbir şeye karışmak istemez. Bu hükümetin de tıkanıp kaldığı anlamına gelmez. Sadece biraz yavaş adım atabilirler. Toplum önünde konuşmalar yapıp, destek aramaya devam edilebilir.

-Ama Türkiye’deki duruma bakınca bu tarz bir ortak platform yaratmak çok zor gibi görünüyor. Seçim sürecine doğru gidilen bir ortamda, muhalefet kendisini sürecin tümüyle dışında tutmayı ve riski paylaşmaması yeğliyor…
Bu eğer sorunu yeterince tartışmadan ve aşırı hızlı bazı adımlar atmakla ilgili bir sorun. Türkiye’de olan bu.

19 Ekim’de Habur’dan ülkeye giriş görüntülerinin yanlış bir adım olduğu apaçık ortada. Bu, ‘fikir doğru değil’ anlamına gelmiyor, sadece süreç ve nelerin yapılacağı daha iyi planlanmalı. Çünkü bazı karşıt gruplar yaratıldı.

DESTEK KAZANILMALI

-Ne yapılabilir bundan sonrası için?

Ya durumu kurtaracak adımlar atılacak, ya da süreç tümüyle çökecek. Böyle süreci gittiği yere kadar istediğiniz gibi götürebilirsiniz, askıya alabilirsiniz çözümün zaruretine inanmanıza rağmen. Üçüncüsü ise, hangi hızda, toplumsal tartışmalara ne kadar katıldığınıza bakabilirsiniz. İnsanların da yapmaya çalıştığınız şeyin bu ülkenin insanları için iyi bir şey olacağına inanması çok kritik. Çünkü bu sağlanmazsa, varılacak hiçbir çözümün anlamı yok. Dünyanın en mükemmel planı olabilir ama toplumsal destek yoksa hayatta kalamaz.

-Türkiye sizin tabirinizle barış süreci içerisine girmiş durumda mı?
Bence siz barış sürecine henüz girmediniz. Barış süreci öncesi süreçtesiniz. Ülkede henüz herkesin sadece demokratik yolların çözüm olduğuna ikna olduğunu sanmıyorum.

Şenay YILDIZ/Akşam

1074900cookie-check‘Barış Lordu’ndan açılım yorumu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.