Ben ekonomist değilim

Adam Smith’in Ulusların Zenginliği kitabından ve Friedman’ın ekonomik kuramlarla ilgili düşüncelerinden anlamam. Enflasyonla ilgili kuramları görünce armut zannederim. 24 Ocak Kararları ile Mondros Ateşkes Mütarekesi’ni birbirine karıştırırım. Benim için deflasyon, bir şeytan kovma biçimidir. GSMH deyince bir güvercin türü anlarım. Mamafih, ben, ekonomist değilim.


Ben, bir ekonomi cahiliyim. Ancak, bildiğim şeyler de yok değildir. Bir ülkede üretim artarsa, bu üretim sonucu o ülkedeki mal ve hizmet miktarları artar diyebilirim. Artan mal ve hizmet miktarları sonucu bu ürünler ve hizmetlerin fiyatları düşecektir. Fiyatları düşen ürün ve hizmetlerden daha fazla insan yararlanacak ve sonuçta, üretim artışı ile geniş toplum kesimlerinin yüzü gülecektir.


Ben, ekonomiden anlamam. Ne var ki, işsizliğin çok kötü bir şey olduğunu bilirim. Bir toplumda yüksek işsizlik varsa, işsiz aile reislerinin evlerine ekmek götüremeyeceğini ve özellikle aile ilişkilerinin bozulacağını, çocuklar için bu durumun çok acı sonuçları olacağını bilirim. Bana göre, yüksek işsizlik, bir ülke ekonomisini tehdit eden en büyük tehlikelerden birisidir. İşsizlik, üretimdeki kayıp demektir. İşsizlik, mal ve hizmet talebinin azalması demektir. İşsizlik, yoksulluk ve açlık demektir.


Türkiye, son yıllarda büyük bir mucizeyi yaşıyor. Peki, nedir bu mucize ?


Ülkemizde çok yüksek bir işsizlik yaşanıyor. Yüz binlerce üniversite mezununun bile işsizlik batağında çırpınmakta olduğunu görüyoruz. Milyonlarca işsize, yeni iş olanakları açılamadığı için her geçen gün yenileri eklenmektedir. Kapanan kepenkler ile işsizler ordusun çığ gibi büyüdüğünü yaşayarak görmekteyiz.


İşsizlik batağındaki ekonomimiz, üretim artışı konusunda da büyük bir trajedi yaşamaktadır. Hemen her sektörde tekelleşme görülmekte, tarımdan küçük ölçekli imalat sanayine, ihracattan sanayi üretimine kadar nüfus artışına paralel bir üretim artışı gerçekleştirilememekte, ekonomide bir çok sektörde daralma yaşanmaktadır.


Üretim artışının olmadığı ve işsizliğin yükseldiği bir ekonomide bir mucize ile karşı karşıyayız. Timur Selçuk’un şarkısında söylediği gibi , ekonomi tıkırındadır. Ekonomi tıkırındadır ama ;


Kredi kartı mağdurlarının sayısı milyonlarla hesaplanmaktadır
Ekonomik krizden sonra yüz binlerce esnaf dükkanını kapatmıştır
Eğitim hızla paralı bir hizmet sektörüne dönüştürülmüştür
IMF’ye olan borçlarımız hızla artmış ve milyarlarca dolar borç faizi ödemeleri ile ülke kaynakları israf edilmektedir
Asgari ücretlinin aldığı ücretle büyük şehirlerde mütevazı bir daire bile kiralanamamaktadır
Emeklinin yaşam standardının çok altındaki maaşını düşürmeye dönük yeni çalışmalar yapılmaktadır
Medyada tekelleşme süreci tamamlanmıştır
Büyük şehirlerde suç oranları, hırsızlık ve güvenlik sorunları hızla artmaktadır
Gençlik, piyango, futbolculuk ve şarkıcılık gibi kısa yoldan köşeyi dönmeye özendirilmektedir
Aile bağı ve aile üyeleri arası güven ilişkileri her geçen gün zayıflamaktadır
İktidar, halka dönük propagandasında, icraatlarını öne çıkarmak yerine, muhalefete yönelik ağır suçlamalar ve tahriklerde bulunmakta, adeta muhalefete karşı muhalefet yapmaktadır.
 
Yukarıdaki gerçeklere karşın, ülkemizde bir mucize yaşandığını da görmekteyiz. İktidar ve iktidar ile ihale ilişkilerine girmiş olan medya organlarına göre, ekonomide her şey yolundadır. Ekonomi rakamları ile ekonomik eğri ve doğrular çok iyi durumdadır. Ülke ekonomisi büyümektedir. Faiz dışı fazla, artmaktadır. Enflasyon düşmüştür. Merkez Bankası döviz rezervleri rekor düzeydedir. Yabancı sermaye ülkemize akın etmektedir. Özelleştirme ile milyarlarca dolar döviz girdisi sağlanmıştır. Serbest piyasa koşullarında dünya ekonomisine uyum ve rekabet konusunda büyük ilerlemeler sağlanmıştır. AB’ye tam üyelik aşamasına gelinmiştir. Tüketim artmaktadır. Toplanan vergi miktarları yükselmiştir. Siyasal istikrar sağlanmıştır. Ekonomi tıkırındadır.


Ekonomist olmadığım halde gördüğüm şudur: Üretim artışı sağlanmadan, işsizlik artmakta iken ekonomi tıkırındadır. Çocuklarımız işsizdir, mutfağımıza giren mal miktarı azalmıştır, aldığımız hizmet artmamıştır. Ne var ki, kredi kartı borçlarımız çığ gibi büyümüştür. Kredi kartı mağduru öğretmen hırsızlık yapmakta ve kredi kartı borcunu ödeyemeyen memur intihar etmektedir. Ülkemizin topraklarını yabancılar satın almaktadır. Özeleştirme sonucu en büyük devlet kuruluşları özel sektöre, özellikle güçlü medya grupları ile yabancılara satılmaktadır. Bu arada ekonomi de tıkırındadır. Kısacası, her şey yolundadır.


“How can we lie with statistics ?” isminde bir kitap yazıldığını biliyor muyuz? Gerçekten de, ekonomist olmadığım halde, üretim azalması ve yüksek işsizlik sonucu ekonomik gelişmenin nasıl sağlanabileceğini, bu kitabı okuyarak anlayabiliriz. “Rakamlar ile refah ve kalkınma” diyebileceğimiz bu gelişme, halka yansımayan ekonomik kalkınma ve refah biçiminde tanımlanabilir.


Ülkemizde bir mucize yaşanmaktadır. Ekonomide büyük bir atılım yaşanmış, enflasyon düşmüş, dış itibarımız artmış, döviz rezervlerimiz yükselmiş, ekonomideki rakamlar düzelmiştir. Bütün bunlara karşın, evimize giren mal ve sunulan hizmet azalmakta, her geçen gün işsizler ordusuna yeni neferler katılmaktadır.


Ben, ekonomist değilim. Ekonomist olmayan bana göre, böyle bir büyüme ve gelişme eksik olsun. Enflasyon olsun, rakamlar kötü olsun, özelleştirme olmasın, serbest piyasa olmasın, rekabet gücü olmasın ama halk üretimden daha çok pay alsın ve işsizlik olmasın. Üretim artışı ve tam istihdam olsun, gerisi eksik olsun. 


Ben, ekonomist değilim. Üretim olmadan ve işsizlik ile yaratılan bir kalkınmanın, sahte bir kalkınma olduğunu bilecek kadar ekonomist değilim. İçinde yaşadığımız gerçekleri göremeyecek bir ekonomist değilim.

685540cookie-checkBen ekonomist değilim

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.