Bir Likya masalı: Hoyran

“Evren yalnızlıktan da küçükmüş/ Düşlermiş asıl sonsuz olan…”*

İnsanlar arasındaki sosyal mesafenin giderek santimle ölçüldüğü kentlerden kaçanlar hızla artıyor. Canan ve Süleymen Hacımusaoğlu çifti de bu kaçkınlardan. Ancak onların ki bir macera değil, uzun uğraşlar sonucu kurdukları bir masal köyü. Süleyman Hacımusaoğlu, hayallerini gerçekleştirmek için eşiyle birlikte çıktıkları yolculuğun sonunda, tıpkı Simurg efsanesindeki gibi, aslında hayalini kurduğu dünyanın, doğduğu köye yalnızca üç kilometre uzaklıkta bulunan ama hiç gitmediği Hoyran köyünde olduğunu keşfediyor. Ve ardından kolları sıvayıp işe koyuluyorlar…

ÇANAKKALE’DEN ANTALYA’YA HAYALLERİN PEŞİNDE…
Canan ve Süleyman Hacımusaoğlu çifti, uzun yıllar özel sektörde devam ettirdikleri profesyonel iş yaşamlarını bırakıp kendilerine ve ilgi alanı olan konulara daha fazla zaman ayırabilmek amacıyla basit bir yaşam sürdürme kararı aldılar. Ardından da bu kararlarını hayata geçirebilecekleri bir yaşam alanı bulabilmek için birlikte Çanakkale’den Antalya’ya kadar keşif gezisine çıktılar. Süleyman Hacımusaoğlu, doğduğu köye sadece üç kilometre uzaklıkta olan ancak daha önce hiç görmediği Antalya’nın Demre ilçesine bağlı Hoyran köyünü görünce eşiyle birlikte hayallerini gerçekleştirebilecekleri yerin burası olduğununa karar veriyorlar.

Hacımusaoğlu çifti Hoyran’ın tarihi ve doğal dokusunun tam ortasında, Akdeniz’e bakan yamaçta büyükçe bir arazi satın aldıktan sonra, bu kez de yörenin mimari yapısını keşfetmek için gezmeye başlıyorlar. Gezinin ardından müsvedde kağıtlar üzerine çizilen projeler, yörenin yapı ustalarıyla birlikte tartışılıyor ve Hoyran Wedre Köy Evleri’nin temelleri de atılmış oluyor.

‘DÜNYANIN ÇEVRESİNİ İKİ KEZ DOLANDIK’
Süleyman Hacımusaoğlu, taşlık araziyi adeta tırnaklarıyla kazıdıklarını ve evlerin inşası sırasında hiç bir canlıya zarar vermemeye özen gösterdiklerini söylüyor. Düşledikleri yaşamı elleriyle inşa etmeye başlayan Hacımusaoğlu çiftinin bunu başarmaları hiç de kolay olmaz. Süleyman Hacımusaoğlu, bu süreci şöyle anlatıyor: “Profesyonel iş yaşamında kalmaya devam ederek büyük fedakarlık gösteren eşim Canan ile 15 günde bir İstanbul’da veya Hoyran’da görüşebiliyorduk. Bu durum Canan’ın 2008 yılında profesyonel iş hayatını bırakana kadar yani beş yıldan fazla sürdü. Bu süre zarfında iki haftada bir hafta sonlarında Istanbul’da veya Hoyran’da görüştük. Bu yolculuklarda yaklaşık 80 bin kilometre yol katettik. Başka bir hesapla dünyanın çevresini iki kez dolanmış gibi olduk. İşin maddi boyutu ise başka bir konuydu; bu yolculuklara arsaya verdiğimizden daha fazla para harcadık!”

Üç yıldan fazla süren koşuşturmanın ardından sonunda hayalini kurdukları yaşam alanlarını inşa etmeyi başaran Hacımusaoğlu çifti, “bu güzelliği tek başımıza yaşamayalım” diye düşünüyorlar ve “bu güzel ortamı modern yaşamın enerjimizi tüketen ortamından bir müddetliğine de olsa uzaklaşmak ve büyük şehrin her türlü kirliliğinden arınmak isteyenlerle paylaşma” kararı alıyorlar.

BAŞKA BİR TURİZM DE MÜMKÜN
Evlerinin yanında yeni köy evleri inşa eden Hacımusaoğlu çifti, Antik Likya yolu üzerinde bulunan Hoyran’da bölgenin en güzel turizm tesislerinden birini kazandırıyorlar. İki yıldır konuk da ağırlamaya başlayan Hacımusaoğlu çifti, konuklarına stres ve her türlü kirlilikten uzak bir ortam sunarken içinde bulundukları köy halkına da iş imkanı yaratmaya çalıştıklarını söylüyor. Bölgede turizmin öncelikli bir sektör olduğunun altını çizen çift, “yöresel Akdeniz mimarisinin bütün özelliklerini koruyarak yaptığımız evlerimiz ve doğal yaşamın tüm oluşumları ile turizmin başka türlüsünün de mümkün olduğunu göstermek istedik” diyor.

HOYRAN’IN MASALSI HAVASINI BİRLİKTE SOLUMAK
Halkın büyük kısmının seracılık yapmak amacıyla Demre’ye taşındığı Hoyran köyünde bugün yalnızca 12 hane ve 40 nüfus bulunuyor. Yurt dışından daha çok talep geldiğini söyleyen Canan Hacımusaoğlu, özellikle yürüyüş ve tarih tutkunlarının Hoyran’ı tercih ettiğini belirtiyor. Yerli gezginleri de ağırlayan Hoyran evlerinin zaman zaman ünlü konukları da oluyor. Ancak Hacımusaoğlu çiftinin Hoyran’ın ünlü olması gibi bir dertleri yok. Onlar, obez iştahıyla herşeyi tüketen hastalıklı tüketim çarkının farkındalar ve yaşamlarının bundan sonraki kısmını, ruhlarını dinlendirerek geçirmeyi ve kurdukları bu masal köyünün havasını kendileriyle paylaşmak isteyenlerle birlikte solumak istiyorlar.

Yolunuz Hoyran’a düşerse, sayıları giderek azalan türdeki bu iki değerli insanı mutlaka ziyaret edip, 400 yıllık pirnar ağacının gölgesinde çaylarını için. Hoyran’ın masalsı havası sizin de hayallerinizi gerçekleştirmenize ilham verir belki de, kim bilir…

____________

*Ahmet Telli-Küçük Yıldızın Son Baladı
FOTOĞRAFLAR (Yusuf Yavuz)

Canan ve Süleyman Hacımusaoğlu

Canan ve Suleyman

Hoyran

Hoyran

Hoyran

Hoyran antik kenti, Kekova adalarına hakim tepenin üzerinde kurulu

Hoyran evleri

Hoyran köy evi

Hoyran köy evi

Hoyran sürprizlerle dolu

1196250cookie-checkBir Likya masalı: Hoyran
Önceki haberYeter artık, akıllanıp beton eve geçelim…
Sonraki haberDr. Ali Zırh parkinsonu anlattı
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.