Bir tokat da doğadan

Karaib adalarından biri olan “cennet ada” Haiti cehenneme döndü. Geçtiğimiz hafta çok şiddetli bir depremle sarsılan Haiti adasında hükümet tahminlerine göre ikiyüzbinin üstünde insan öldü. Üç milyona yakın insan da deprem yüzünden evsiz kaldı veya dolaylı olarak etkilendi. Tüm dünyadan talihsiz adalılara sempati mesajları yağmaya devam ediyor. Birçok ülkeler ve hayır kurumları herzaman olduğu gibi kolları sıvayarak Haiti’lilerin yardımına koştu.

Geçen yıl başlarında bir ilke imza atarak ABD’nin ilk siyah Cumhurbaşkanı olma başarısını gösteren Obama, George Bush’tan daha etkili bir şekilde Haiti’ye yardım elini uzattI. Biliyorsunuz birkaç yıl önce ABD eyaletlerinden New Orleans’de çok büyük can ve mal kaybıına sebeb olan sel baskınları olmuştu, ve Bush çok yavaş davrandığı için epeyce eleştiri almıştı. İki felaket arasında bazı paraleller var. New Orleans ABD’nin güneyinde, büyük çoğunluğun siyah olduğu bir eyalet. Haiti ise tamamıyle siyah bir nüfustan oluşuyor. Söylemeye çalıştığım konu, bu tür doğal afetlerde bile ırkçılık (ve sınıf farklılıkları) çirkin yüzünü gösteriyor. ABD’nin Kaliforniya eyaletinde bir afet olsa sanırım çok daha çabuk hareket edilirdi.

Obama insancıl mesajlar vermeye devam ededursun, lideri olduğu ülke daima gerek Haiti gerekse bölgedeki diğer fakir ülkeleri fakir ve dolayısıyle ABD egemenliği altında kalmaya mahkum etti. Bu yüzden Obama’nın ve ülkesinin timsah gözyaşları çok da inandırıcı değildir.

ABD’den önce diğer batı ülkeleri adayı sömürdüler ve dünyanın en fakir ülkelerinden biri olmaya mahkum ettiler. İspanyol ve Fransız sömürgeciler Karaib adalarında bulunan Hispaniola diye adlandırdıkları kocaman adayı Haiti ve Dominican Republic diye bölerek paylaştılar. Haiti Fransız, Dominican Republic ise yıllarca İspanyol sömürgesi olarak kaldı.

1 Ocak 1804 tarhinde bağımsızlığa kavuşan Haiti, sömürgecilerden kurtulup bağımsızlığını ilan eden ilk siyah ülke olma özelliğini taşıyor. Hem de kölelerin liderliğiğni yaptığı bir ihtilalle. Köleliğin hala hakim olduğu bir zamanda Haiti’de kölelerin başardığı bu bağımsızlık çok büyük yankılar uyandırmıştı. Amerikalı ve dünyanın diğer köle sahipleri büyük bir paniğe kapılmışlardı. Fransızlar sömürge döneminde adalılıların çorba içmesine izin vermezlermiş. “Üst sınıf oldukları için” çorba sadece Fransızlar tarafından içilebiliyormuş. O yüzden eşitlik işareti olarak her 1 Ocak tarihinde Haitililer çorba içerler.

Sömürgeciler hiçbir zaman işgal ettikleri ülkelere refah ve ekonomik kalkınma getirmek için çalışmazlar. Öyle bir dertleri yoktur. İşgal ettikleri ülkelerin doğal kaynaklarını, tarihi ve kültürel zenginliklerini yağmalayıp kendi ülkelerine yarar sağlama amacını güderler. İngilizler, İspanyollar, Hollandalılar, Fransızlar, Belçikalılar, Portekizliler tarih boyunca bunu yapmışlardır. ABD’nin klasik anlamda sömürgesi olmadı ama yukarıdaki devletler kadar sömürgeci rolü oynadı ve oynamaya devam ediyor. O yüzdendir ki sözde bağımsızlık kazanan ülkeler daima eski sömürgecilerinin veya ABD gibi sonradan türeyen işgalci, emperyalist güçlerin insafına kalmış durumdadırlar. Onlar sadece sözde bağımsızdırlar.

ABD’nin 1915 ile 1934 yılları arasında işgal ettiği Haiti de sözde ‘medeni’ Batılı ülkelerin “üçüncü dünya ülkeleri “ diye niteledikleri ülkelerden biridir. ABD Diğer fakir ülkelerde uyguladığı siyaset gibi Haiti’nin başına uşaklığını yapan diktatörler dikerek kendi çıkarları uğruna halkı fakirliğe mahkum etti. 1957 ile 1986 yılları arasında 29 yıl süreyle önce “Papa Doc” Duvalier, sonra da oğlu “Baby Doc Duvalier” gibi diktatörleri getirterek ve onlara destek sağlayarak halkın canına okudular. Halıkın isyanı yüzünden kaçırdıkları bu diktatörlerden sonra da başka diktatörler getirerek durumu idare ettiler.

Herzaman olduğu gibi bu tür doğal afetleri dahi kullanarak kendilerine çıkar sağlamaya çalışanlar olacaktır. Haiti’deki afet için Amerikalı (başka kim!) bir sözde papaz bu felaketin yıllar önce Haiti’lilerin Fransızları adalarından kovmak için Şeytanla yaptıkları bir anlaşmanın ürünü olduğunu söyledi. Youtube’de izledim. Bu iğrenç herif ile söyleşi yapan siyah kadının o konuşurken başını sallayarak ona hak verirmiş gibi bir tavır takınması bana onun söylediklerinden çok daha acı geldi.

Haiti ile ABD’nin en zengin bölgelerinden Florida arasında birkaç yüz millik bir mesafe var. Ama Haiti’nin alt yapısı o kadar az gelişmiştir ki tek uçak alanı depremzadeler için gelen uçakları boşaltmaya yetersizdir. Limanları bekleyen gemilerdeki erzağı boşaltmak için gerekli araçlarla donanmış değildir. Bu yüzden aradan 4, beş gün geçmesine rağmen Haiti halkı aç susuz. Enkaz altında kalan yüzlerce insan kurtalamıyor. Aileleri onların içler acısı feryatlarını duyuyorlar.

Deprem 12 Ocak Salı gün gerçekleşti. Bu yazıyı 6 gün sonra yazmaktayım. Hala durum vahim. Halk gittikçe kızgınlaşıyor. Dükkanların yağmalanmaya başladığı haberlerini gazetelerde, televizyon ekranlarında izliyoruz. Ve ABD’de, Avrupa’da toplantı üzerine toplantı yapılıyor. Biraz önce AB Geliştirme Bakanlarının Brüksel’de bugün bir toplantı yapacakları haberini okudum. Depremzadelere yardımın nasıl daha iyi organize edileceğini tartışacaklarmış. Eski sömürgeci ülke Fransa’nın Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner herkesin Port-au-Prince hava limanına ulaşmak için yarışmamasını salık vererek “önemli olan Haiti’lilerin geleceğidir” diye buyurmuş. Pes doğrusu. Pes de nasıl pes.

1081720cookie-checkBir tokat da doğadan

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.