Bu seli durduramazsınız

“Boyun Eğme”

Gelen kortejin önünde ise, büyük beyaz bir afiş. “Abbasağa Parkı”. Yorumlar hemen başlıyor. “Çarşı” geliyor. Çarşı, Fenerbahçe’den geliyor. Kadıköy İskelesi’ne girişte alkışlarla karşılanıyor. Grubun altı yoldan, Kadıköy İskelesine girişi yarım saati aşıyor. İçlerinde bir grub da, trampet ve davullu, onlar çalıyor, halk söylüyor. Adeta bir bayram yeri ortalık. “GAZDANADAM FESTİVALİ”

17’de başlamış olmalı, ben 18’e e doğru gittim. 20’ye doğru ayrıldım. Gecenin ertesine, yeni günün ilk saatlerine ulaşmasına kadar, kalabalık Kadıköy İskelesi’n de kalmış. Olay yok. İnsanlar isteklerini iletiyorlar. 40 güne ulaşan, her yerde başlayan, bir “Ben Varım” diyen, korkunun aşıldığı bir süreç.

Dolduğu için, insanlara satırla saldıranın olduğu, kadınlara Taksim’in göbeğinde, tekme atıp saldırmanın, adeta yetkililerce olağan karşılandığı bir zaman diliminde, Kadıköy’de, İskele’yi dolduran bu insanlar. şiirlerle, şarkılarla, dans ediyorlar. Varlıklarını hissetmenin ortak coşkusunu sergiliyorlar. Bağırmadan, küfretmeden, satırla saldırmadan, kadınları tekmelemeden. Dolmuşlar. Ama tepkilerini ve istemleri, aşağılamalara, ilaçlı tazyikli sulamalara, biber gazına karşı, 40 gündür, gülümseyerek sevgi seli içinde böyle aktarmağa çalışıyorlar.

Cumartesi akşamı, Gezi-Taksim-Galata çevresinde yaşananlar, pazar akşamı Kadıköy’de yok. Pazartesi, yani düne gelince, akşam Ramazan karşılanacak. Öğleyin, Taksim alanında bir hareketlilik gözleniyor. Protokol için bir hazırlık var gibi. Vali bey, Gezi Parkı’nı açacakmış. Peki, Cumartesi günü yaşanalar ne o zaman. Nasıl açıklamalı.

Akşam üzeri, Elmadağ’dan Taksim’e doğru yürüyorum ki, o da ne, Divan Oteli önünden itibaren, polis yolları yine kapatmış. Gezi Parkı’na ve Taksim’e gidiş yok. Kapalı. Vali bey Gezi Parkı’nı açıyordu. Açmış da ve iki saat sonra tekrar kapanmış. İstiklal Caddesi’nde yine müdahale başlamış, tomalar, ilaçlı tazyikli sular, biber gazları. Cumartesi’nin senaryosu yine sahneleniyor. Divan Oteli karşısında Gezi Parkı’nı kapatan polisler, gaz maskelerini takıyorlar. Biber gazı gelecek herhalde.

Ramazan başlıyor akşam. Ramazan’a girerken bu şiddeti nasıl açıklamalı, ya da yorumlamalı. Ekranlarda, yöneticilerimizden Ramazan nedeniyle söylemler ve yapılanlar. Ayrı ayrı dünyalar mı var acaba.

Dolmabahçe’de, Bezm-i Alem Valide Sultan Camii. 1851 de yapılmış. Yatsı Ezanı okunacak. Pencereler açılmış, gündüzün sıcaklığı gitmiş, denizden gelen esintiler camide bir serinlik oluşturuyor. Ramazan başlıyor. Ve ilk, Teravih namazı kılınacak. Namazdan sonra, İmam’a gidiyorum. Kutluyorum. Ben yeni geldim diyerek, asıl kişilere götüreyim diye de ekliyor, müezzinin yanına gidiyoruz. Yardım isteyenlere, zorda olanlara, yaralı ve hastalara, o gece, caminin kapılarını açtığı için kutluyorum. Bu nedenle, Ramazan’ın ilk teravih namazın da buraya geldiğimi belirtiyorum. İnancıma göre, dinimizin gereğinin de bu olduğunu düşünüyorum diye belirterek, gecenin yeni güne geçeceği saatlerde ayrılıyorum.

Abbasağa Parkı’na gideceğim. Bir telefon o arada. Gezi Parkı açılmış, Oysa, İstiklal’de gaz festivali devam ediyor. Satır’a yeni gelişme, bir de silah eklenmiş. Günün ilk saatleri, Dolmabahçe’den Elmadağ’a doğru yokuşu tırmanıyorum. Divan Oteli önüne geldiğimde, Gezi’de tek tük insanlar. Kapatan, herhalde alümiyum olan, levhalardan biri yerde. Polisler yok. Buradan Gezi’ye giriyorum. Kalabalıklaşıyor. İnsanlar geliyor. Birbirleri ile kucaklaşıyorlar. Şarkılar mırıldanmağa başlanıyor. Gece, günün ilk saati daha ve insanlar Gezi Parkı’na geliyor.

Altı saat önce, önünde polisler gaz maskelerini takıyorlardı. Ondan önce de açılmış ve iki saat kadar açık kalmıştı. 41 gündür, bu yaşananların nedeni ne? Mantıklı bir açıklaması yapılabiliyor mu? Ölenler, yaralananlar oldu. Sadece, Türkiye’den değil, tüm Dünya’dan yankılar geldi.

Ve insanlar durmuyorlar. Akıyorlar. İlaçlı tazyikli suya karşı, biber gazına karşı, aşağılamalara karşı. “Ben varım” diyorlar, Yok sayamazsın diye, seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Onlara toplanmaları için bir şey dağıtmıyorlar. Bedava otobülerle taşınmıyorlar. Kumanya verilmiyor.

Ama onlar sadece dinleyip, alkışlamıyorlar. Birey olarak, varız ve hep birlikte bir bütünüz diyorlar. Birbirlerine saygılılar. Tek tip değiller. Rengarenk ve çoksesliler. Bunu için güzeller ve çoğalıyorlar.

Bir sel olarak geliyorlar adeta.

Ne diyorlardı, Abbasağa Parkı’ndan gelenler. “Boyun Eğme”. Onun için dik duruyorlar. Kimsenin önünde eğilmiyorlar,eğilinmesini de istemiyorlar. Eğilenleri de hor görmüyorlar, çünkü çoğunluk eğilmeden yaşamak ister diye düşünüyorlar. Gezi Parkı’ndan, gece 1’e yaklaşırken, bunları düşünerek ayrılıyorum. Abbas Ağa Parkı’na gidecektik, kaldı. Gezi’ye geldik. Abbasağa Parkına da gideriz. Başka parklara da gideriz. Sahura da, Geziye mi gelmeli yoksa.

Ve yazıyı tamamlayalım artık. Noktayı koyalım. Çünkü, gün hafifden ağarmağa başlamış. Gece, karanlık hep devam edecek değil ya. Akşama, Galatasaray’dan Gezi Parkı’na kadar, herkes kendi iftarlığını getirecek, oruç açacağız. İftar çadırı yok. Reklam iftar yemeği yok. Bedava kumanya yok. İnsanları, muhtaç olarak sergilemek yok. Herkes gedirdiğini, paylaşabildiği kadar paylaşacak. Bir şeyler değişiyor. Bir sel geliyor. Tatlı bir huzur var, hissedebiliyorum. Ramazan. Mübarek olsun.

______________________

* İstanbul. 9 Temmuz 2013 Salı. [email protected]

1552390cookie-checkBu seli durduramazsınız

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.