Yeni yil hediyesi olarak, Türkçe Sözlük hediye ediliyor, ben bu sahneleri TV ‘ den seyrediyorum.
Türk Dil Kurumu Baskanimiz, Basbakanimiza Yeni ilaveli Türkçe sözlügü sunarken, aralarinda geçen dialog çok hostu. Basbakanimiz kitabin kapagini deri yapalim diye önerirken, çok pahaliya gelecegi söylenince, sahane tatli bir cevap verdi, Cem YILMAZ esprilerini asan bir cümleyle, ” büyük seyin seyi olmaz” dedi…Vallahi, Billahi, Tillahi kahkahalarla güldüm, çok hostu…
Mecliste,iki kadin arasinda benzer bir olay yasandi, yine Türkçe sözlük ve yaninda bir CD hediye edildi, ögrencilerin Istiklal Marsi’mizi ve And’imizi, yani ”Türk’üm, Dogru’yum, Çaliskan’im…” söylerken ki görüntülerini gördük, belki siz de gördünüz TV’den, ögrenciler ”kiyidakiler” diye tabir edilen sehirli ögrenciler degildi. Iki önemli hanimefendi’nin dialoglari ve sonrasinda kameralara verdikleri röportajlar, dikkate degerdi dogrusu. Bu kez, gülmem geçti, aldi beni bir düsünce, insanlar konusabilmeli diye konusup dururum, birbirini dinleyip dogru anlamali diyorum, hem de nasil ihtiyacimiz var buna.
Ilkögretimde herkesin pek anlayip çözemedigi meshur havuz problemleri seviyesine çekilen dil-bayrak çekismeleri, teklik-çokluk anlamlari karmasasina çekilmeye çabalaniyor gibi geliyor bana, oysa insanlar birbirini can kulagiyla dinlerse, bütün problemlerin çözülecegine inaniyorum.
Elbette insanlarin gaf yapma özgürlükleri de vardir, nasil ki hosgörü de vardir… Mesela, mazide Tansu ÇILLER Hanimefendi’ nin, ”Allah’i sizlere emanet ediyorum” demesi gibi, günümüzde ise, Çalisma Bakani Ömer DINÇER Beyefendi’ nin Zonguldak’ ta ölen Madencilerimiz için, ” Güzel öldüler” demesi gibi.
Artik eski yil olan, geçen yil, çok sözler duyduk, dinledik, sasirdik, anlamaya çalistik, ( ” Bitaraf olan bertaraf olur” gibi ), hosgördük, demek ki dogru anlamisiz ki, referandumda çogunluk olarak güvenoyu verdik, ”yetmez ama evet” dedik, ( ben öyle dememistim ), sanki eski yilda kanunlar v.b gibi meseleler iyiymis de, simdi Meclis’te bizi temsil eden 550 Milletvekilimizin yeni kanunlarina sasiriyoruz, evetçiler olarak, bunlari da TV’ deki haber programlarindan dinliyorum…
Benim hiç anlam veremedigim bir konu da, insanlar bu hayattayken kendilerine soru sorulmuyor, karsi kiyiya geçtikten sonra bilen-bilmeyen fakat geç konusan insanlara soru soruluyor. Bu siyasi hayatta da, müzik dünyasinda da sahit oldugum mühim bir mesele.
Mesela, ”Rahsan affi” diye anilan affin dogusunun, Kamuoyunda yanlis bilgilendirilisinin düzeltilmesi için bir çaba göremedigim gibi, Rahsan ECEVIT Hanimefendi’nin bilgisine ve diyeceklerine firsat verilmiyor.
Mesela, bir sevilen sarkinin bestecisi ve söz yazari hayattayken, gerekli dogru bilgiler tesbit edilmiyor, ne zaman vefat ediyorlar, ortalikta yalan-yanlis bilgiler dolasiyor ve kimileri de mahkemelere kosuyor, konusacak gerçek kimseler gittikten, artik cevap veremeyecek bir yerde olduktan sonra…ne hazin…
Siddetin her türüne ”HAYIR” dedigim için, bu durumlara, yumurta-semsiye kiliç- kalkan durumu bile rezilcedir bence …yuh’lamak da insana yakismaz, bu kifayetsiz muhterisleri iyi anlamak yeter ve gerek sarttir bence.
Anlayamadigim bir husus da, ”SUSKUNLUK’tur”. Martin Luther KING Jr.’ in bir sözü bana, Pir Sultan ABDAL’ in ”Su illerin tasi hiç bana degmez, Ille dostun gülü yareler beni” sözünü hatirlatir hep.
” Düsmanlarimizin sözlerini degil, dostlarimizin sessizligini hatirlayacagiz” der.
Çay ve simit’in en güzel açlik gideren besinimiz oldugunu, üzümün, altin çilek’in besin degerini, Wikileaks’in sahibi Julian ASSANGE biliyor mudur, bunu bile biliyor mudur sahi? Sevgi’ye EVET, Sansür’e, Savas’a ”HAYIR” diyen insanlarin ülkesi olarak, bence kendisine bir Türkçe sözlük hediye etmeliyiz, ne de olsa ,”büyük seyin seyi olmaz”… ne demekse, yine MEVLANA Hazretlerini hatirladim, ancak O’ nun sözleriyle birbirimizi dogru anlayabiliriz…
