“Can boğazdan değil, doğru beslenmeden gelir”

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesini bitirdikten sonra halkla ilişkiler dalında uzmanlaşma hayaleri kuran Zümrüt Özkan, bu alandaki çalışma şansının az olması karşısında yurt dışına giderek iş idaresi konusunda yüksek lisans yaptı. Sonra bir Fransızla evlendi. Bir çocuk sahibi olduktan sonra ise oğlunun doğru beslenmesi konusunda çok geniş araştırmalar yaptı.

Sonunda bu araştırmalarını “Yiyorum Büyüyorum” adlı kitapta topladı. Kısa zamanda beş baskı yapan bu kitap sadece çocuk büyüten ebeveynlerin değil, büyüklerin de yemek kitabı olarak dikkatleri çekiyor. Doğru beslenmenin ipuçlarını veren ve yalın bir dille kaleme alınan kitabı diğerlerinin izleyeceğini söyleyen Zümrüt Özkan Anjuere, Açık Gazete yazarı Sezai BAYAR’ın sorularını yanıtladı:

– Zümrüt’ü tanıyabilir miyiz?
– TED Ankara Kolejliyim. AÜ İletişim Fakültesinin arkasından, yurt dışında İş İdaresi yüksek lisansı yaptım. Hayalim iyi bir halkla ilişkiler uzmanı olmaktı. Ancak Ankara’da bu konuda ilerlemenin çok güç olacağını anlamam uzun sürmedi. İş yaşantısında aradığımı bulamadım. Hayallerim balon olmuş uçarken, anne oldum. Oğlum doğduktan sonra, hep çok sevdiğim mutfak doyurmanın ötesine geçerek, doğru besleyerek sağlıklı büyütme anlamını kazandı. Anne olmadan once, kitabım olacağını, yemek yazıları yazıp, annelerle tarifler paylaşacağımı ve bir dolu teşekkür maili alacağımı hayal bile edemezdim. Bu kapıları açmamın birinci sebebi oğluma olan aşkımdı.

– “Yiyorum, büyüyorum “adlı kitabı yazmak nereden aklınıza geldi?
– Anne sütü ve mama döneminden sonra oğlumun kendisine yeni olan beslenme programına geçişini kolaylaştırmak için çılgınlar gibi araştırma yapmaya başlamıştım. Annelik içgüdüsü ile “ya çok yemek seçerse, ya yemek yemeyi sevmezse” kaygısını taşıyordum. Bu telaşla yemekleri severek yemesi için çözümler üretmeye ve yemekleri onun ağız tadına göre uyarlamaya başladım. Bu anlamda Kaan’ın yememe sendromları böyle bir fikrin oluşmasında başrol oynadı.Oğlumun kendisine yeni olan yemeklere daha çabuk adapte olabilmesi için sordum, soruşturdum ve bol bol denemeler yapıp yeni tarifler yarattım. Yaptığım yemeklerin oğlum tarafından severek yenmesi ve etrafımdaki bebekli annelerin benden tarif istemeye başlaması beni bu konuda şevklendirdi. Etrafımda aynı dertten muzdarip ne kadar çok annenin olduğunu görmek şaşırtıcıydı

– Beslenmeyle ilgili bir eğitiminizin yok değil mi?
– Hayır, yok. Oğlum doğduktan sonra beslenme konusunda daha çok okumaya ve araştırmaya başladım. Hem Kaan’ın doktoruna hem etrafımdaki diyetisyen hekimlere danışarak yemek yaparken dikkat edilmesi gereken konuları öğrenip, uygulamaya başladım. Çocuğum söz konusu olduğunda bilinçli yemek yapmak daha önem kazandı. Konuya biraz eğilince çocukların hem bedensel, hemde zisinsel sağlıklarında beslenmenin yadsınamaz bir önemi olduğunu anlyorsunuz.
Yemek yapmak, yeni tarifler denemek, yaratmak evlilikten ve çocuktan öncede her zaman hayatımda vardı. Kaan’dan sonra yemek yapmak hayatımın merkezine oturarak, sevgiyle yoğuruldu ve işim haline geldi.

– Anneler çocuklarına yemek yaparken nelere dikkat etsinler?
– Yemek yemeye direnen çocuğunuzla evin içerisinde Tom ve Jerry’i oynama anneler için yorucu ve üzücü bir durum. Çocuğa kaçma, kovalamaca şeklinde yemek yedirme onun yemek yemeyi bir ihtiyaçtan çok oyun olarak algılamasına yol açacağından, çocuklar ileriki dönemlerde oturarak yemek yemekte zorlanacak ve hep eğlendirilerek yemek isteyecektir. Zorlama ve koşturmaca yapmadan, ikna yöntemiyle, hikayeler anlatarak ve kendisiyle birlikte masa başında oturararak yemek yemeği her iki taraf içinde eziyetli olmaktan çıkarabiliriz. Onların kapasitelerine ve o günkü keyiflerine saygı gösterip, beklentilerimizi abartmamakla hem kendimizi hem çocuğumuzu hırpalamadan yemek yedirebiliriz.
Anneler çocuklarının seçici davrandıkları sebze gibi mübrem besinleri çorbalara, soslara, pürelere ve börek harçlarına katarak stratejik davransınlar. Porsiyonları onların küçücük midelerine uygun ayarlasınlar. Her ne kadar anlamazlar diye düşünülse de sunumlara dikkat etsinler. Etleri ve sebzeleri şeritler halinde doğramak, köfteleri küçük bilyeler halinde yuvaralayıp,tabaklarında daha sempatik bir görüntü yaratmaya çalışsınlar. İnanın işe yarıyor! Çocukların gözlemleyerek çok şeyi daha iyi öğrendikleri gerçeğini göz ardı etmesinler. Bunun için masada hep birlikte yemek yesinler. Ve yemek saatlerinde tutarlı davransınlar ki çocuklar sofraya acıkmış olarak oturabilsinler. Maalesef Türk annelerinde çocuğun eline sürekli birşeyler tutturma durumu oluyor ki, bence bu obeziteye kapı açıyor. Karışık, çok malzemeli yemeklerdense sade, içindekilerin tadını daha ön plana çıkaran yemekleri tercih etsinler. Farklı pişirme yöntemleri denesinler ve birbirine uyumlu yemekleri birarada vermeye özen göstersinler.Ve en önemlisi her çeşitle erken yaşta tanıştırsınlar.

– Bütün güzel yiyecekler genelde zararlıdır. Hem besleyici hem de lezzetli yemekleri nasıl yarattınız?
– Oğluma duyduğum büyük sevgiyle onun zaten severek yediği gıdaları, farklı çeşitlerle harmanlayarak daha katkılı ve besleyici yaptım.
Yağ, tuz ve şekeri sınırlı kullanıp, malzeme seçimine, miktarlarına, pişirme yöntemlerine dikkat ettiğiniz zaman zararlı olmaları ihtimalini ortadan kaldırıyorsunuz. Tad, koku, renk verici katkı maddelerini eklemesinler.
Çocukların besin gruplarındaki tüm çeşitlerden yemeleri gerektiği ve ancak bu şekilde dengeli beslenebileceklerini göz önünde tutarak birbirine uyumlu malzemeleri seçip, sağlıklı pişirme yöntemlerini uygulamaya özen gösterdim.
Örneğin sebzeli çorbalara sütün çok yakıştığını ve bu iki besinin yanyana çok lezzetli olduğunu düşünüyorum. Besleyiciliğide tartışılmaz. Annelerin yemeklerinin çocukları için daima daha lezzetlidir. Anneler kendilerine güvensinler ve mutfakta yaratıcılıklarını konuştursunlar.

– Bu yemekler sadece çocuklar için mi?
– Hayır! Her ne kadar kitap, anne-babaların çocuklarına yemek yaparken yaşayabilecekleri seçim sıkıntılarını biraz olsun kolaylaştırmak adına kaleme alınmış bir çocuk yemekleri kitabı olsa da, tüm ailenin birlikte yiyebileceği tarifleri içeriyor. Zaten bu bir mama kitabı değil, dolayısıyla içinde ezilmiş, püre yapılmış bulamaç olmuş yemekler değil sunumu, tadı güzel, besleyici tarifler var. Hem yağı, şekeri de kontrol altında. Çocuklarımızın sağlıklı beslenme alışkanlıkları dahil herşeyi bizlerden gözlemleyerek, dinleyerek öğrenecekleri gerçeği ile bizde sağlıklı beslenip, onlara örnek olmalıyız. Anne-babalar kendileri için istedikleri takviyeleri yapsınlar ve hep beraber yesinler. Annelerde çocuğa ayrı, babaya ayrı yemek yapma zahmetinden kurtulsunlar.

– Elmalı, Sebzeli Tavuk ve Balkabağı Çorbası gibi değişik tarifler var kitapta…

– Düşününce neden olmasın diyorsunuz. Her besin uyumlu kombinasyonlarla birleştirildiğinde ve doğru pişirildiğinde yüzlerce değişik şekilde hazırlanabilir. Yeter ki kişide yaratma isteği olsun. Balkabağı çorbasını kayınvalidemden öğrenmiştim. Gerçekten hem lezzetli, hem de besleyici bir çorba. Elmalı tavuğu ise oğlum doğmadan önce de yapıyordum. Elma hem tavuğa, hem patatese çok yakışıyor. Bu güzel lezzetlerden çocukların mahrum olmamasını istedim ki damak tatları erkenden gelişsin.

– Kitabın içinde yer alan tarifleri nasıl hazırlıyorsunuz, tariflerin sevilip kabul göreceğini nasıl biliyorsunuz? Bunun için bir çalışmanız var mı?

– Kitabı yazmaya başladığımda Kaan üç yaşındaydı. O yaş grubundaki bir çocuğun neleri severek yiyeceğine odaklandım. Ona asla yedirmeyeceğim malzemeleri tariflere koymayarak, ve o yaş grubunun sevebileceği lezzetleri yakalamaya çalışarak, kendi oğlumu kıstas aldım. İnsan kendi çocuğu söz konusu olunca herşeyin en iyisini çabalamaya çalışır ya. Kaan da benim anafikrim, hedefim ve en büyük eleştirmenim oldu.

Mutfağı sevmek ve orada çok vakit geçirdikçe insan malzemelerle oynamayı, mevcutla yemek yapabilmeyi ve ölçüsüz çalışabilmeyi öğreniyor. Sadece yemek yapmayı değil, yaptığınızı yedirmeyi yani paylaşmayı da sever oluyorsunuz. Sanırım bu ilgi ve sevgiye ben neredeyse oturduğum yerde tarif oluşturabilme yetisini kazandım. Hangi malzemelerin biraraya gelince nasıl bir yemek oluşturacağını öngörebiliyorum. Yani kendi tariflerimi oluşturabilirim. Bu tecrübe ve böyle bir yetenekle insan hele kendi çocuğu söz konusu olunca sınır tanımıyor. Sanırım her kadın bu yaratıcılık tarafı çocuk dünyaya geldikten sonra daha çok ortaya çıkıyor.

Sonra ben iyi bir gözlemciyim. Çocukların severek yediği yemeklerin neler olduğunu biliyor ve bu çeşitlere uyumlu eklemeler yaparak onları daha da besleyici ve rededilmez yapmayı becerebiliyorum sanırım.
Klasik Türk yemeklerinden şaşmamakla birlikte değişik ülkelerin mutfaklarını ve yemek alışkanlıklarını tanıyor olmam da şüphesiz dönüp dolaşıp benzer yemekler yapıp, yakın tarifler oluşturmamı engelliyor. Bu anlamda Türk mutfağı ve yabancı mutfakları harmanlamayı ve kendi çapında özgün tarifler oluşturmayı çok seviyorum.

_______________

* [email protected]

İLGİLİ KÖŞE: Sezai Bayar / Yiyorum, büyüyorum…

732720cookie-check“Can boğazdan değil, doğru beslenmeden gelir”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.