CE-HE-PE…

CHP’li Birgül Ayman Güler, siyasete Mülkiye’den geçiş yapmış bir “siyaset bilimi” profesörü.
Meclis’te Kürtlerle ilgili olarak söyledikleri hala tartışılıyor.
Tartışılmayacak gibi de değil hani.
Kullandığı cümle Nagazaki’ye atılan bomba etkisinde adeta:
“Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz”
Buradaki terimlere dikkat…
Bunlar gelişigüzel seçilmiş ve rastgele kullanılmış değil.
“Ulus’ ile ‘millet’in aynı anlamı ifade ettiğini, birinin Öztürkçe diğerinin Arapça olduğunu herkes biliyor.
Burada bir karışıklık yok.
Oysa” milliyet”in tanımı farklı.
Siyaset biliminde hocalarımız bunun ikiye ayrıldığını anlatmışlardı bizlere.
İlki, vatandaşlık anlamında kullanılır.
Diğeri ise “millet seviyesine gelememiş insan topluluğu.” diye tanımlanır.
“İnsan topluluğu” tabirini, amiyane biçimde “güruh” anlamında kullananlar da vardır ama biz Güler hocayı bu anlamda kullandığını sanmıyoruz hatta kendisini tenzih ederiz.
Tenzih ederiz ama sarf ettiği cümle, Kürtleri siyaseten aşağılamaya çalıştığı algısından kurtarmaya yetmez Güler hocayı.
Bu cümle ile resmen ve alenen Kürtler siyaseten (bilimsellikten uzak) horlanmıştır.
Hatta hocamız kullandığı tanım ile bir taşla iki kuşu birden vurmayı hedeflemiş olmalı.
Birincisi “ Yine mi Kürtler, yetti gari” demiştir.
İkincisi parti içindeki “ulusal”cı kimliğini öne çıkararak CHP’de iki ayrı gurubun varlığını da işaret etmekten geri kalmamıştır.
Hatta işaret fişeğini ateşlemiştir.
Neticede Kürt kökenli bir milletvekili partiden ayrılmıştır.
Bir diğeri zorlamayla parti içinde tutulmaya çalışılmaktadır.
CHP gurubu içindeki muhalif milletvekilleri de sıra kime gelecek diye beklemeye başlamışlardır.
CHP yine 80 yıl öncesine dönen bir parti konumuna sokulmak istenmektedir.
Mustafa Kemal’in kurduğu partinin direksiyonundaki Kılıçdaroğlu Kemal ise nehrin kenarına çekilmiş beklemektedir.
Nehirden kimlerin daha geçeceği, suların kimi ve kimleri sürükleyeceğini kestirmek gerçekten zor.
CHP’nin işi çok zor…
Çok çok zor.