Din adamı kışkırtır mı?

Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos, Papaz Makarios’tan devraldığı olumsuz din adamı geleneğini başarılı bir şekilde sürdürüyor. Dünkü ajanslara düşen haberlere göre, Rum dini lider Güney Kıbrıs’ın ekonomisinin “boğulduğunu” ve açlıkla karşı karşıya kalındığını görmesi halinde, halkı ayaklanmaya teşvik edeceğini söyledi.

Bu cümlede anlatılmak istenen ve hedeflenen şey, ayaklanmanın psikolojik alt yapı çalışmasının oluşturulması. Rum Başpiskoposun, Güney Kıbrıs’ta ekonomik sıkıntılarla zaten yorgun düşmüş öfkeli Rumları, manevi atmosfere sokarak ayaklandırması hiçte zor olmayacak. Orada çıkacak bir karışıklık ise bizim ülkemizi de derinden etkileyecek, belki de Kıbrıs meselesini farklı boyutlara taşıyacak.

Başpiskoposun bu anlamsız çıkışı, fırsatçılıktır, yakın coğrafya da hüküm süren kaos üzerine çeşitli hesaplar yaparak, farklı beklentilere girmektir, kargaşadan nemalanma hesapları yapmaktır. Coğrafya bu kadar karışmışken her türlü olasılık ve senaryo ihtimal dâhilinde kabul edilir.

Peki, Rumlar ayaklanır mı? İçerisine düştükleri kriz, kiliseyle olan ilişkileri düşünüldüğünde bu hiçte zor olmayacaktır. Böyle bir gelişme yaşanırsa, bu ne Rumlara ne de bizlere hayır getirmez.

Biraz tarihe uzanınca Rumların hep aynı kaptan su içtiğini görüyoruz. Çeşitli kaynaklarda o dönemde Kıbrıs’taki mevcut otellerin yarsının sahibi olduğu belirtilen Makarios’un, dini lider sıfatını kullanarak şiddeti nasıl körüklediğini hayretler içerisinde okurken, zenginliğini korumak için Türklerin tamamını, Rumların üçte ikisini yok etmeye hazır olduğu şeklindeki kayıtları okuduğumuzda, 1974’te nasıl bir felaketin eşiğinden döndüğümüzü daha iyi anlıyoruz.

Yani bugün Hrisostomos’un “düğün değil bayram değil, bu neyin kafası” diye düşündüren çıkışlarına kızmayalım, zira genetik bir özellik. Din adamının sevgi dolu olması, hedef kitlesine sabrı, bireylere tahammülü tavsiye ederek hayatın güçlüklerine karşı destek olması gerekirken Rumlar, bırakın bu özellikleri, kışkırtıcı yönleriyle öne çıkmaktalar. Özellikle kutsal kabul edilen dinlerin muhatabı, bir ırk, kavim, coğrafya değil, bütün insanlık olduğuna göre, bir din adamı yaşadığı toplumda huzursuzluğu, hayatını sürdürdüğü bölgede kaosu planlıyorsa orada ciddi sorunlar var demektir.
O yüzden de Rumlarda din adamlarının vasfı ne sorusunu sormamız kadar doğal bir şey yok. İyileri varsa bilmem ama bizim gördüğümüz Rum din adamı tasviri, ‘bir büyük ölçek milliyetçilik’, “bir tutam hırs”, “yüksek dozda kin”…

Özetle; İnsanlar Budist, Mecusi, Musevi, Hıristiyan vs. olabilir. Bu tercih meselesidir. Hatta bu insanlar kendi aralarında ortak paydalar bulup, birliktelikler de oluşturabilir. Ama ortak hüküm toplumlarda din, din adamı ve toplum ilişkisinin her zaman gündemde olmasıdır. İster dindar olalım, ister sıradan biri… İster deist, ister ateist, ister mümin… Bazen doğrudan, bazen dolaylı, bazen de genellemenin baskısıyla hep etkisi altındayızdır dinin ve din adamlarının…
O yüzden uyarmamız gerekiyor; Hrisostomos gibi din adamlarına karşı dikkatli olmakta fayda var…

1621260cookie-checkDin adamı kışkırtır mı?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.