“Efsun” bozuldu!

Hayatta şans, rastlantı diye bir şey varsa, şahsen Başbakan Tayip Erdoğan’ı çok şanslı ve rastlantıların çok lehinde çalıştığı bir lider olarak görürüm. 28 Şubat sürecini hatırlayalım.Asker Erbakancı İslamcı hareketi parçalamak için özel bir gayret sarfetti. Sonuçta başardı. Erbakan’ın partisini kapattı. Hareketin temel kadrolarına siyasal yasaklar getirdi. Bir süre sonra anlaşıldı ki 28 Şubat’a tavırlı olma görüntüsü veren “yenilikçi” grup Tayyip Erdoğan öncülüğünde, askerin yarattığı bu durumdan yararlanarak, Hocalarını arkadan vurma hareketi geliştiriyor ve asker bu gelişmeyi teşvik ediyor. Sonuç ortada; sözde parçalanması tasarlanan hareket, bu durumdan yararlanarak daha bir büyüdü. Klasik devletçi-İslamcı Erbakan’ı, Tayip Erdoğan üzerinden siyasi arenadan silme operasyonu ABD kaynaklımıdır, yoksa askerlerin siyasi uymazlığının mı bir sonucudur,bu sorunun cevabı ise içimde bir uhde olarak kaldı.

Ecevit-Bahçeli-Yılmaz Hükümetinin son dönemini hatırlayalım. Kemal Derviş’in sert ekonomi politikası kendi mantığı içinde sonuç verme aşamasına gelmiş, nispi “genişleme” politikasına geçişin elverişli koşullar oluşmaya başlamıştı. Hükümet bu geçişi başarırsa “sert”liğin yarattığı tepkileri yumuşatma ve yıpranma payını azaltarak genel seçimlere gitme ve seçimlerden güçlenerek çıkma olanağına sahip olacaktı. Ne oldu ve Bahçeli’yi kim nasıl manüpüle ettiyse “erken seçim” dedi başka bir şey demedi. Yılların Ecevit’inin çabaları sonuç vermedi. Bu üç parti de seçimlerde ağır bir yenilgiye uğradılar ve adeta silindiler. Galip ise Tayip Erdoğan ve partisi AKP oldu. Yeni hükümet, bir önceki hükümetin seçimlerde silinircesine yıpranmalarına yol açan ekonomik politikalardan sırası gelen genişlemeye geçişi yaşattı ve toplumda ciddi bir etkinlik kazandı.

Bu arada Tayip Erdoğan, seçim çalışmaları sırasında Siirt’te okuduğu bir şiirden dolayı yargılanıp cezaevine girdi. Mağduriyetin yarattığı toplumsal psikolojinin yararına çalışması bir yana, cezası gereği milletvekili ve başbakan olamıyordu.Abdullah Gül başbakandı. Asker yine Tayip Erdoğan’a çalıştı. Tayyip Erdoğan’ın – Abdullah Gül’e göre- daha bağımsız bir politikacı olduğu sonucuna vardılar. Asker böyle düşünürde Deniz Baykal geri durur mu? El altından ilişkilerle buluştular ve sonuç olarak CHP’nin verdiği destekle Tayip Erdoğan’ın Siirt’ten milletvekili olması ve başbakanlık koltuğuna oturması elbirliğiyle sağlandı. Bu operasyonda ilginçtir.

Buradan birinci AKP hükümetine geçelim. Tayip Erdoğan ve AKP, hükümet olmakla yetinmeyeceklerdi. Bu sorunun kamuoyuna yansıması bir nevi asker-AKP çatlağı biçiminde oldu.Kemalist-ulusal konsepte katı bir biçimde bağlı görünümü veren askeri bir kadro ile AKP arasındaki çatlaktı bu. Bugün yargı konusu olan darbeye varabilecek gelişmeler yaşandı.ABD’nin desteği ile Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök hükümetin arkasında durdu ve olası bir darbeyi engelledi. Peki, ABD desteği neden verdi? AKP’nin hükümet etme hali ile ABD’nin İslam’i bir biçim altında küresel sermayeyi Ortadoğu’ya yayma politikası örtüştü ve bu AKP’yi kurtardı. Bu denli önemli sonuçları olan denk geliş, rastlantısallıkta ilginçtir.

Giderek AKP ile toplumsal-demokratik talepler arasındaki “balayı”
bitti. ABD vesayeti altında Asker-AKP işbirliği başladı.Ciddi bir biçimde yıpranmaya başladı AKP… Ne oldu? AKP Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’nda ısrar edince, askerden 27 Nisan e-muhtırası geldi ve onun dayatması ile seçime gidildi. AKP seçmenin yüzde kırk yedisinin oyunu aldı ve böylesine güçlü bir temelle dört yıl daha hükümet olma olanağı yakaladı. Askerin, bayrakçıların, CHP’nin, türlü laikçinin dayatmalarına halkın verdiği yanıttı bu. Asker, bir kez daha AKP’nin imdadına yetişmişti.

AKP bundan olmadık sonuçlar çıkardı. Türkiye’nin 200 yıllık modernleşme/dünyasallaşma sürecini “kabuk” görmekten gelen bir zihniyet dünyasından hareketle, Arabi cemaatci/tarikatçı İslamiliğin benimsendiği,Tayyip Erdoğan’da bunun liderliği keşfedildi. Böylesi bir misyonun manevi ve maddi iktidar zırhının dokunulmazlığına bürünen Tayip Erdoğan, adeta Osmanlı padişahlarını taklite yöneldi; fetihçi, dışlayıcı,kaba, asabi polemikçi tavırlarıyla kontrolden çıktı.

AKP seçimlerden önce verdiği “Demokratik Anayasa” sözünden caydı. Kendi cemaatinin özgürlüklerini esas alan, askerin anayasadaki yerine dokunmadan cemaatiyle askeri uzlaştıran bir yerden, kapalı kapılar ardında hazırlanan bir anayasa taslağı ile durumu kurtarmak istedi.Küresel krize ve onun getirdiği işsizliğe,yoksulluğa karşı son derece lakayt davrandı. Kürt sorununu Mecliste ve Kürtlerin yerel yönetimlerdeki temsilcileriyle çözme yerine, Waşhington-Brüksel-Ankara-Erbil eksenli dayatmalarla ve silahlı güçle bastırma yolunu seçti.Düşman kentleriymiş gibi Diyarbakır ve Tunceli’yi düşüreceğini ilan etti. “Sadaka” ve “beyaz eşya” politikalarıyla sosyal devlet diye bir derdinin olmadığı ve yoksul halkı aşağılamada sınırı olmadığını gösterdi. Kimlik sorununu yok sayarken, “Şeş Beş” gibi uyduruk açılımlarla DTP’nin önünü kesmeyi
denedi.

Seçimlerin getirdiği bir sonuç olarak, halk bugün daha iyi bir noktada. Daha katılımcı, söz ve karar gücünü geliştirebilmenin daha elverişli koşullarına ulaştı halk.Seçimlerin gerçek galibi DTP oldu.

Gerçek mağlubu ise AKP. Seçimlerden birinci parti olarak çıkmanın bazen fazla önemli olmadığı koşullar vardır ve başka şeyler geçer onun önüne: Hep kazanan ve her seferinde daha güçlü çıkan “şanslı Tayyip” efsunu bozuldu ve mümkünü yok iflah olmaz artık…

1078500cookie-check“Efsun” bozuldu!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.