Erdem ruhun sağlığıdır

Kötülükler sakat bilinçlerden doğar. Yetersiz bilinç bilgi açısından olduğu kadar ahlak açısından da verimsizdir. Doğruyu gerçekleştirmek için doğrunun ne olduğunu bilmek gerekir, doğrunun ne olduğunu bilmek için de insanı tanımak gerekir. İnsanın iyiliğe doğuştan eğilimli olduğu görüşü temelsiz bir görüştür. İnsanın doğuştan kötülüğe eğilimli oluşu da masaldır. Bilinç oluşmaya başladığı anda ahlak değerleri de oluşmaya başlar. Bilginin yolu ne kadar uzunsa erdemin yolu da o kadar uzundur. Sağlıklı bilinç sağlıklı ahlakın güvencesidir. Joseph Joubert “Erdem ruhun sağlığıdır” der. Ahlakın sıkı sıkıya bilinç koşullarına bağlı olduğu görüşü Sokrates’den bu yana benimsenmiş bir görüştür. Bir başka görüş bu konuda yaşam deneylerini bilginin üstüne çıkarır. Bu ikinci görüşün yandaşları sayıca daha azdır. Ahlakın koruyucu gücü bilginin sağladığı onur duygusundadır. Publilius Syrus “Onurunu yitirenin yitirecek şeyi kalmamıştır” der. Ahlak duygusunu “onur” kavramına dayandırmak olasıdır. Ortaçağ’da “onur” yaşamın temelini belirliyordu, soyluluğun ilk koşulu gibiydi. Ancak bu “onur” daha çok şövalyelik ruhunu ortaya koyan bir onurdur. Şövalye aşağılanmaya katlanamaz, çeker kılıcını. Burada gerçek anlamda ahlaklılıktan çok üstünlük telaşı ya da altta kalmama özeni belirleyicidir.

En aşağılık adam bile ahlak açısından sorunlu olduğunun bilinmesini istemez. İnsanoğlu alçaklıklarını belli kalıplara uydurmakta epeyce ustadır. O her zaman ahlaki boşluklarını gizlemeye eğilimlidir. İnsanlar bu yüzden genelde maskeli dolaşmak gereği duyarlar. Böylece kötülük gizlenir, iyiliklerle kötülükler birbirine karışır. İyi düzenlenmiş kötülükler erdemlere çok benzerler. La Rochefoucauld insanların kötü yanlarını erdemlilik diye gösterme eğiliminde olduklarını düşünür, “Erdemlerimiz çok zaman kılık değiştirmiş kötülüklerdir” der. O ahlak sorunlarına bir ruhbilimci gibi yönelir ve olumlunun altındaki görünmez olumsuza parmak basar. Bu tür genellemelerin insanı tanımak ve açıklamak açısından sorunlu olabileceğini düşünmek yanlış olmaz. Ancak düşünür “çok zaman” diyerek genellemenin sınırlarını daraltır.

Goethe erdeme güveniyor ve “Doğru yolda kimse kaybolmaz” diyordu. Bunu aşırı bir iyimserlik olarak da bir yaşam gerçeği olarak da görebiliriz. Her şey biraz da kaybolmaktan neyi anladığımıza bağlıdır. Kimse kimsenin onurunu elinden alamaz demekse bu, hiç tartışmasız doğrudur. Bu görüş erdemli olmak güvenlidir ya da erdemli olmak basit bir seçim işidir gibi bir anlama geliyorsa ona evet demek çok zor. Erdemli olmanın güzelliği erdemli olmanın güçlüğüyle çelişir. İnsan genelde erdem’le yarar’ı hatta çıkar’ı uzlaştırma eğilimindedir. Onları karşıtlaştıranlar da vardır ama sorun gene çok zaman çıkar etkenine bağlanır. Erdemli olsak mı iyi erdemli olmasak mı? Erdemsizlik bu noktada başlar. Erdemli kişi erdemsiz olmayı beceremeyen ve düşünemeyen kişidir. Eline hiç keman almamış adam nasıl keman çalamazsa erdemli kişi de erdemsizliği bilemez ve beceremez. Bu bir seçim işi olmaktan çok bilinç yetkinliğiyle gelen bir zorunluluktur. Menandros “Erdemden daha güçlü silah yoktur” diyordu. İşin içine burada toplumsal yarar kavrayışı giriyor. Yaşam bize erdemin toplumsal sonuçları açısından yarar kavrayışına bağlanabildiğini gösteriyor. Erdem yararlıdır diyene hayır demek zor. Genel olarak erdemsizlerin korktuğu bir şeydir erdem, erdemsizlerin düşmanıdır. Erdemsiz insan yüreğinin derinlerinde erdemlilere ölüm duygusunu gezdirir: erdemliler olmasaydı erdemsizler ne kadar rahat olacaklardı. Oyunu erdemliler bozuyor demek ki. Erdemsizler ortamında erdemliler yüzde yüz etkili olamasalar da huzur kaçırırlar. Fernando de Rojas belki de erdemsizlerin gözünü korkutmak için şöyle demiştir: “Gerçek erdem kılıçtan daha korkunçtur.”

Yetkin insanlar güçlerini erdemlerinden alırlar, onlar buna göre son derece onurlu kimselerdir. Gerçek erdemlilerin yaşamda itilmiş kakılmış olduğunu görmemek için kör olmak gerekir. Yaşam deneylerimiz bize hemen her yerde bütün zamanlarda erdemsizin erdemliye büyük güçlükler çıkardığını gösteriyor. Bununla birlikte erdemliliğin erdemsizlik denizinde boğulmuş olduğunu söylemek de doğru değil. Yaşam deneylerimiz erdemli insanların acı çeke çeke de olsa toplumun her kesiminde büyük ölçüde etkili olduğuna tanıklık ediyor. Erdem etkisini zamanla duyuran bir güçtür, daha çok başkalarına örnek olmak çerçevesinde alttan alta işleyen bir güçtür. Erdemsizler erdemlilerin artık bu dünyadan silinip gitmeleri gerektiğini düşünürler, yoksa işler kötüye varacaktır. Doğru görüşlerin ve onlara bağlı olarak doğru davranışların yaşamda çok şeyi değiştirdiğini hatta görenekleri bile yerinden oynattığını ya da dönüşüme uğrattığını hepimiz biliyoruz.

644150cookie-checkErdem ruhun sağlığıdır

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.