Fazıl Say’ı Viyana’da dinlemek… “Su”

Güzel bir tesadüf. İlk kez, Fazıl Say’ı ülkem dışında izleyeceğim. Nasıl izliyorlar onu. Daha ülkem de, seslendirilmeyen yeni eseri. Fırından yeni çıkmış, ekmek kokusu gibi, dumanı üzerinde tutuyor.

Gstaad Festival Orchestra, Kristian Jarvi yönetiyor. Yabancı bir Şef, yabancı bir Orkestra, Türkiye’den, Dünya’ya akan, suyu nasıl duyuyor ve duyumsatacak. İki ay önce seslendirilmiş ilk kez. Ülkem dışında. İki gün önce pazar akşamı’da Almanya da Stuttgard’ta seslendirilirken, Almanya’nın bir başka kentinde bir ödül veriliyor, Fazıl Say’a. Gıyabında, Berlin’de ödül veriliyor. O ödülünü almaya gidemiyor. Çünkü, Su akıyor ve o Stuttgard’da, piyanosunun tuşları arasında, aynı orkestra ile Su’yu anlatıyor.

İstanbul’u anlatmıştı. 2010 Dünya Kültür Başkenti yönetileri, İstanbul’da, İstanbul’u mahrum bırakmak, duyurmamak istiyorlardı. Ama dünya duyuyordu. İstanbul’dan önce başka bir dünya kenti sahip çıkmıştı, İstanbul’a. “İstanbul Senfonisi” şimdi de, Berlin’de, ” “ECHO Klasik”, beste ödülünü alıyordu. İstanbul, Fazıl Say ile sesini bir kez daha duyuruyordu. İstanbul’u duyuyorlardı. İstanbul Senfonisi, Fazıl Say’a üçüncü ödülü getiriyordu. Ödül, Fazıl Say’ın seslendirdiği ve tanıttığı İstanbul’a. Lobi çalışması ile, Hükümet desteği ile ya da başka bir katkı ile değil. İstanbul sesi tınılarıyla alıyordu ödülü.

Nasıl merak ediyorum? Yabancı bir şef ve yabancı bir orkestra ile “İstanbul Senfonisi”ni dinlemek. “İstanbul Senfonisi”ni dinleyenleri izlemek. Kanun’un, 72 telinden çıkan sesi, Ney’in nefesini, Kudum’un ritmini, İstanbul’un sesini, böylesi özellikleri ile, orkestranın diğer tınıları içinde ki uyumunu dinlemek ve izlemek. Bu tınılarla, yeni tanışanları izlemek. Sanırım 2014’un haziranın da, yine Viyana da ve bu salon da bunu yakalıyabilirim diye seviniyorum.

Fazıl Say, ödül törenine gidememişti. Çünkü “Şu” akmaya başlamıştı.

Stuttgard’dan, “Su” ile bu ödülünü selamlamak, kısmet olmuştu. Berlin’de “İstanbul Senfonisi” ödülünü alırken, o “Su” ile koşuyordu.

“Water op. 45 für Klavier und Orchester.” 2012. İki gün önce Stuttgard’da, şimdi de Viyana’da. Sonra da devam edecekti. Dinlemeye gelenler salonu doldurmuştu. Boş koltuk yoktu. Siyah takım elbise ya da smokin giymiş erkekler, kadınlar tuvaletleriyle sık. Bazıları değil, yüzde 99 u, böyle giyinerek gelmişlerdi Fazıl Say’ı dinlemeğe. Soruyorum, izleyiciler arasında, üç-beş Türk de vardı dediler.

Fazıl Say, sahnede yerini alırken bir alkış tufanı başladı hemen. Piyanonun tuşlarından şu damla damla, yavaşça akmaya başladı. Su yayılıyor. Yayılan suyla beraber, sevgi, neşe, canlılık, orkestra ile çoğalarak ilerliyor. Bir düğün evine bile giriyor, onlara eşlik ediyor. Devinim, coşku, alanlar da dansediyor. Hep neşeli ve mutlu. Fazıl Say adeta orkestra elemanları ile konuşuyor. Piyanonun tuşları ile
diğer enstrümanlar sevgi ile açıyorlar suyun önünü, birlikte ve uyumlu. Bir ara hafif dalgalanma da oluyor. Ama çabuk aşılıyor. Sevgi, neşe, yaşamı kucaklamayı, doya doya sürdürmek istiyor.

“Blue Water” birinci bölümün büyüsü içinde gezinirken sona eriyor. Bitmesin diyeceksiniz tam, ikinci bölüm başlıyor. “Black Water”. O da ne? Bu karanlık nereden çıktı. Korku değil ama karamsarlık niye, su akacak yer bulamıyor, dehlizlerden dehlizlere koşuyor. Özgürce, koşarak havayı solumak istiyor. Akacak yer arıyor. Bu baykuş sesleri de nereden çıktı şimdi. Baykuş sesleri, gecenin karanlığında korku salmak istiyor. Kuşlar kaçıyor mu, şu kuşlara mı ulaşmak istiyor. Baykuş sesleri niye yüksel dı o kadar, boğacak mı kuş seslerini, piyanonun tuşlarının tınıları, biraz kırılgan, hafif, ama güçlü, şu sürdürüyor akacak yeri bulma arayışını, umutsuz değil, yorgun da değil. Belki biraz şaşkın. Bu türkülerin arasına, nereden geldi bu baykuş sesleri, şaşkınlığı bundan biraz herhalde, o kadar.

“Green Water”, üçüncü bölüm. Adeta birden bahar geldi. Şu aşmış bir çok şeyi, çimenlerle şarkı söyleyerek taşlardan şekerek akıyor. Etrafı, birden kuş sesleri kapladı. Barış ve özgürlük türküleri söylüyorlar. Baykuş sesleri yok oldu. Gün ışıdı. Sıcaklık, neşe ve sevgi seli yayılıyor, bağırmadan, taşmadan, şarkılar söyleyerek kuşlarla dansederek. Kuş sesleri, değişik enstrümanlarla, piyanonun tınıları ile karışarak ilerliyor. İkinci bölümde ki baykuş sesleri, karanlık dağılmış, korku salmak isteyenler yok olmuş…

Yarım saat bile tam olmadı, sanki bir rüya denizine açıldık. Kuş sesleri, bizi bizle bırakarak, hafif hafif uçarak uzaklaşıyorlar. Şef Kristjan Jarvi, iki elini yana açmış, parmakları ile orkestrayı yönetirken, dalgalanıyor, kuşlarla birlikte, orkestrayı da alarak, bu “Su” ile yolculuğunu sürdürmek istiyor. Parmakları, adeta yavaş yavaş dansederek, şimdi uzaklaşan kuş seslerine katılmak için havalanacak.

“Su” da çok değişik bir eser. Çarpıcı. Bir doğa senfonisi, özgürlük türküsü gibi. Aydınlığın karanlığa galip gelmesi, kuşların birlikte baykuşları kovması, suyun tüm engelleri aşarak denizle buluşması. Çiçeklerin şu ile kuşların şarkılarıyla, dansetmesi.

Geleceğe gönderilen bir selam. Yaşananlara tanıklık ederek, karamsar olmadan sevgi ile koşmak. Bu koşu durdurulabilir mi?

Büyük bir alkış. Ayağa kalkanlar, beğenilerini sesleri ile duyurmak istiyenler. Orkestra elemenları, kendi ritüllerine göre beğenilerini, seyircilerle onlar da paylaşıyor. Fazıl Say, tekrar tekrar sahneye gelerek selamlıyor izleyicileri. Bis yapmıyor. Haklı’da, kuş sesleri ile su, çiçekler arasından yolunu sürdürürken, başka söze gerek yok diyor, belki de. Baykuşlar da gitti. Siz, “Su” ile sürdürün yaşamınızı demek istiyor bence.

Gece, Konser sonrası, Tuna kıyısında dolaşıyorum. Benim ülkemin sesini, suyunu, sevgisiyle, acısıyla, neşesi ile, Fazıl Say Avrupa’da dolaştırıyor. Yeniden yeniden. Dünyaya taşıyor. Onu anlıyorlar, sevgi ile kucaklıyorlar. “Öteki”, başka demiyorlar.

Biz buyuz. böyle varız. Peki bu suya kim set çekmek istiyor. Bizi başka gibi, kim göstermek istiyor. Bizi niye yalnızlaştırmak ve koparmak istiyorlar. Anlatıyor, niye anlamak istemiyorlar. Bu “Su” ile sevgi ile yayılmaya, niye karşılar.
_________________________

[email protected]

1555080cookie-checkFazıl Say’ı Viyana’da dinlemek… “Su”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.