Feyzioğlu’ndan “karamsar” ama “umutlu” tablo

Feyzioğlu, Türkçe Konuşan Hukukçular Birliği’nin ‘Türkiye’deki Hukuk Sistemi, İfade ve Basın Özgürlüğü’ başlıklı konferansına konuşmacı olarak katıldı. Geçen Perşembe akşamı Merkez Londra’daki The Law Society’de yapılan etkinliği Ankara Barosu Başkanı Av. Hakan Canduran ve çoğu hukukçu 150’ye yakın toplum üyesi izledi.

Feyzioğlu, ifade özgürlüğünün dolayısıyla düşünce özgürlüğünün en temel hak olduğunu belirterek, “Türkiye’de bu konu hep sorunlu. Ne yazık ki düne göre daha iyi olmamız gerekirken daha kötüyüz” dedi. Hürriyet Gazetesi’ne siyasi baskıları ağır bir dille eleştiren ve köşe yazarı Ahmet Hakan’a yapılan fiziki saldırıyı kınayan Feyzioğlu, “Bu şiddet yoluyla düşünceye yapılan bir baskıdır. Şiddet eken şiddet biçer. Ahmet Hakan’a yapılan faşist saldırı hepimizedir” dedi.

“TÜRKİYE KUTUPLAŞTI”

Feyzioğlu siyasetin algı yöntemiyle yapılır olduğunu öne sürerek, “Herkesin kendisini ‘gerçekten demokrat mıyım?’ diye sorgulaması gerekir. Ancak kendi yakınımıza sahip çıkıyoruz. Türkiye inanılmaz bir şekilde kutuplaştı” diye konuştu.

Sohbet havasında geçen toplantıda soruları da yanıtlayan Feyzioğlu, basındaki ifade özgürlüğünün ancak sendikalarla mümkün olabileceğini vurgulayarak sendikasızlaştırma politikasını eleştirdi.

Bir soru üzerine Türkiye’deki hukuk fakültelerinin çoğaldığı fakat kalitesinin düştüğünü belirten Feyzioğlu, Barolar Birliği olarak batıda olduğu gibi hukuk fakültelerine kalite puanı verme, yeni avukatlara yeterlilik sınavı getirme gibi projeleri olduğunu fakat iktidar tarafından engellendiğini söyledi.

“BEN CHP’Cİ DEĞİLİM”

Feyzioğlu, Türkiye’de siyasi partilerde demokrasi olmadığını öne sürerek, partilerin profesyonel siyasetçilerin sultasından kurtulması gerektiğini belirtti. Kendisini “CHP’ci değil, CHP’li” olarak tanımlayan Barolar Birliği Başkanı, bir soru üzerine partisinden kendisine milletvekili teklifi gelmediğini de sözlerine ekledi.

İAKM-Cemevi üyelerinin İngiltere’nin Cemevlerini ibadethane olarak tanımasını örnek göstererek, Türkiye’de bu hakkın tanınmamasında hukukun da sorumlu olup olmadığına ilişkin soru üzerine Feyzioğlu şu yanıtı verdi:

“Türkiye’de herkesin sorumluluğu var. Biz adeta derin bir kuyudan gökyüzüne bakıp yorum yapıyoruz. Birbirimizin mağduriyetiyle ilgilenmiyoruz. Alevilerin inançlarının sınırlandırılması hukukla açıklamak mümkün değil. Meclis istese bir günde çözer. Aleviliğin tanımlanması faşistce istenmiyor. Cemevlerinin ibadethane olması kimseyi ilgilendirmez. Bir mezhebin kurumu olarak faaliyet gösteren Diyanet İşleri yeniden yapılandırılmalı. Türkiye’de ne yazık ki bir tek üst düzey resmi Alevi yönetici göremezsiniz.”

“KÜRLERİN TEMSİLCİSİ PKK DEĞİL, HDP’DİR”

Feyzioğlu, Kürt toplum üyelerinin sorusu üzerine de “Siyasetin üzerine silahın vesayeti gelmemeli. Ben bu bağlamda terör örgütü PKK’ye romantik yaklaşılmasını istemem ama HDP’yi ve aldığı 6 milyon oyu önemsiyorum. HDP, PKK’ye karşı mesafesini kesin bir şekilde koymalı. Kürtlerin temsilcisi anti-demokratik PKK değil, ancak HDP olabilir. Her kim ırkçılığı desteklerse diğerini ötekileştirir ve Türkiye’yi böler. Türkiye’nin tek çıkış yolu ancak siyasetledir” diye konuştu.

Devlet de dahil nereden gelirse gelsin hukuksuzluğun başka acıların tetikcisi olduğunu belirten Feyzioğlu, Barolar Birliği olarak taşın altına elleri değil bedenlerini koyduklarını ve cesurca doğruları dillendirdiklerini anlattı. Feyzioğlu, zıt uçlardan ağır eleştiriler almalarını da “Doğru yolda olduğumuzun göstergesi” diye aktardı.

“GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ”

Cumhuriyet tarihinin en zorlu sürecinden geçildiğini vurgulayan Feyzioğlu, “Ben çözülemeyecek hiç bir sorun olmadığını düşünüyorum. Toplumsal bilinçlenme açısından geçmiş 20, 10 yılın çok ilerisindeyiz. Güzel günler göreceğimize inanıyorum” dedi.

Şırnak ve İzmir’deki vatandaşın adalet istediğini belirten Feyzioğlu, “Bizim coğrafyamızda hukuk mücadelesinin tarihi Tazminat’a uzatırsak yine de yeni sayılır. Sorunumuz sistem sorunu. Muhalefettekiler iktidara geldiklerinde sistemi değiştirmek yerine kullanmayı tercih ediyorlar. Biz de ‘neden temiz elli iyi savcılar yok’ yerine sistemi değiştirmek tartışılmalı” diye devam etti.

“PARALEL DEĞİL, SARMAL YAPI”

Feyzioğlu, soru üzerine iktidarın “paralel yapı” tanımını “sarmal yapı” demenin daha uygun olduğunu vurgulayarak, “Paralel ‘Vallahi kandırıldım’, sarmal ise ‘birlikte yaptık’ demektir. Ortaklık zamanında sarmal yapı tutuklanan gazetecilere ‘onlar gazeteci’ değil diye manşet atıyordu. Bütün bunlar leke yarattı. Şimdi onlara yapılan siyasi baskıya karşı farklı kesimlerinden de tepki geliyorsa bundan öğrendiğimiz şeyler olmalı” dedi.

TBMM’de STK’lere sorulmaksızın çıkarılan torba kanunları “garabet” diye tanımlayarak ağır bir dille eleştiren Feyzioğlu, “Hukukun üstünlüğüne saygı duymak zorundayız” diye devam etti.

855300cookie-checkFeyzioğlu’ndan “karamsar” ama “umutlu” tablo

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.