FRANSA’DAN… Seçimler ve yeni senaryolar

Seçimler yaklaştıkça, Kürtlere yönelik senaryolar daha çok konuşulmaya başlandı. Buda seçimlerin politik önemini öncelikli olarak ön plana çıkarmaktadır. Birçok yazımda dile getirdim. Bu seçimler, klasik belediye seçimlerinden çok, bir bakıma referandum özelliği taşımaktadır. Bu nedenle devlet hem iç politikada, hem de bölgesel ilişkilerde çok ciddi sonuçlar doğuracak olan seçimleri belki de ilk kez bu düzeyde önemsiyor ve yoğunlaşıyor.  Seçimde ortaya çıkacak tablo, Kürtlerin bölgesel ilişkilerini ciddi oranda etkileyeceği kesin. Bu nedenle ortaya çıkacak sonuçları kesinlikle küçümsememek gerek.

Olası gelişmelere göre oluşturulan senaryoların ön plana çıkan birkaç yönü var.  Seçimlerde eğer çok büyük bir sürpriz olur, DTP, bugünkü durumundan daha gerilere düşer, politik gücünden nispi zayıflama meydana gelir, belediye sayısını düşürür ise ABD’nin hazırladığı ve başta Türkiye olmak üzere bölge devletlerinin öncelik olarak desteklediği proje çok daha hızlı bir şekilde uygulanmaya konulacak. Seçimlerde oluşacak tabloya göre, DTP’nin politik meşruiyetini yetirdiği ve Kürtleri temsil yetkisinin kalmadığı vurgusu çok bilinçli olarak ön plana çıkartılacak. Daha önce ABD tarafından gündeme getirilen tasfiye planı yeniden gündemleştirilecek. Planın esası, öncelikli olarak PKK’nin politik gücünü kırmak, sonra askeri olarak yüklenmek. Seçim sonuçları bu bakımdan ciddiye alınmaktadır. Washington-  Ankara-Bağdat üçgenindeki senaryo -buna Tahran’da dahil edilerek- PKK’nin hem bölgesel, hem de uluslar arası alanda izole edilmesi hedeflenecek. Planın işlemesi için özellikle Kürtler arasında çelişkiler yaratmak, derinleştirmek hatta başarılırsa birbirleriyle savaştırmak. Belirtilen şu: “PKK’nin silahlı eylemlerinin Irak ve diğer yerlerdeki Kürt mücadelesine zarar verdiği” tezini işleyecek. Ayrıca “PKK’ya silah bıraktırma konusunda, Türkiye, Avrupa, İran ve Suriye’deki PKK dışı Kürt örgüt, kurum ve şahsiyetlerin bir araya geleceği bir konferans” yapılması amaçlanıyor. Böylece PKK’nin dışında ve istediği gibi yönlendirebilecek politik kuvvetler devreye sokmak. Bu birinci aşamayı oluşturuyor. İkinci ve en önemli aşama ise, “Bağdat merkezli PKK’nin terörist ilan edilmesi ve bu kararın Hewler Kürdistan hükümetine kabul ettirilmesi” ve uzun vadede “PKK’nın silahsızlandırılması, dağıtılması ve yeniden (topluma) entegre edilmesi” başlıklı ABD raporu uygulanmaya konulacak. Bu planın bir başka yönü de “160’a yakın PKK yöneticini üçüncü bir ülkeye” gönderilmesidir. Amaç bu.

Kürt politik gerçeğinden tamamen yoksun olan bu projenin uygulanabilir şansını iki noktada önemsemektedirler. Birincisi yukarda ifade ettiğim gibi. 29 Mart 2009 Belediye Seçimlerinde devletin elde edeceği başarı kıstas alınacak. İkincisi ise Kürdistan Federasyon güçlerini bu sürece dâhil etmektir. Bu konuda ciddi sorunların olduğu bir gerçek. Askeri saldırıların merkezinde ‘Meyda Savunma Alanları’ olarak tanımlanan bölgeler bulunuyor. Bu nedenle bölgenin insansızlaştırılması öncelikli hedeflerden biridir. Böylece Kürt hareketini bölge halkında yalıtmak ve önümüzdeki dönemlerde çok daha kapsamlı askeri saldırılara bir ortam oluşturmak. İkincisi, Kürt Toplumsal Hareketi’nin hiçbir politik talep ileri sürmeden silahları bırakması ve Birleşmiş Milletler denetiminde tasfiyesi amaçlanıyor. Bu projenin başarılı olması için de öncelikli olarak Kürdistan Federasyon güçleri kullanılmak isteniyor.

Türk devleti bölgedeki etkinliğini özellikle istihbarat ve askeri gücünü çok ciddi oranda arttırıyor. Bu faaliyetler aynı zamanda önümüzdeki dönemde saldırıların boyutları bakımından bize bir ipucu vermektedir. Ancak bu tür yönelimlerin başarılı olması için Kürdistan hükümetinin tavrı çok önemlidir. Devlet, özellikle Barzani’yi ikna etmek için önemli politik ve ekonomik rüşvet vermeye hazır. Hewler, olmaksızın söz konusu bu planların başarı şansı sıfır. Bunu ABD ve Türkiye dâhil olmak üzere bütün bölgesel güçler farkındadır. Bu nedenle tasfiye konseptinin uygulanması için Kürdistan Federasyon güçleri üzerindeki baskılar çok daha kapsamlı olarak artacaktır.

Seçim sonuçlarının politik öneminin farkında olan Ahmet Türk Başkanlığındaki DTP heyetinin Kürdistan Federasyon Başkanı Barzani ve Talabani’yi ziyaret etmesi oldukça önemlidir.

Bu ziyaretin geçekleştirdiği politik koşullar dikkate alındığında, Kürtler bakımından önemli pozitif sonuçlar doğuracaktır. Birincisi, Güneyli Kürt politik yöneticilerinin AKP’ye destek sunmamasıdır. Biliyoruz ki, Temmuz 2007 yılında, Güney Kürdistan Federasyonu yöneticileri, AKP’nin ‘Kürt sorunu çözerim’ yalanına inanarak çok açık olarak desteklediler. AKP’nin, Kürt illerinde bu düzeyde yüksek oy almasında, bu desteğin bir etkisi olduğu kesin. 29 Mart 2009’da yapılacak yerel seçimlerinde böylesi bir destek sunmamaları önemli bir gelişme olarak değerlendirmek gerekir. İkinci nokta, Başta Barzani olmak üzere Kürt yönetimi temsilcilerinin Kürtler arasında yaratılmak istenen çatışmaya kesinlikle karşı olduklarını, Kürtler arasındaki kardeş kavgasının son bulduğunu, kimsenin bunu başaramayacaklarını vurgulamaları oldukça önemlidir. Üçüncüsü Talabani’nin DTP heyetini Bağdat’ta karşılaması ve AKP’nin desteklenmeyeceğini açıklamasının hemen ardından, Abdullah Gül, kulak rahatsızlığı gündeme geldi. Kulağı çekilen Gül, gezisini iptal etmek zorunda kaldı. Bu aynı zamanda devletin politik tutumu bakımından bize somut bir fikir vermektedir. Dördüncüsü ve en önemlisi de, Barzani’nin ‘Türkiye sınırları içerisindeki Kürt sorunu siyasidir. Şiddet ve askeri yöntemlerle değil, siyasal çözüm esas alınmalıdır. Bunun için muhataplarıyla görüşerek barışçıl adımlar atılmalıdır” biçiminde çok açık bir şekilde ifade ettiği görüşler, Kürtler arasında memnunluk, tersten Türk devletinde ciddi bir hoşnutsuzluk yarattı. DTP heyetinin ziyareti olumlu sonuçlar doğuracağına dair birçok ipucu bulunmaktadır.

29 Mart 2009, Yerel Seçimlerinde DTP’nin çok daha güçlü ve etkili sonuçlar alması, aynı zamanda Kürdistan Federasyon Yönetiminin inisiyatifini güçlendireceği gibi, onlara yönelik politik baskıları ciddi oranda geriletecektir. Kürt sorunun çözümünde barışçıl demokratik yöntemlerin esas alınması konusundaki görüşlerini çok daha ciddi oranda seslendirecek ve Kürtler arası ulusal ittifak bakımından da önemli bir etki yaratacaktır. Özellikle Türkiye’nin bölgeye yönelik saldırılarının bertaraf edilmesi bu bakımdan da önemlidir. Devletin Kürt illerinde politik etki gücünü kaybetmesi ve inisiyatifin DTP’nin eline geçmesi, aynı zamanda devletin Güney Kürdistan Federasyon sınırları içerisindeki askeri saldırılarını uluslar arası kamuoyunda çok daha ciddi olarak tartışmalı duruma getireceği gibi hareket alanını önemli oranda sınırlayacaktır.

Bu nedenle, 29 Mart 2009, Belediye seçimlerinin sonuçlarına göre çok yönlü senaryoların hazırlanması, Kürt gerçeğinin hemen herkes tarafından kabul edildiğini ortaya koymaktadır. Önemli olan Kürtlerin kendilerinin ortaya koyduğu politik projeleri yaşama geçirmektir. Tarihsel fırsat iyi değerlendirilmelidir.

[email protected]

1606320cookie-checkFRANSA’DAN… Seçimler ve yeni senaryolar

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.