Gazetecilerin gelecek kaygısı…

Uçaktan Frankfurt’un etekleri sarı, kahverengi ve yeşilin her tonunu barındıran yamalı bir bohça gibiydi… Frankfurt’a yaklaşıldığında ise sanki bir ressamın sarı ve yeşil tonlardaki tuvale fırçasını savurarak oluşturduğu rengarenk lekeler göze çarpıyor… İşte şu büyük leke Frankurt, diğerleri de banliyöleri… Her leke birbirine demirağ, otoban, patika velakin bisiklet yollarıyla bağlanıyor…

Frankfurt, 700 bine yaklaşan nüfusu ile Almanya’nın 5’nci büyük ve dünyada “en yaşanılabilir” 7’nci şehri… Heathrow’dan sonra Avrupa’nın en büyük havalimanına sahip olan şehir, yine dünyanın en büyük kimya, finans ve sanayi merkezlerinden sayılıyor.

Türklerin de yoğun olarak yaşadığı Frankfurt; Avrupa Merkez Bankası, Almanya Merkez Bankası ve Avrupa’nın en yüksek binası Commerzbank Tower ile dünyanın en büyük turizm fuarına da ev sahipliği yapıyor…

Almanya’nın önemli yollarının kesiştiği Frankfurt’un ortasından geçen Main nehri, kentin boynundaki bir kolye gibi… Frankfurt merkezinden biraz uzaklaştığınızda başakların ardından 19’ncu yüzyıl binaları ve (onların panaromasını bozmadan yükselen) gökdelenleri görebiliyorsunuz…

***

Frankfurt’a geçen hafta Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Başkanı sevgili dostum Gürsel Köksal ve değerli eşi Gisela’nın davetiyle gitmiştim… 200’e yakın üyesi bulunan ATGB’den bazı arkadaşlarla da tanışma şansım oldu. Avrupa’daki gazetecilerin çoğu 10 yıl öncesine kadar Türkiye’deki ulusal gazete ve bulundukları ülkelerdeki toplum basınına hizmet ederek çarkı döndürmeye çalışıyordu… Türkiye’deki çoğu ulusal basının Avrupa’daki gibi “copyright” haklarına saygı gösteren ve bağımsız yayın yapan kurumlara dönüşmeyip, iktidar borazancılığına soyunması ve bu çemberin dışındaki kalanların da ayakta kalma uğraşısı içine düşmesi yurt dışındaki Türk gazetecilerin çoğunu da işsiz bıraktığı söylenebilir…

Korkarım ki Türkiye’deki ulusal basına hizmet eden son kuşak biz olacağız… Bizim yerimize gelecek Türkiye’de basın deneyiminden yoksun gençlerin Türkçe’yi ikinci dil olarak konuşması Türkçe toplum gazetelerini de köreltecek gibi… Belki de içinde yaşanılan ülke dillerinin daha baskın olması Türkçe toplum gazetelerinin soyunu (çok değil 10-15 yıl sonra) tüketecek…

ATGB yalnız gazetecilerin dayanışma ve bilgi paylaşma kuruluşu değil, aynı zamanda bu gelişimleri izleyerek, meslektaşlarına yön vermeye çalışan bir uluslararası oluşum. Türkiye’nin bir yansıması olarak ulusal gazetelere hizmet eden pek çok üyesinin işsiz kalması ya da çemberin dışına ötelenmesi ATGB’ye kan kaybettirse de daha çok misyon yüklüyor. Her şeyden önce medyanın gittiği yolu öngörmek ve Avrupa’daki medya çalışanlarının (başta sendikal olmak üzere) haklarını Türkiye’ye taşımak ATGB’nin küçük omuzlarında koskoca bir yük. Bütün bu kaygıları yüreğinde duyan deneyimli gazeteci Köksal’ın birikim ve enerjisinin ATGB’ye yeni bir yol çizeceğini düşünüyorum.

***

Dostlar kendisine yapılan kumpas üzerine 5 yıl hapis yatan gazeteci (ve CHP Milletvekili) Mustafa Balbay’ın Frankfurt konferansını da izleme şansım oldu.

Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu’nun daveti üzerine eşiyle birlikte Frankfurt’a gelen Balbay, onca yıl hapiste yatmasına karşın sol yanındaki cevahiri karartmamış. Başbakan Tayyip Erdoğan’a “diktatör” diyecek kadar hâlâ cesur. Tayyip ve Fetullah çatışmasını “Al birini vur ötekine” diye yorumlayacak kadar da açık yürekli. Balbay, CHP iktidarıyla ülkenin bütün renklerinin demokratik ve çağdaş bir yola evrileceğine inanıyor.

Balbay’ın (siyasi düşüncelerine katılalım ya da katılmayalım) ailesiyle birlikte ağır bir bedel ödemesi, bu 35 yıllık basın emekçisine büyük bir saygınlık kazandırdığını düşünüyorum…

Dostlar, Frankfurt’tan dönüşüm gidişimden daha umutluydu… Avrupa’daki bütün Türk gazeteciler olarak gerçekten çok zor bir dönemden geçiyoruz. Ne yazık ki her zaman olduğu gibi yine kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız. Aklımızı kullanarak… Ülkemiz için, mesleğimiz için velakin kendimiz için…

1084290cookie-checkGazetecilerin gelecek kaygısı…
Önceki haberSeçim ve tatil…
Sonraki haberUltra Europe sahnesinde ilk Türk DJ: Emrah İş
FARUK ESKİOĞLU
Faruk Eskioğlu, (1958, Akşehir) gazeteci ve yazar. 1985'ten bu yana yaşadığı Londra'dan Türkiye'deki ulusal medyaya yönelik muhabirlik, temsilcilik yaptı. Londra'da yayınlanan Türkçe toplum gazetelerinde çalıştı ve bazı gazetelerin kuruluşunda yer aldı. Halen sosyolojik değeri olan haber ve araştırmalara ağırlık veren yazar, halen 2004'te kurduğu Açık Gazete'yi (acikgazete.com) yönetiyor ve köşe yazarlığını sürdürüyor.Eskioğlu, 13'üncü yüzyılın sonunda Horasan'dan Akşehir Maruf köyüne yerleşerek tekke kuran Hasan Paşa soyundan geliyor. Hasan Paşa'nın oğlu Şeyh Hacı İbrahim Veli Sultan'ın "Mülk Allahındır" felsefesiyle Anadolu'da bir ilk sayılan kendine adına kurduğu yoksullara yardım vakfı ise halen faaliyettetir.Eskioğlu, ilk ve orta öğrenimini Akşehir'de tamamladıktan sonra 1979’da AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1984’te Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nde "master" yaptı. THA’da gazeteciliğe başladı. Aralık 1985’te kendi deyimiyle "siyasi sürgün" olarak geldiği Londra’da ilk 2 yıl baba mesleği kasaplık yaptı. İngilizce öğrendikten sonra medya okudu. Uzun yıllar Nokta dergisi İngiltere Temsilciliği, Hürriyet Londra bürosunda habercilik yaptı. Gazeteciliğin yanısıra 1986-98 arasında grafiker tasarımcı olarak çalıştı. Ayrıca pek çok siyasi afiş ve logo tasarladı.1998’de Türkiye’ye döndü. Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nde haberci ve star.com.tr’de ekonomi editörü olarak görev yaptı. “Basında etik ve toplam kalite yönetimi” üzerine araştırmalar yaptı, bu konudaki konferans ve panellere katıldı.Türkiye’deki 2001 ekonomi krizinde Londra’ya dönerek grafiker tasarımcılık ve gazeteciliği sürdürdü. Toplum gazetelerinden Olay’da genel yayın yönetmenliği yaptı. Londra’da ilk Türkçe internet gazetesini çıkardı ve toplum gazetelerine ilk ajans hizmeti sundu. 2004’te dünya haberleri veren acikgazete.com’u kurdu. İki ayrı toplum gazetesini yayına hazırladı. Türkiye’deki bazı tv kanallarına haber geçti, uzun süre Akşam Londra Temsilciliği’ni üstlendi.Londra'da 2004’te "İçimizden Birisi: Vanunu" başlıklı bir kısa film çekti. Londra'daki toplumu anlatması açısından bir ilk sayılan "Aşkolsun! Adı Aşkolsun" başlıklı belgesel romanı 2007’de Türkiye’de yayımlandı. Türkiye'den 150 ve Kıbrıs'tan 100 yıllık İngiltere'ye göçün anlatıldığı 3 ciltlik "Londra'da Bizim'Kiler" başlıklı araştırması 2019 sonunda çıktı. Eskioğlu’nun Su ve Defne (2004) adlı ikiz kızları bulunuyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.