Geçmişe vefasızlık, geleceği aydınlatmıyor

Aradan 50 yıl geçmiş. Bir haftadır, basın yayın organlarını izliyorum. Bu konu da, bir hatırlamaya dahi rastlayamadım. Bunu sağlayan siyasal partiler ve bu hakdan yararlanan sendikalar, bu konuda ne açıklama yaptılar, ona da rastlayamadım.

Sendikal örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi düzeni ile ilgili, 50 yılda gelinen noktayı özetlemek için bundan daha iyi bir belgeleme olabilir mi. Hatırlanmıyor, hatırlatılmıyor. 50 yılda gelinen nokta değerlendirilmiyor. Bir durum tesbiti yapılp, geleceğe ilişkin projeksiyonlar yapılmıyor. 50 yıl böyle geçiyor. Ne diyelim.

Hatırlamaya çalışalım. Sosyal haklar ve sosyal devlet ilkelerinin hayata geçirilmeğe başlandığı, 1961 Anayası sonrası durum. Bu gün, 1961 Anayasası düzenlemelerinin, neresindeyiz ve nereye doğru koşuyoruz. Anayasa konusunu bir yana bırakalım.

Sendikalar var, ama toplu iş şözleşmesi sistemini çalıştıracak olan, bir yasal düzenleme yok. Hasan Hüseyin’in, “KAVEL” şiirini hatırlayalım. “Kavel Grevi” günlerine dönelim. Dönemin Çalışma Bakanı, yıldızı yeni parlamağa başlayan, genç bir politikacı. Bülent Ecevit.

Bakanlığın tozlu raflarında bekleyen bir dosya. 1960 sonrası Çalışma Bakanı olan, Lozan’dan dönen, ileride sosyal politikanın duayeni olacak, Dr.Cahit Talas’ın başlattığı bir çalışma. Sendika ve toplu iş sözleşmesi sisteminin, 61 Anayasası’nın getirdiği düzenlemeler çerçevesinde, nasıl kurulmasına ilişkin yasa tasarısı taslağı dosyası.

12 Eylül 1980 de yer ile yeksan edilen, uygulaması 20 yılına bile ulaşamayan iki yasa. 274 sayılı Sendikalar Yasası ve 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası. İşte 1963 ve 24 temmuz tarhini taşıyor. Bir dönem çalışanlar açısından bayram olarak kutlanan, bu tarihin kökeninde yatan, 24 Temmuz 1963. Ve 50 yıl sonra, 24 temmuz 2013. Dile kolay yineleyelim, geçen 50 yıl.

Bu yasalar, siyasal hayatımıza genç bir politikacıyı tanıtırken, adı ile anılacak bu düzenlemeler sonucu, yeni bir siyasal lider de yetişmeye başlıyor. Bülent Ecevit.

Tarihi değerlendirmek isteyenler, bu dönemin toplu belgelerini, şimdi kütüphanelerinde kalmışmıdır bilemiyorum, Türk-İş’in bastırdığı kitap, tutanaklar. 200 e ulaşan Üniversite oldu. Bu kitabın tıpkı basımını yaparak, bunu Üniversitelere dağıtmak bile, güzel bir 50. yıl anması ve kutlaması olabilirdi.

25’in üzerinde üniversiteler de, Çalışma Ekonomisi Bölümü var. Bu bölümlerde okuyan, binlerce öğrenci var. Bunların, nereden gelip, nereye gidiyoruzu doğru değerlendirebilmeleri için, bu gelişmeleri ilk kaynakdan izlemeleri kadar, geleceğe önemli bir yatırım olabilir mi.

Yaşları 50 nin altında olan bir çok sendikacı var. Bu gün oturdukları o sandalyeninin geçmişinin nasıl sağlandığını ve neler olduğunu bilmeleri halinde, neler kaybettiklerini ve kaybetmeğe devam ettiklerini görmeleri, yararlı olmaz mı ?

Bu konuların, 50 yılın kutlaması içinde, nasıl değerlendirildiğini arıyorum, bir haftadır.

Türk-İş’e bakıyorum. Sessiz sedasız, aylardır bekleyen kamu işyerlerinde çalışan işçilerle ilgili, toplu iş sözleşmesi uyuşmazlığını, işveren olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile anlaşarak bağlıyorlar. Sosyal taraflar içinde, üçüncü kişi olarak, uzlaştırıcı arabulucu olarak yer alması gereken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, bu elli yılda geldiği durum bile, başlı başına bir değerlendirme konusu.
Herhalde şimdi, Bayrama giderken, toplu iş sözleşmeleri imzalanacağı için, aradaki fark da, bayram öncesi ödeneceğine göre, bu dönem de geçti. İki sene sonrasına kadar, rahatlığına ve rehavetine geçebiliriz diye mi düşünüyorlar acaba. 50.Yılda, en büyük işçi Konfederasyonunun durumu bu.

Bu yasaların çıkmasını sağlayan, CHP ne bakıyorum. Seçimler geliyor. Kimler aday olacak. Adayları belirleme de hangi kriterler olacak. Ya da adaylar ve parti olarak, politika belirlemesinde hangi konular var. Bu ellinci yıl ile ilgili, kendi yaptığı ile ilgili, bu gün ne diyor ve geleceği nasıl öngörüyor. Arıyorum.

CHP’den ayrıldıktan sonra, Bülent Ecevit’in kurduğu ve onu tekrar Başbakanlığa taşıyan, DSP’ye bakıyorum. Parlamento dışında kalırken yüklü bir maddi olanaklarla, Bülent Ecevit’in bıraktığı partiye bakıyorum. Bu 50. yıl ile ilgili olarak, Bülent Ecevit’i nasıl anıyor. Bu partiye bakıyorum. Nerede.

Rahmetli Bülent Ecevit’i düşünüyorum. 274 ve 275 sayılı yasaların 50. yılı. Bu gün nerede olduğumuz değil, nereden geldiğimizi bilmek için, bir ellinci yıl kutlaması yapılıyor mu diye baktığında, acaba neler düşünüyordur.

Bu yasaların hazırlanmasında ve çıkmasında büyük katkısı olan, adam gibi adam, dürüst sendikacı rahmetli Bahir Ersoy’u düşünüyorum. Bu çalışmaların, kendisini Çalışma Bakanlığı kotuğuna kadar taşımasından sonra bile, sendikacı kimliğini hiç unutmayan, bu kimliği sıçrama tahtası olarak bile kullanmayı, aklından bile geçirmeyen, bu güzel insani düşünüyorum. Çocuklar neler oluyor, deyişini duyar gibi oluyorum.

Ve yazının başlığına geçecek, şu sözcükler, buruk bir şekilde dilime takılıyor.

Geçmişe vefasızlık, geleceği aydınlatmıyor.

___________________________

İstanbul. 30 Temmuz 2013. Salı. İ[email protected]

1552850cookie-checkGeçmişe vefasızlık, geleceği aydınlatmıyor

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.