Grevler reklamın bir aracı oldu!

Reklamın iyisi kötüsü olur mu? Elbette reklam reklamdır diye bakanlar reklam yapmak için ellerindeki tüm olanakları kullanırlar. O kadar ilginç yöntem bulurlar k, eğer varsa şeytanın aklına bile gelmeyecek her yöntem reklam için malzeme olabilir.

Reklam para verilerek başkalarına yaptırılabilinir, çünkü reklam karşılığında verilen paranın kat be kat daha fazla paranın kasaya girmesi planlanır. O yüzden Türklerin atasözünde olduğu gibi hindi gelecek yerden tavuk esirgenmez! Elbette birkaçınız itiraz edecektir, hindi değil, kaz, kaz! O kadar da kaz olmayın kardeşim hindi dediysem hindidir! Turkey yani turkey! Yaşasın yeni yıl yemekleri! Yoksa batı dünyası bizim gibi ülkenin adını nasıl duyacaktı?!

İşveren bu her an para düşünür, para için anasını satar babasına satar. Ticarette her yol mubahtır, hem bu şekilde aile saadeti bozulmamış, babanın gözü dışarıdan alınıp evin içine yeniden konulmuş olur, hep Amerikalılar düşünüp uygulayıp, biz de sonra onu kopyalayacağız değiliz ya, bizim tarihi bilgimiz daha dünkü Amerikalıdan daha ileri… henüz Amerika’da beyazlar beşik filan sallamazken, bizler baharat ve ipek yolunun üzerinde ticaret yapıyorduk!

Ticaret dediğin nedir ki, al sat, sat yeni mallar al, aldığın malları da çok geniş kesime sat! O yüzden eşek sırtında çerçicilik ancak bizim ülkemizde olurdu, o da yakın zamana kadar köylerde vardı! Küçük Amerika olmak için yollar yapmasaydık, hala çerçici olarak dolaşan küçük esnafımız varlığını koruyacaktı, ne yazık ki geleneksel ticaretimizin izlerini bile silip bugün alışveriş merkezleri merakı içinde bakkalımızı bile yok ettik. Neymiş efendim, küçük olacağına kapitalist gelişmiş ülke ol! Teknoloji sahibi olmadan teknoloji satmaya çalıştık, o yüzden sanayi ülkesi olduğumuzu kanıtlamak için ülkede ele avuca gelen ve bir zamanlar her şeyi yetiştiriyoruz, biz, kendi kendimize yeteriz edebiyatları yaptığımız o çok övündüğümüz tarımı yok ettik. Neden efendim, çünkü biz tarım ülkesi olmayacağı, muasır medeniyetler gibi sanayi ülkesi olacağız. Olmak için sanayi kurmak yerine tarımı yok ederek montaj sanayimiz ile sanayileşiverdik! Sonradan sanayileşen, montaj sanayinin devlet sübvansesi ile sermaye birikimi yapan küüüçük burjuvazisi, burjuva olmak için gidip İrlanda’dan küçük toprak alarak dük olma peşinde olduk. Bazıları gibi dükler nasıl davranır diye kurs bilem almış, ama ee küçükten birden büyümek kolay değil, karışık bir burjuva kültürü içinde dünyayı keşfetmek için colombus’un gemisini tarih sayfalarından çıkarıp, Piri Reis’in haritası eşliğinde yola çıktık! Daha sonra birileri söyledi ki, piri resin uzuuun yolcukları sonunda kellesi vücudundan ayrılmış… kelle mi daha önemli, burjuvazi olmak mı? Yetenekli milletiz vesselam, henüz yapılmamış binaya kiracı alıp, ondan kira aldık… taksim meydanında dikili olan saatte bakma ücreti aldık! Uyanık olmak için uyuyan birilerin olması gerek. Uyanıklığımız ile övündük, aslında uyuyanlar ile dalga geçtik yıllar boyu… her şeyi bilen, her şeyin hilesini hurdasını yapan uyanıklar hep bu milletin çocuğu olarak kaldı… eller devesini Üsküdar’dan geçirmiş, biz hala devenin başını tutmadan Üsküdar’da “katibim setresi uzun eteği çamur” türküsünü söylerken, düşecek bir mendilin hülyası içinde karşı kıyılara bakar olmuşuz!

Reklamın iyisi kötüsü olmaz, çünkü reklam olması için sermaye birikimi yapmış ve ticaret ile uğraşan bir şeylerin olması gerek, o yüzden uzun uzun bizim sermaye birikimimiz üzerine bir iki laf lakırdı ettik! Bizde sermaye birikimini zorla ilk mecliste katip olana yaptırdılar. Katip olduğu efendi, ağa! Bu topraklardan göç edenlerin topraklarına el koydurularak pamuk ticaretinden pamuk banka dönüş yaptırıldı oldu mu yeni bir sermaye birikimi olan zenginimiz! Devlet destekli zenginler oluşturulurken, bu yeni zenginlerin ürettikleri çürük malları kaliteli mal diye yutturmanın yolu gümrük duvarlarına yüklenen vergilerdi. Görünmeyen demir duvarlar ile sermaye birikimimiz; işgal edilmiş, sonra kurtulmuş, sonra yangın ile yok edip yeniden inşaat ettiğimiz İzmir havası eşliğinde teorisi oluşturulmuş ve Amerikan Marshall yardımları ile süt içine topluma zor ile süt tozu içirilen bir eğitimden geçmiş kuşaklar yarattık! Yeni kuşaklar üretmek için değil, tüketmek için bu toplumun vazgeçilmezleri olarak şehirlere doğru göç etmişler. Şehri dediğin taşı toprağı altındır diye masal uydurulmuş, o masalın içinde yer alan altın bir elmadan pay almak için uzak doğunun çöllerinden kalkıp bu toprakları işgal eden atalarımızın ruhu ile batıda yer alan şehirlere doğru sırtımızda bohçalar ile gelmiş, bu yeni zenginlere gönüllü işçi köle olmuşuz. İşçi köle olmaktan bizi bir Karaoğlan kurtarmış, sonra ona demişiz Kıbrıs fatihi! Karaoğlan çalışma bakanlığı yaparken sendikal olmayı özendirmiş, hadi demiş kendi ayağınızdan asılın! İşçiler ilk sendikalarını Amerikan sermayesi ve desteği ile federasyon haline getirmişler. Al gülüm ver gülüm dönemleri taa bu kuruluş sürecinde başlamış. Toplu sözleşme, iş yerinde iş güvencesi, sendika ağalarının bilmem hangi ülkenin adasında iç eğitimden geçmesi filan ile yeni bir süreç başlamış. Sanayi ülkesinde sendika olmaz olur mu? Elbette sendika sanayileşmenin bir göstergesiydi, onu da devletin güzel elerli ile Amerikan bezleri eşliğinde hayata geçirildi. Amerikan bezi üreten Sümerbank’ımız sayesinde sanayileşmek için önemli adımlar attık! Bize biçilen don o günden belli olmuştu, o dona kıçımızı yerleştirmeye sermaye birikimiz ile çabalıyorduk!

Reklam, işte bu kıçımızı Amerika’da biçilen dona kıçımızı yerleştirirken tıpkı sendikalar gibi olmazsa olmaz olan reklamda günlük hayatımıza girdi! Naif, güzel desenler eşliğinde ilk reklamlarımız gazete sayfalarında görünmeye başlandı… Ya yürü kulum denmişti, reklam ile yürümeye başladık! Yeni bir dünya kurulacaktı, o yeni dünyada yerimizi alıyorduk!

Bu kadar laf, söz neden yaptık biliyor musunuz? İki unsuru bir biri ile kucaklaştırmak için!

Sendika ve sermaye sahibi olanların reklamda buluşması!

Günümüzde bir çok işyerinde arka arkaya grevler olmakta ve grevler ile dayanışma konserleri, toplantıları yapılmaktadır. O grev yapılan yerin ismi her gün medyanın güzide saatlerinde söylenmekte. Grev yapılan yerlerin fotoğrafları yayınlanmaktadır. Filmler, fotoğraflar, muhabirler, halaya duran işçiler, bir biri ile pazarlık yapan temsilciler. Reklamın iyisi kötüsü olmaz diyerek, işlerin durduğu veya kötüye gittiği zamanlarda grev haberleri bir anda ortaya serilir. İşçiler kendileri için mücadele ettiklerini bilirler, patronun çıkarı için çalışanlar çaktırmadan patronlarının işlerinin iyiye gitmesi için görünmeyen reklamın bir aracı oluverirler. Patron yani sermaye sahibi işçinin iliğinden dahi yararlanırken, görünümünden de yararlanmayı eksik etmez!

Sendikalar işte burada hizmete girerler, sorunsuz bu reklamın sonlanması için ellerinden geleni yaparlar. Ne şiş yansın ne kebap halleri ile sınıf bir çeki düzen içinde halaylar eşliğinde grev yaparken, birilerinin canı acır, birileri canı acıyanın üzerinde politika yaparak kendisini sendika koltuğuna daha sıkı sarar. Koltuklarından memnun olanlar, işyerleri kapanmasın diye her türlü özveriyi gösterip, işçi ile patron arasında orta yolu bulur. Ve bir grev daha sona ererken, işçi aldığı birkaç kuruş ile zaferini ilan eder, fakat sonuçta uzaktan bakarsan dünden fazla daha iyi bugünü yaşamıyordur, hatta göle görünmeyen bir yaşam kalitesinde düşüklük olmuştur ama ülkenin genel durumu içinde şükretmekten başka çareleri yoktur!

Bunca sene grevler olur, bunca sene mücadele yapılır, işçiler haklarını bir alırlar, bir kararname ile verirler. Alırlar, verirler ve hala yaşam kaliteleri Amerika’daki işçi kadar dahi değildir.

Grev, birileri için reklam aracına dönderildikten sonra, çeşitli işkollarında olduk olmadık zamanlarda grev kararları alınıp, sonra orta yol bulunup çözülmesi meydanında ilgisini hep sıcak tutmuştur. İşyeri cinayetlerinin olduğu alanlarda hiç grev duydunuz mu? O cinayetler bile işverenin; “bakın bizde o kadar çok iş var ki, işçim canını dine takıyor yetiştirmek için…” diye konuşabiliyor. Cinayetler bile reklam aracına dönderilebiliniyor…

Burjuva kendi sendikasını yaratmıştır, danışıklı dövüş içinde yandaş sendika işçilerin haklarını alabilmesi için erk gücünde korku ile işçileri kendi çatısı altında toplayarak bu yeni reklam dünyasında yıldız olmak için her türlü aracı kullanmaktadır. Arada bir gidip bordo yakan sendika efendilerin görmek reklamın bir başka boyutudur. Her şey para için, her şey sermaye birikimi için… her zaman burjuvazi sermaye biriktirmez ki, arada burjuvazinin güvenlik sibobu sendikada sermaye biriktirir! Çok fazla sermaye biriktirmelerine müsaade edilmez, hemen özelleştirilirler!

Çok uzun yazı yazdık, burada bitirelim isterseniz, böyle gelmedi, böyle gider konumundayız… Devran dönecek derler, her an zaten dönüyor ama reklam ile dönen devranda yeni konumlarımızı sürekli tespit etmek zorunda kalıyoruz. Saf ve temiz bir şey kalmadı, reklamın olduğu yerde her türlü gelenek, görenek, inanç, duruş sermayenin bir reklam aracı olabilmektedir. Her şey para için bakılan dünyada güzel olan bir şey kalmaz, evlerimizde plastik çiçeklerin sadece tozlarını alır konumunda oluruz.

Reklamların olmadığı bir dünya özlemi ile…

1589270cookie-checkGrevler reklamın bir aracı oldu!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.