Hadi mimarlar iş başına…

Yeni yapım camilerin görüntüsü İstanbul’un siluetini bozan diğer binalar kadar beni rahatsız ediyor. Yıllık tatilim boyunca gezdiğim yerlerde de aynı tür camilerle karşılaşınca anladım ki, Türkiye’de cami mimarisinin acilen değişime ihtiyacı var.


Çevrenize dikkatlice bir bakın. Eğer şu anda Türkiye’de uygulanan cami mimarisi sizi rahatsız etmiyorsa ya görsel zevkinizde ya da ideolojilerinizde bir tıkanma yaşıyor olabilirsiniz.


Türkiye’nin her yerinde her köşesinde, her kasabasında, her köyünde, her sitesinde yapılan eskiyi taklit camileri görünce “neden bu kadar cami yapılıyor”dan önce “neden bu kadar çirkin camiler yapılıyor” diye sormadan edemiyor insan.


Yıllar önce yapılan camileri taklit etmek kötü bir şey değil ama, bunlar taklit bile olamayacak kadar kötü yapılar. Mimar Sinan da Ayasofya’dan ilham alarak Süleymaniye’yi yaptı ama, taklit etmedi. Çünkü o bilgisi, tekniği ve estetiğiyle eserlerine imzasını atabilen büyük bir mimardı. Süleymaniye Camii’nden sonra muhteşem eseri Selimiye Camii’sini yapması taklitçiliğinin değil yaratıcılığının ürünüdür.


Şimdiki taklit camileri yapanlar ve yapımına izin verenler belli ki mimariden anlamıyor. Yaratıcılıklarını kullanmadan, günün ihtiyaçlarını ve getirdiği kolaylıkları göz önüne almadan sadece geçmişi taklit etmekle yetiniyorlar. Hem kopya çekiyorlar hem de kopya çekmeyi beceremedikleri için işi yüzüne gözüne bulaştırıyorlar.


Yaptıkları iş hakkında araştırma, inceleme yapma gereği duymadıkları gibi düşünmüyorlar da. Örneğin Osmanlı’nın veya Selçuklu’nun niye kubbe ve minare kullandığını merak edip, sorguladıklarını sanmıyorum. O zamanki teknik ve malzemeler göz önüne alınarak en geniş açıklıkları oluşturmak için kubbe tekniğini kullanmış olacaklarını düşünmüyorlar. Günümüz mimari tekniğiyle bu ihtiyacın başka ne şekilde giderilebileceği üzerine kafa yormuyorlar. Çünkü kubbesiz bir cami hayal edemiyorlar.
Kubbenin cami mimarisi için vazgeçilmez bir teknik olduğunu sanıyorlar. İran’da, Pakistan’da hatta Arabistan’da bile cami mimarisi konusunda farklı stiller denenirken biz eskiyi taklit etmeye, daha doğrusu edememeye devam ediyoruz.


Kaldı ki, Osmanlı zamanında bile kubbe her cami için kullanılmamıştır. Osmanlının ilk zamanlarında cami sadece ibadet yeri değil devletin merkezi olarak da kabul edildiği için herkesin toplanabileceği geniş açılara, geniş alanlara ihtiyaç duyulmuş. Osmanlının büyüyüp genişlemesiyle camiler de büyümüş. Dolayısıyla kubbeler de…


Ayrıca Osmanlıda büyük ölçekli camiler padişahlar için yapılırdı. Sultanlar, paşalar, valideler için daha küçük boyutlu camiler inşa edilirdi. Mahalle camileri ise küçük ölçekli olmakla birlikte kubbeli değil, çatılı olurdu. Çatılı camilerden neredeyse hiç örnek kalmadı diyebilirim. Hemen hemen hepsi ya yol yapımı sırasında, ya da bakımsızlıktan yıkıldı, harap oldu.


“Dinimizde belirlenmiş bir cami modeli yoktur” gibi iddialı bir söz söylemek istemiyorum ama her milletin kendi kültürüne, iklimine göre cami mimarisinin de bir biçim oluşturduğunu düşünüyorum. Hint cami mimarisi, Arap cami mimarisi, Selçuklu cami mimarisi, Osmanlı cami mimarisi benzer özellikler gösterse de birbirinden farklıdır.


Peki çağımızın cami mimarisi nasıl olmalıdır? Eminim ki bu konuda mimarlık fakültelerinde ciddi çalışmalar yapılıyordur ama, galiba var olan stili kırmak oldukça zor. Ben ister büyük ister küçük ölçekli, ister kubbeli ister kubbesiz olsun camilerin yeşillikler içinde doğaya ve çevreye uyumlu olmasını isterdim. Belki de taklit yerine yaratıcılığımızı kullanıp, günümüz cami işlevselliğine en uygun mimariyi bulmak en doğrusu. Hele altı dükkan üstü cami olarak yapılan binaların hangi mantıkla tasarlandığını anlayamıyorum. Bunlar camilerin var oluş sebepleriyle taban tabana zıt bir anlayışın ürünü olsa gerek. Maneviyat ve maddiyat… Bu ikili yan yana hiç
güzel durmuyor.


Büyük ölçekli cami yapımı için belirli koşullar aranmalı. Her önüne gelen her istediği yerde kafasına göre cami yaptıramamalı. Cami yapımına izin vermek için o bölgenin nüfus oranına ve mevcut olan cami sayısına bakılmalı.


Hadi mimarlar iş başına. Lütfen bir an önce bu olaya el koyun. Taklit camiler yerine, günümüz mimarisine uygun orijinal camiler yapılması konusunda halka ve yetkililere öncülük edin. Böylece geçmişimizden bize kalan Sultanahmet, Süleymaniye gibi camilerimiz ayrıcalık kazanacaktır. Eğer bu kadar kötü taklitleri olmasaydı, bugün bu camilerimizle daha fazla gururlanmaz mıydık sizce?


YAZARIN DİĞER ÇALIŞMALARI İÇİN: www.birsenaltiner.com


 

668100cookie-checkHadi mimarlar iş başına…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.