Hrant’ı anarken

19 Ocak 2007 günü Hrant Dink öldürüldü…

Agos gazetesi bugün internet sitesinden özel bir yayın yapıyor. Gazetenin kurucusu ve genel yayın yönetmeni Hrant Dink’in Agos’un kapısının önünde uğradığı suikastın sonrasında, haber bültenlerinin ard arda montajlanmış bir derlemesinden oluşan bu özel yayın, gün boyunca www.agos.com.tr adresinden izlenebilecek.

Ben az önce izledim. 3 yıl öncesinin trajik olayını unutmak mümkün değilse de o günün aktüel gelişmelerini televizyon ve gazete haberlerine yansıdığı şekliyle yoğun bir biçimde izlemek o günleri tekrar yaşamak gibi oluyor.

Hrant’ın öldürülmesi üzerine üç yıl önce yazdığım yazıda güvercinden ziyade Anka Kuşu’na benzetmiştim Hrant Dink’i. 80 küsur yıllık Cumhuriyet tarihinde kendi halkının tarihsel sorunlarına eğilen ve bunu tartışmaya açmaya çalışan neredeyse tekil bir örnek olduğu için.

Cenazesi ise Türkiye için mucizevi bir gelişmeydi. Yüz binlerce insanın Hrant’ın kimliğinde ezilen bir azınlık halkla dayanışması gerçekten eşsiz, olağanüstü bir durumdu. Sanırım, insan haklarının ihlallerine tepki bağlamında Türkiye için tarihe bir tepe noktası olarak geçecektir.

O günlerdeki atmosfere bakarak, kendi ölümü ile Hrant’ın özlediği daha toleranslı ve daha insancıl bir Türkiye’ye doğru bir adım atıldığı kanaatine varmıştım. Üç yıl sonra bu konuda kuşkularım var. Bunu sadece yargıda adalet arayışlarının sonuçsuz kaldığı için söylemiyorum. Ne de olsa bir üst yapı kurumu olarak yargının değişebilmesi için öncelikle toplumun ve toplumsal değerlerin değişmesi gerekiyor. Ancak tam da bu konuda tökezlediğimizi sanıyorum.

Yüzbinlerce insanın ‘Hepimiz Hrant Dink’iz. Hepimiz Ermeniyiz’ sloganlarıyla yürümesini bahane eden milliyetçilerin tepkileri farklı etnik kimlikleri ve kültürleri içeren çoğulcu bir toplumsal gelişmenin önünü kesmeye yönelikti.

Ardından, Türk Tarih Kurumu başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu’nun ‘Elimde Ermeni dönmelerinin listeleri var’ sözleri ile başlayan tartışma bir azınlık avına dönüştüğünde, kendisini de hedef tahtasında bulan Cumhurbaşkanı Gül’ün bile otantik Türk olduğunu kanıtlama çabalarına girdiğini gördük.

Kısa sürede 20 binden fazla imza toplayan Ermenilerden özür dileme kampanyası ise yasal tehditler, imza listelerinin milliyetçi İnternet sitelerinde yayınlanması ve imzalayanların hedef gösterilmelerinin ardından sekteye uğradı.

Ergenekon soruşturması ve Kürt açılımı ile ülke demokrasisinin bir atılım gösterebilme potansiyelinin önü ise hükümetin özellikle Kürt sorunu ve DTP’nin kapatılması konularındaki en azından pasif diyebileceğimiz tavrı sonucunda kesilmiş bulunuyor.

Başbakan’ın ‘halkın sabrını taşırmayın’ ikazı ise hızla gelişmekte olan milliyetçi tepkiye tuz biber ekerek Kürt düşmanlığının yaygınlaşmasının sinyali oldu.

Hrant Dink’in özlemini duyduğu, tüm azınlıkların huzur ve eşitlik içinde yaşayabileceği hoşgörülü bir Türkiye’den hala çok uzaktayız.

Demokrasi sınavı acil bir görev olarak önümüzde duruyor.

Dario Navaro
19/1/2010

1081240cookie-checkHrant’ı anarken

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.