IMF’nin üç yıllık programı

Bilindiği üzere, IMF programlarına göre bundan böyle üçer yıllık bölümler halinde plânlama yapılacak ve yıllık bütçeler bu perspektife göre hazırlanacaktır. 2006 Bütçesi, söz konusu üçer yıllık perspektifin ilk yıl dilimine ait bütçedir. 1963 yılından beri Beş Yıllık Kalkınma Plânı uygulaması yapılırken, bunu bir tarafa itip üçer yıllık plânlarla ekonomiyi yönlendirmenin gerekçesi, ancak, plânlamanın kalkınmayı hedefleyen bir toplumun gerçek gereksinimlere göre değil de, küreselleşen dünyada borçlu bir ekonominin alacaklılar açısından şekillendirilmesine göre yapılması gerektiği görüşüne dayandırılabilir. IMF’nin üç yıllık projesinin olası sonuçlarının irdelenebilmesi açısından, bu dönem boyunca ekonominin öngörülen temel göstergelerin analizi önem kazanmaktadır. 2006-2008 dönemi için ekonominin öngörülen temel göstergeleri şöyle belirlenmiştir.

Büyüklükler / 2006 / 2007 / 2008
GSYİH Büyüme Oranı (%) 5,0 / 5,0 / 5,0
Toplam Sabit Sermaye Yatırımı /GSYİH (%) 9,8 / 10,3 / 8,3
Kişi Başına Gelir (  bin $ ) 4,9 / 5,3 / 5,6
İşsizlik Oranı (%) 10,0 / 9,8 / 9,6
Faktör Verimliliği Artışı (%) 2,0 / 1,6 / 1,5
Dış Ticaret Hacmi / GSYİH (%) 56,7 / 57,9 / 59,8
İhracatın İthalâtı Karşılama Oranı (%) 68,5 / 70,0 / 72,0
Genel Devlet Gelirleri / GSYİH (%) 44,0 / 42,7 / 42,0
Genel Devlet Harcamaları / GSYİH (%) 46,8 / 44,2 / 42,3
Genel Devlet Borçlanma Gereği /GSYİH(%) –  2,7 /  – 1,5 / – 0,3
TÜFE (yıl sonu, %) 5,0 / 4,0 / 4,0 

Bu büyüklüklere dayanarak gelecek üç yıl için çizilebilecek tablo ve olası çıktılar şöylece özetlenebilir.

Ekonominin temel sorununun, hızlı kalkınma ve teknolojik atılım yapma olarak görülmesi gerekirken, üç yıllık perspektifte görülen tercih yönelimi, tam tersine, düşük tempolu büyüme ve görece emek-yoğun alanlara kayma şeklinde belirmektedir. Bunun en belirgin işareti, dönem boyunca yıllık büyüme oranının son dört yılın ortalamasının çok altında, % 5 olarak saptanmasıdır. Aynı doğrultudaki diğer önemli gösterge de, toplam sabit sermaye yatırımlarında önemli bir hamlenin görülmemesi ve faktör verimliliğinin giderek gerileyen değerlerde verilmesidir.

Aynı bağlamda vurgulanması gereken diğer bir nokta da, istihdam artışı sağlamaya yönelik olarak, teknoloji-yoğun alanlar aleyhine emek-yoğun alanlara rağbet edilmesidir. Böylece istihdam oranının yükseltileceği ve işsizliğin hafifletileceği öngörülmektedir. Nitekim, üç yıllık perspektifte işsizlik oranının % 10’dan % 9,6’ya düşürüleceği belirtilmektedir. Teknoloji yoğun alandan görece kaçınmanın diğer bir nedeni de ekonominin yetersiz alt-yapısı ve söz konusu yatırımların carî açığı zorlama niteliğidir. Öyle anlaşılıyor ki, öngörüler arasında dış ticaret hacminin de fazla büyütülmemesi ve carî açığın makul boyutta tutulması hedeflenmektedir. Üç yıl boyunca ihracatın ithalâtı karşılama oranının % 68,5’dan % 72’ye yükseltilmesinin öngörülmesi de, hem ihracatın hem de ithalâtın artış hızının düşürülmesinin öngörüldüğünün en belirgin kanıtıdır. Bu hazin tablo ise, baskılı döviz kurunun destek sanayii çökertmesinin sonucu ve kanıtıdır.

Böyle bir dar koridorda hareket eden ekonomide kamu kesimi borçlanma gereğinin ve bütçedeki faiz yükünün hafifletilmesi amacına yönelik olarak, net borçlanma politikasından net borç ödeme politikasına geçilmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla, “malî disiplin” olarak dillendirilen bütçe dengesinin sağlanması yoluna gidilmiş. Üç yıl boyunca, kamu harcamalarının milli gelire oranı % 46,8’den % 42,3’e geriletilmesi hedeflenmiş. Üçüncü yıla kadar kamu gelirlerinin de benzer orana ulaştırılması hedeflenmektedir. Bütçe içindeki faiz harcamalarını kamu harcamalarından çıkartırsak, dönem sonu itibariyle reel kamu harcamalarının mili gelire oranının % 35’ler dolayında tutulması hedeflenmektedir.
Ekonominin canlılık ve büyüme hızı yavaşlatılınca, üç yıllık TÜFE’nin de % 5 oranından % 4 oranına çekileceği öngörülmektedir.

Alt-yapısı güçlendirilmemiş, gelir dağılımı bozuk ve varsıl kesimlerin israf eğiliminin yüksek, genel tasarruf oranının düşük olduğu ve piyasanın insafına terk edilmiş bir ekonomiden daha farklı bir performans beklemek olası değildir. Böyle bir alt-yapı üzerine kurulan böylesi bir üç yıllık perspektif, ekonominin tümü ile güçlü ekonomilerin ağır bastığı uluslararası serbest rekabete açılması anlamına gelir. Bu perspektifin ucunda ise, kalkınma ve gelişme değil, kapitalist sistem içinde ikinci sınıf bir yapıda sürüklenme gözükmektedir.    

_______________

* Prof. Dr.

 


 

1594370cookie-checkIMF’nin üç yıllık programı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.