İNGİLTERE… Bekçi köpeği kucak köpeğine dönüşürse

Kamu adına ‘bekçi’ görevini gören bağımsız medyanın değerini hala anlayamayan kaldıysa, Türkiye’nin bugünkü haline bakmalı.
Kamu çıkarı yerine iktidara hizmeti seçen medya, toplumun refahı ve geleceğiyle artık ilgilenmeye gerek bile duymuyor.

Yöneticiler sorgulan(a)mayınca, hesap verilebilirlik ve şeffaflık da kalmıyor. Dahası, kurumlar, giderek daha beceriksiz ve yetersiz hale geliyor.

Türkiye’de, güdümlü medya kuruluşlarının kamu çıkarlarını koruma işlevlerini nasıl yitirdiklerinin en belirgin örneği, şu sıralar gündemde olan doğal felaketlere ne kadar hazır olunduğu  tartışması.

Coğrafi ve jeolojik konumundan dolayı, Türkiye’nin en fazla zarar gördüğü doğal felaket, yer sarsıntıları.

En kalabalık ve büyük şehri İstanbul da, birinci dereceden deprem bölgesinde kurulu.

18 yıl önce, 17 Ağustos 1999’da kuzey batı bölgelerinde meydana gelen depremde, Türkiye, resmi rakkamlara göre 17 binden fazla insanını kaybetti. Binlercesi yaralandı.

Can ve mal kaybının bu denli yüksek olması, deprem yönetmeliklerine uyulmadan, kaçak ya da kalitesiz malzemeyle yapılmış, doldurulmuş alanlara, dere yataklarına kurulu binaların yıkılması sonucunda gerçekleşti. Deprem sonrası kurtarma çalışmalarının yavaş ve yetersiz kalması, felaketin boyutlarını daha da artırdı.

1999 depreminin 18.yıldönümünde, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü, Marmara bölgesinde 7’nin üzerinde yeni bir deprem daha yaşanabileceği uyarısı yaptı.

Daha da ürkütücü uyarı, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)’ne bağlı 5 oda tarafından hazırlanan deprem raporunda dile getirildi. Şiddetli bir depremde Türkiye çapında 22 milyon konuttan yaklaşık 7 milyonunun yıkılabileceği öngörüldü.

18 milyon nüfuslu İstanbul’da tehlike daha büyük. Çünkü, bina kalitesi ve zemin sorunlarına ek olarak, toplanma alanları, son yıllarda imara açılarak alışveriş merkezleri ve işyerlerine dönüştürüldü.

İstanbul Kent Savunması adlı sivil toplum kuruluşu tarafından sosyal medyada başlatılan #Nereyesığınacağız etiketli kampanyada, yurttaşlar, yerel yönetimlerine dilekçeyle başvurup, toplanma alanlarının yerlerini öğrenmeye çağrıldılar.

İnşaat sektörü ve kentsel rantlar, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının ekonomik ve siyasi büyüme stratejisinin merkezini oluşturuyor. Yetkililerin verdikleri güvencelere rağmen, tünel ve köprü gibi dev projelerin olası bir depreme dayanıklılığı ise, henüz denenip görülmedi.

Ana muhalefet partisi CHP’nin, deprem vergilerinin nerelere harcandığı soruları ise, şimdilik yanıtsız.

Bir avuç bağımsız, çoğu internet üzerinden faaliyet gösteren gazeteci dışında, bu temel soruları ortaya atan, yanıt arayan, yorum yapan da yok Türkiye medyasında.

Depremin yıldönümünde ağırlıkla işlenen konular, siyasetçilerin anma törenlerinde yaptığı duygusal konuşmalar ve kırmızı karanfillerle sınırlı.

Marmara depreminin daha önceki yıldönümlerinde olduğu gibi, bu yıl da ‘1999’dakinden daha fazla hazırlıklı olunamadığı’ tekrarlanıyor ama nedense, niçin ve kim sorumlu diye sorulamıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI İÇİN:
http://www.firdevstalkturkey.com/tr

2114210cookie-checkİNGİLTERE… Bekçi köpeği kucak köpeğine dönüşürse

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.