“Kovalak” kelimesi Çanakkale ve Balıkesir civarında kullanılır. Kovalak; elinde avucunda olmadığı halde başkasının parasıyla gösteriş için gereksiz harcayana, tüketene denir.
Geçenlerde haber ajanslarına “Türkiye’den İngiltere’ye ‘corona’ yardımı” başlıklı haber düştüğünde işte bu kelime cuk diye oturdu: Kovalaklık… Haberde Türkiye’nin, Covid-19’la mücadeleye destek amacıyla, İngiltere’ye tıbbi yardım malzemesi gönderdiği ballandıra ballandıra anlatılıyordu. Haliyle yandaş medya bu haberi çok sevdi. Türkiye, İngiltere’ye bile yardım ediyordu…
Facebook’ta haberi paylaşırken arkadaşlara da şu soruyu sordum; “İthalata dayalı kısırlı üretimi olan ‘gelişmekte olan’ diye tanımlanan bir ülkeden, milli gelirinin üç katına sahip sanayileşmiş bir ülkeye tıbbi yardımı, anlamak istiyorum. 1. Kovalaklık 2. İç politikaya yönelik manevra 3. Bir ver, üç iste taktiği 4. Uluslararası ilişkiler böyledir. Senin kafan pek basmaz koçum. 5. Kafanı yorma ‘hepsi’ be yaaa… Sizce kaç numara?”
Gelen yanıtların çoğu 5 numaraydı. Hani “ayranı yok içmeye…” gibi şık ekleyenler de vardı… Çanakkale ve Balıkesir bölgesindeki arkadaşların 1’inci şıkkı tıklaması ve aslında aynı anlama gelen “ayran” şıkkını da ekleyenleri görünce “kovalak”ın pek anlaşılmadığını düşündüm. Akademisyen arkadaşım Zafer Yörük de benim gibi kovalaklık diyenler arasındaydı. Bir de Facebook’ta özelden sorduğum Türkiye’nin Londra eski büyükelçilerinden ve CHP’nin dışişlerinden sorumlu milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz de “şık 1” dedi. Prof. Dr. İbrahim Sirkeci hocamız da “6. Osmanlı rüyası” demiş. Sizin yorumunuzu da merak ediyorum hani…
Bu arada bir okurumdan “İthalata dayalı kısırlı üretimi olan ülke Türkiye mi? Güldürmeyin beni” diye başlayan İngiltere yerine Türkiye’nin sanayileşmiş durumda olduğunu öne süren bir yorum aldım. Okur “Ayrıca bu konuyu bu şekilde basite indirgemeniz hiç yakışmıyor gazeteci kimliğinize” diye devam etmiş. Ne diyeyim. Dumura uğradım. Her gün bir şey öğretiyor hayat.
* * *
Dünya Temel Gelir Ağı’nın kurucusu Prof. Dr. Guy Standing, “Temel bir geliri olan dönüştürücü bir stratejimiz yoksa korkarım ki 1930’lardaki gibi otoriter tiranlara hızlı bir geçiş gerçekleştireceğiz” diyor. Cumhuriyet’ten İpek Özbey’e konuşan İngiliz iktisatçı, “Koronavirüs salgını bu tehlikeyi çok daha büyük hale getirir” diye devam ediyor.
Yazar Aydın Çubukçu da uyarmıştı. II. Dünya Savaşı sonrasında emperyalist ülkelerde işçi sınıfı (seçimle iktidara gelebilecek kadar) güçlüydü ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği emperyalizme bir tehdit ve işçi sınıfının arkasını yaslayabileceği bir güçtü. Kapitalist ülkeler işte bu nedenlerle iktidarlarını koruyabilmek için sosyal hakları tanımak zorunda kaldılar ve süreç içinde işçi sınıfı gücünü yitirdikçe de tırpanladılar… Salgın sonrasının fotoğrafında eski gücünü yitirmiş bir işçi sınıfı yer alacak, üstelik küresel sosyalizme kol kanat gerecek bir kale de olmayacak… Safları örgütlü mücadelede sıklaştırmazsak, duyduğumuz çizmelerin sesi olacak dostlar…
* * *
Her 11 Nisan’da Kıbrıslı Türk ve Rum sosyalistler ortaklaşa olarak, Kıbrıs’ta 1965’te katledilen sendikacılar Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’i anma gecesi düzenlerdi. Bu yıl ilk kez virüs salgını nedeniyle toplanılmadı. İngiltere’deki Kıbrıslı toplum son 3 yılda çok değerli isimlerini yitirdi. Sendikacı Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’iyle birlikte Hasan Raif, İlker Kılıç, Hulus İbrahim ve salgında yitirdiğimiz Kamil Ahmet’i de saygıyla anıyorum.