Kedi severlerin kuyruğuna yine basıyoruz…

Sonuçlarını bilerek bu yazıya başlıyorum; galiba ¨Ben, kaşındım!¨
Paparayı yersem, hiç şaşırmayın…

Geçmiş zamanlarda yazdıklarımdan ders almamışa benzerim: Kedi köpek taşkınlığı içinde bulunan, bu hayvanları sevmenin cılkını çıkartmış, ifradına varmışlardan ama bilhassa kedi denildi mi dinsel bir tepkiyle karşılık verenlerden yediğim zılgıtı bilirim, fakat yine dayanamadım, işte yazıyorum.
Pek yakında, facebook ‘taki kedi sever hanım dostlarımdan beni hesabından silenler de olacaktır; bilirim…
2014 yılı istatistiklerine bakılırsa, ABD’de tümen tümen kedi-köpek toplamak ve bunlarla aynı evde yaşamaya dair korkunç hikâyelerin polis-belediye-sağlık ve çevre birimlerine yansıyanlarına dair sayı 788’e ulaşmıştır.
Kedi sidiği kokan evin çevresindeki komşular şikâyet edince, gerçek ortaya çıkmış; anlaşılan bu…

Yine aynı verilere göre, düzineyle kediyi evine alıp, artık nasıl bir ev olacaksa, işte burada yaşamaya kalkışanların yüzde 79’u kadın, gerisi erkektir.
Son bir sayı daha: Bütün kedili hadiseler içinde, 17 vâkada, ölen kedileri leşleri kurtlansa dahi evinden atmaya kıyamayan kadınlar da vardır; destûr! Evi kaynar sularla yıkamalı!
Kanada’da yayımlanan Montreal Gazette ‘nin geçenlerde özel bir haber yapmasıyla gündeme yerleşen Barbara Lisbona adlı kedi sever bayanın evi evlere şenliktir:
Şikâyet üzerine polis zoruyla eve giren sağlık görevlileri içerde kırktan fazla kedi bulmuştur; bir düzine kediyse, hastalıktan ölmüş, belki canlanır diye bir kenarda bırakılmıştır. Evin kedi tüyü, kılından nefes almak zordur; görevliler özel maske takar.
Kedilerle haşır neşir olduğu için yüzü de kediye benzemeye başlayan kadınlar vardır; dikkat edin, kızmayın ama vallahi öyledir.
İşte Barbara’nın ruh hekimlerini ilgilendiren bu durumu üzerine konuya dair akademik yayın sahibi bilim insanlarından J.Nathanson ve veteriner G.Partonek, bu tür kişiliklerin ¨Özel bir şey yaptıklarına inanan, ancak geçmişlerinde, bilhassa gençkızlık dönemlerinde bir travma yaşamış, sevgi ve saygı hasreti içinde kalmış, seksüel problemleri bulunan; vs.vs…¨ diye tanımını vermekteydi; Freudvâri açıklamaları peşin peşin geldi.
Kim bilir, belki doğrudur! Ben psikolog-psikiyatrist miyim, nereden bileyim, zavallı bir yazarım…
Ancak kendi tecrübelerimden bilirim ki, sevdiğinden evlenme teklifi alamayan kızların kedilere düştüğünü söylemek zor değildir.
Anlaşılan şu ki, kedi severlik bir bakıma kendini severliğe dönüşmektedir; köpek besleyenler için aynı şeyi söylemiyorlar.
Demek, kedi ve köpek düşkünlerinin temel farkı biraz da burada yatıyor.

Amerikan Psikoloji Derneği , konuya dair bir açıklamayı göndermekte gecikmedi, geçenlerde yayımlandı.
Kedilere düşkünlüğün, bu hayvanları sevmekle açıklanamaz bir yanı vardı, zira özellikle sevgi eksikliği içinde kalmış gençkızların-kadınların kedilere sevgi yöneltmekle bir bakıma içlerindeki kırgınlığı reflexion-yansımaya/yansıtmaya çalıştıkları söylendi.
Bu hanımları açık açık CAT LADİES , Kedici Kadınlar diye niteleyen ben değilim; Kanadalı gazeteci, ülkenin 2 numaralı gazetesi ‘The National Post’un köşe-yazarı Barbara Kay’ dir.
Bir şey diyecekseniz, ona deyin!
Ben onun yalancısıyım; mâsumum!
‘Dinime küfrettin’ diye kılıcını çeken mürtedîden farklı davranmazlar; hele bir laf etmeye görün…
Zira kedi severlerden korkarım!
O sevginin bir karanlık yanı var, hissederim de anlatması ne müşküldür!
Pathological altruism-Hastalıklı Özgecilik/Yardımseverlik diye adlandırılan bu durumun, benim ailemde bir tanıdık simâsı vardı; yüzü sonradan kediye dönüştü.
Ayşe ablamız, Ziraat Bankası’ndan emekli olmuş, bir iki evlilik girişiminden başarısız çıkmış, çocuk sahibi olamayınca kendini kedilere adamış bir aile büyüğümüzdü.
Emekli olduktan sonra tek odalı evine çekildi; kimi kimsesi yok.
Bakımsızlıktan kısa sürede bıyıkları bile çıktı. Üst baş, hiç sormayın, pejmürde!
Bir düzine kedi beslemekle kalmaz, sabahleyin sepetine doldurduğu yemek artıklarıyla sokaklara dökülür, Kadıköyü’nün ne kadar aç Tekir kedisi varsa karınlarını doyururdu.
Onları öper sever, koklar, aşkından mest olurdu.
Sonra rahmetli oldu…
Kediler de göçüp gittiler…
Edebiyatçımız Bilge Karasu’nun Göçmüş Kediler Bahçesine!
Ya işte böyle, miyav miyav yani…

1593740cookie-checkKedi severlerin kuyruğuna yine basıyoruz…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.