Kerhanede sırasına girilen kadının cenaze namazı!

Türk siyasî hayatına ve laik düşünceye katkısı olan Profesör Yaşar Nuri Öztürk‘ün hocası olmuş, hocalar hocası bir din adamına ait ufku geniş, ucu bucağı görünmeyen, azıcık DonKişotvâri bir yaşam-öyküsü, bir bakıma Cumhuriyet tarihimizin de öyküsüdür.
Araştırmacı yazar Mehmet Günaydın‘ın titiz çalışmasıyla ortaya çıkan eserinin, sadece bir din adamının hayatını öğrenmek için değil, ancak elde edilecek dersleriyle Cumhuriyet tarihimizin iniş ve çıkışlarını, taassubun her yerde nasıl yuvalandığına dair gerçekleriyle anlamak için okunması gerekiyor.
Üstelik kitap düşkünü, mukallit, şaka sever ve kaldırır Cansız Hoca’nın hayatından güzel anektodlar da yer alıyor.
Bunlardan birisinin altını çiziverdim:
¨ İlk eşi Hatice Hanım, ¨Eğer ben ölürsem, Hoca ile kimse evlenmesin. Ben evlendim ama O’nun hanımı kitaplarıdır.
Bir kitabı okumaya başlayacağı zaman, ‘Allah’ım bu kitabı okumadan canımı alma!’ diye dua ederdi.¨

Heyamola Yayınları‘nca basılmış kitabın, daha baştan söylemeliyim ki, imla-yazım kuralları ve teknik açıdan tek bir kusuruna rast gelemedim; okudu mu, gözünden kaçmaz derler, ama…

Kitap kapağına dair daha fazla beklentim olabilirdi; biraz soluk kalmış gibi… Ama önemli ayrıntı değildir.

Kitaba, haliyle, Prof.Yaşar N.Öztürk bir takdim-sunuş yazmıştır; Öztürk Hoca’nın belagât sanatını, hep biliriz, yine aynı öz sözleriyle kitabın kahramanı Cansız Hoca’yı bir güzel takdim etmektedir.

1895’de, Trabzon Vilayeti Of kazası doğumlu Hoca diye başlarsak, Karadeniz’in neş’eli fakat hırçın mizaçlı, bir o kadar saygın ama yeri geldi mi küfürü eksik olmayan insanını gözönüne alacağınız için gülümsersiniz; biliriz.

Yanılmadınız!

Rahmetli Mustafa Cansız Hoca Efendi, tipik Karadenizli refleksine sahiptir.

Fakat Erken Cumhuriyet Döneminin aydınlanmacı, bilgiye dönük, moderniteye hazır bir insan kimliğiyle tanışırız.

Cansız Hoca köklü, eski bir Oflu ailede yetişmiş, ancak günün koşulları yüzünden medreselerden icâzet-izin belgesi almakla yetinebilmiştir.

Otodidaktik-özöğrenimli bir yaşamı var Cansız Hoca’nın, o yüzden de asla sonlanmıyor.

Tıpkı, Elias Canetti’nin Körleşme romanındaki Peter Kien gibi bir okuma-öğrenma aşkı içindedir.

Medreselerden ve birçok din adamından alınmış türlü tezkereler, icâzetnâmelerin tamamına ve ayrıca şahsî olarak tanınmışlığına bakıp 1946 yılında Milli Eğitim Bakanlığı, bir defaya mahsus olmak üzere, Cansız Hoca’nın tahsil terbiyesini üniversite ayarında kabul emiş, böylece kendisine fahri mezuniyet vermiş, bu olanakla rahmetli Mustafa Cansız Cumhuriyet’in yüksek tahsilli ekâliyeti-azınlığı arasına girmiştir.

Cansız Hoca’nın koyu bir İsmet Paşacı, CHP’li olduğunu eklemek gerekiyor. Dolayısıyla bütün siyasî görüşü Atatürk’ün 6 Ok İlkeleri diye bilinen parti programına ait modernleşmenin gerekleri yönündedir. Kendisine danışanlara verdiği cevaplar, bir halk adamı olarak ortalıktan eksik olmayan Cansız Hoca’yı pek güzel anlatır:

1960’lı yıllar… Trabzon genelevinde adı çıkmış, müşterisi ve âşığı, dostu bol bir kadın vefat eder.

Cenazesini imamlar kılmak istemez, ahali merhumeyi caminin musalla taşında yalnız bırakıp dağılacaktır ki Cansız Hoca, Gülizar adlı hatunkişi cenazesi için ortaya atılır:

¨Ey ahali!¨ der, ¨Daha birkaç gün evvel Gülizar Hanım rahmetli sizi kabul etsin diye kerhanede sıraya giriyordunuz. Kuyruk yapıp izdiham yaratıyordunuz… Şimdi, nasıl olur da, cenazesini kaldırmazsınız?¨

Ardından cenaze namazını kıldırır.

Yine, bir başka genelev kadını için, birkaç yıl sonra yaşanmış benzeri olayda, cenazeyi kaldırmak istemeyen imama ve ahaliye dönüp şöyle der; tok sözlüdür:

¨ Ulan! Üstte yatan pezevenklerin cenaze namazını kılıyorsunuz da altta yatanlarınkini niye kılmıyorsunuz?¨

Mütebessim bir kalabalık, ¨Hoca haklı vallahi!¨ diye saf durur, namazı kılınır.

Barnabas‘ın kaleme aldığı İncil’de yazıldığı gibi, ¨İlk taşı aranızdan en mâsumu, en günâhsızı atsın!¨ sözüne uygun bir karşılıktır bu; zaten hiç kimse tamamen mâsum değildir.

Cansız Hoca, bütün bütün bir halk adamıdır. Kahvelere gider, tanışlarıyla, dostlarıyla tavla atar, nargile tüttürür, kendisine her konuda danışmaya gelenleri karşılayıp dinler ve zeki, Karadenizliye ait o zekâ pırıltısıyla güzel cevaplar verir. Fıkra tadındaki bu anektodları, kısa hikâyeleri okuması, Mehmet Günaydın’ın kitabını bir şenliğe çevirmiştir; tavsiye ederim.

Şairliği, edebî yanı, siyasette aydınlanmacı-moderniteye açık kişiliğiyle tarafını açıkça belli etmesi, insan ilişkilerinde tatlı-sert oluşu Cansız Hoca’yı Cumhuriyet tarihimizin renkli kişilerinden birisi yapmaktadır.

Fakat bana kalırsa, onun yazdığı bir aşk mektubu bütün bunların üstünde-fevkînde bir şeydir; buyrun buradadır!

İlk eşini kaybettikten sonra geçen ‘münasip bir zamanı’ atlatır atlatmaz, kendisine yeni bir eş arayacaktır.

Canan Hanım adında bir öğretmene talip olur, aracı koyar, mektuplar yazar.

İşte onlardan birisi, ne hoştur:

¨ Canan!
Cansız’ın ağarmış saçlarını taşıyan başına kara duyguların yer almasını yersiz bulmadınız mı?
Öğretmen Cemil Bey vasıtasıyla size teklif edilen hayat arkadaşlığının bir takım arkadaşlar tarafından ‘fantazi’ tasvir edilmesi, nedense sizin de tatsız bulduğunuz bu konsere pek soğuk bir nidâ katmaz mı?
Üç gün önce Almanca öğretmeni Hulusi Bey’den ‘Sizinle aramızda tesis edecek münasebetin fantazi olacağını’ duyuşum yok mu?
Dimağımı uyuşturdu, havsalamı tutuşturdu.
Bu küçük varlığımda buz diyarıyla sahrayı kebiri birleştirdi dersem mübalağaya sapmış sayılamam.
Sizin ince ruhunuz buna tahammül edebiliyor mu?
Bu sözlerle alakanızın derecesini kestiremem fakat sizden de şikâyet ediyorum, susamam.
Canan! Temiz, duru isteğim tarafınızdan reddedilebiliyor.
Yalnız hissimin kalitesi değiştirilemezdi.
İstediğim müspet cevabı verdiniz de biz menfi mi yürüdük, üç aydır âdet, hayır diyerek tereddüdün, vesvesenin benzersiz örneğini vermediniz mi?
Ben bu orjinal tereddütlerin asıl bir karara bağlanabileceğini beklemekten başka ne yaptım?
Günlerdin bu istifhamların akrep kuyrukları kalbime saplanıyor, biriken şu istifham yekûnları yanlış mı hesaplanıyor, lütfen anlatır mısın?
Saygılar…
M.Cansız,
19 Ekim1945¨

***

Canan Hanım evlenseydi, soyadından dolayı, Canan Cansız olacaktı!

Belki bunu hesaba katmıştır, fakat rededişinden dolayı biz bir güzel aşk mektubunu okumak fırsatı buluruz.

________________

[email protected]

Cansız Hoca
Mehmet Günaydın
Yaşamöyküsü, anı
264 sayfa- Belgelik ve fotoğraf albümü hariç-
Heyamola Yayınları,
3.Baskı
İstanbul, 2013

1571440cookie-checkKerhanede sırasına girilen kadının cenaze namazı!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.