KIBRIS’TAN… AB’de Türkiye atağı

3 Ekim müzakere belgesi içinde yer alan Türk hava ve deniz limanlarının Rum bandıralı uçak ve gemilere açılması ile 27 Nisan 2004 tarihli Mali Yardım ve Direk Ticaret Tüzükleri konusu, Başbakan Gül’ün  Mayıs 2005 tarihli, liman kısıtlamalarını karşılıklı kaldıralım  önerisi altında birleştirilmeye çalışılıyor.


Ankara bu konuda AB içinde dayanılmaz ve karşı konulamaz ataklar başlattı. Ticaret, Ordu, Ekonomi, sanayi, hammaddeler, yer altı ve yer üstü zenginlikleri, genç nüfus ve elde ne varsa masa altından koz olarak kullanıyor. 


Şu anda AB içinde, Kıbrıs Rum Yönetiminin pek bir saygınlığı ve de pek bir ağırlığı yok. Zaten konumları da zurnanın “zırt” deliği. AB’li diplomatlar kendi aralarında konuşurken AB’ye üye ülke sayısını 24.5 olarak tanımlıyorlar. İlk duyduğumda jetonum galiba köşeliydi ve pek de anlamamıştım ne demek istediklerini. Söylediklerini başımı sallayarak anlamışım gibi geçiştirmiştim.


İkinci defa bu tanımı duyunca, utanmayı bir kenara bırakıp ne demek istediklerini sormuştum. Yanıtları çok ilginçti ve doğru bir teşhise dayanıyordu. Diyorlar ki, biz 1 Mayıs 2004 tarihinde, geri kalan 9 aday üye ile birlikte Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini de AB’ye üye olarak kabul ettik. O gün Kıbrıs adasının tümü AB sınırları içine dahil oldu. Ama AB’ye üye olarak kabul edilen kısım sadece güneyde egemenliği olan Kıbrıs Rumlarıydı. Yani adanın arazi olarak tümü AB içinde, ama siyasi olarak şimdilik ancak yarısı temsil ediliyor. Bu nedenle sayımızı hep 24.5 olarak kabul ediyoruz ve öyle söylüyoruz dediler.


Bence çok mantıklı ve çok doğru. AB’nin şimdilik 24.5 üyesi var. Buçuğun bir tanesi biz Kıbrıs’lı Türkler, diğeri de Kıbrıs’lı Rumlar. Ta ki biz de girene ve AB müktesebatı tümüyle kuzeyde geçerli olana kadar sayı 24.5 olarak kalacak. Biz de günün birinde girersek(?), o vakit buçuklu sayı tam sayı olacak, yani 25. 


Türkiye bunun farkında ve şimdi bu buçuğu koz olarak kullanmak çabasında.
AB’nin Kıbrıslı Türklere yönelik Mali Yardım ve Direkt Ticaret Tüzükleri Şubat 2006’da Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komitesi’nde görüşmeye açılacak.


Türkiye taktik olarak, İngiltere ve ABD’nin, Kıbrıs’lı Türklerin statülerinin yükseltilmesi ve ekonomilerinin iyileştirilmesi stratejilerini benimseyerek Avrupa Parlamentosu’nda, yoğun bir çalışmaya ve perde gerisi kulis faaliyetlerine başladı. Şimdilik alınan destek çok iyi.
Çalışmaların ama temasını, protokole göre Türk hava ve deniz limanlarını Rum bandıralı uçak ve gemilere açılması, buna karşın Mali yardım Tüzüğü ile direk Ticarete Tüzüğünün bir birinden ayrılmadan AB Parlamentosu tarafından onaylanması ve hayata geçirilmesi oluşturuyor.


Aslında buradaki ana amaç, Direk Ticaret Tüzüğünün onaylanması ile yıllardır Kıbrıs’lı Türklere uygulanan insaf dışı ve insanlık dışı ambargoların kaldırılmasıdır.


Gül’ün önerisinde olduğu gibi Rum bandıralı uçak ve gemilere Türk hava ve deniz limanlarını açmanın karşılığında Rumların Kıbrıs’lı Türklere uyguladıkları ambargoların kaldırılması ile Avrupa Parlamentosunda Direk Ticaret Tüzüğünün onaylanması arasında pek bir fark yok ve her iki işlemde teknik olarak aynı sonucu vermektedir.


Türkiye bu konuda, arkasına ABD’yi ve AB içinde İngiltere’nin başını çektiği grubu  alarak kesin tavrını ortaya koymuş ve Şubat ayında toplanacak Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komitesi’nde, Kıbrıslı Türklerin izolasyonunun kaldırılmasıyla ilgili tüzüklerin onaylanmaması durumunda protokolü uygulamayacağını ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin gemi ve uçaklarına koyduğu yasaklamaları kaldırmayacağını kesin ve resmi bir dille bildirmiştir.
Türkiye’nin elindeki bir diğer kozda, TBMM’nin protokolle birlikte, “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni” tanımadığını belirten deklarasyonu da onaylamamak seçeneğidir.  Bunu da AB’ye ima eden Türkiye, bu yeni stratejisi ile kısaca Kıbrıs halkı arasında “Koptuğu yerde kalsın” tavrı içine girmiştir.


AB’den gelen bilgiler, Türkiye’nin bu konuda çok ciddi olduğunun anlaşıldığı ve  Türkiye’nin protokolü uygulaması karşılığı söz konusu Mali Yardım ve Direk Ticaret Tüzüklerinin ayrılmadan beraberce uygulanması talebinin makul bulunarak, uzlaşı sağlanması için girişimler yapılmasının benimsendiğidir.


Bence, Türkiye’nin bu talebi ve ısrarları sonucunda, eninde sonunda AB’nin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini bir kenara iterek Türkiye ile karşılıklı bir uzlaşıya varacağının ve liman ambargolarının karşılıklı olarak 2006 yılı içinde bir şekil ve yöntemle kaldırılacağının sinyalleri şimdiden verilmeye başlandı.


Ben bunun kokusunu inceden inceye almaya başladım.


___________


* Prof. Dr.


 

653840cookie-checkKIBRIS’TAN… AB’de Türkiye atağı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.