Kronik muhalif!

Kronik kelimesinin anlamı ile söze başlayayım diyorum! Söze başlamak içinde izine gerek yok, çünkü muhalifler söze izinsiz başlayandır!

Kronik; bir hastalık olarak algılanır, iyileşmeyen, uzun süreli devam eden, (kimi zaman hayat boyu devam eden) durumdur. İktidar mücadelesi yapan ama iktidara hiç gelmeyendir. İktidara zaman zaman yakınlaşmış gibi olur ama tam yakaladım derken bir darbe ile birlikte zindanların duvarlarına seslerin bırakıldığı hallerdir. Bir durumun kronikleşmesi demek, artık o durumdan kurtulmanın zor olduğu haldir. Kronik hal aldığında sapmalar pek olmaz, fakat modern çağda her şey olabiliri baştan söylemekte yarar var…

İdeolojiler, kendilerini yaşatacak ve kendilerine hizmet edecek özneler üretir. Muhalif, böyle bir özne olmayı reddeden kişidir.

İdeolojilerin öznesi olmayı ret edene biri, aynı zamanda muhalefettir. Çünkü özne olarak kendisini görmediği yeri değiştirmek için mücadele eder. Mücadelesi, yeni ideolojilerin yaratılmasına ön ayak olabilir, ama yaratılana da muhalif olur. Muhalif demek, iktidardan hep uzakta olmak demektir. Bu, bizim Türkiye sol hareketinin tipik tanımı gibi oldu!

İktidardan uzak olan sol, kendi içinde iktidar mücadelesinden de hiç vazgeçmemiştir. Sol, iç muhalefet hareketler sayesinde durmadan parçalanmış, parçalana parçalana sonuçta sol diye bir şey kalmamıştır! Sol, işlevini sadece muhalefet görevi yapar konuma indirgemiştir. Son yıllarda 1 Mayıs’ı sendikaların inisiyatifine bırakmış, onların bayrağı altında yürümeyi seçmiştir. 1 Mayıs’ta söz, yetki, karar sendikaların olmuş, sol ise o korteje kavuşmak için ara sokaklardan engeller ile çatışmıştır. Çatışmanın yoğunlaştığı yerlere bir bakın, hedef haline gelen alan değil, korteje kavuşan sokaklarda yoğunlaşmıştır. Kortej ise sendikacıların yürüdüğü koldur!

Muhalif, var olan bütün iktidar gücüne karşı durmak demektir, fakat bazı durumlarda muhalif olduğunu söyleyenler iktidar olmak için birbirini kıyasıya hırpalamaktan geri durmaz. Küçük grubu içinde bile hiyerarşi kavgası olur! Eski ağabeyler vardır, birde ağabeylerin yerine geçmek isteyenler. Sonuç ideolojik değil, kişisel duruş noktaları yüzünden ayrılıklar olur, sonra bu ayrılıklara kılıflar büründürülür. Muhalif, önce ayrılan, sonra ayrıldığına kılıf uydurandır!

Muhalefet olanlar zaman zaman kendilerinin çok az olduğunu düşünürler ve yan yana gelmek için toplantılar düzenlerler, bu toplantıların bazılarından birlik kararı çıkar ama bir araya gelince, oluşan birlik kimliği kabul edilmez ve eski kimlik ile birlikte olmaya çalışılır. Aynı çatı altında dünyaya farklı bakanlar, en kısa zamanda ayrılık çanlarını çalmaya başlarlar. Ayrılık kaçınılmaz olduğunda, saflar belirlenir. Saflarda kişiler kendilerine roller biçerler. O roller içinde yeni zaman dilimine uyum sağlanır. Bazıları liberal olur ve iktidarın nimetlerinden yararlanmak için iktidara en yakın yerde durulur, oradan muhalefeteyken elde ettiği kimliğini ve çevresini kullanarak bir şeyler yapmaya çalışır. Muhalif, kendi egosuna teslim olduğu gün, eski ilişkileri kendi çıkarları yönünde en acımasızca kullanandır. Liberal dünyanın nimetleri görenin dönüşümü çok hızlı olur, eski arkadaşları bir toplantıya çağırdıklarında ise, o muhalefet günlerini büyük bir destan havası içinde toplantıya gelenlere ballandıra ballandıra anlatılır. ‘Eskiden’ diye başlar ve ‘o zaman diliminde yaptığımız her şey doğruydu’ der, bugün yaşadıklarını doğrulmak adına, çünkü eğer bugün aynı şekilde davrananlar varsa onları terörist olarak görür ama bunu açıktan da söylemez! Sadece onaylamadığını ve şartların uygun olmadığını belirtmekle yetinir.

Geçmişin ünlü sol muhalefetlerinin bireylerinin bir bölümü üniversitelerde profesör olmuştur. Ölen arkadaşları yaşamış olsalardı, onlarda profesör olacağını düşünürler. Üniversitede öğretim üyesi, gazetelerde köşe yazarı, ekranlardaki tartışma programların vazgeçilmezidirler. Üstelik her ekrana çıktığında, görüşünü açıklarken, diğerlerini küçümser bakışı altında ve bıraktığı kirli sakalının altına gizlediği gülümsemesi eşliğinde, AB kriterleri vb. laflar ile olaylara yorum getirirler. Onlar artık ‘bir bilendir’, muhalefet yapacakları yerine iktidar taraftarı gazetelerde ve ekranlarda görüşlerini yansıtanlardır!

Bir davaya bakarak turnusol kavramını kullanırlar, o davaya taraf olanlar ve olmayanlar! Taraf olanları da kategorize ederler, hayata hep kategorize ederek bakarlar. Kendileri gibi düşünmeyenleri küçümserler, demokrasi adı altında gelmekte olana alkış çırparlar. Demokrasi demek, olmuş olanı değil, olma ihtimali olanı mahkum etmek üzerine kuruludur. Bu durumda yeni liberal görüşün faşizan bir yansıması olduğunu kabul etmezler! En büyük demokratlar kendileridir. Bütün kültürler, diller, dinler kendisini ifade edebilmelidir. Fakat bu görüşleri savunurken, ifade edemeyenlerin bazıların haklarını göz ardı ederler. Başörtüsü üniversitelerde özgür olsun diye imza atanalar, Alevilerin çocuklarına yapılan asimilasyona karşı seslerini çıkarmazlar. Başörtüsünün özgürlüğü daha önceliklidir, Alevilerin istemlerinden. Çünkü aleviler iktidarda değildirler ve onların istemlerini dillendirmek onlara bir kapı açmayacaktır. Başörtüsüne özgürlük bildirisine imza atanların bir çoğu bir yerde danışmanlık gibi ekstra işlere kavuşmuşlardır! Çünkü devletin işleyişini yerine getiren hükümet ile aynı görüşü paylaşıyorlar! Kapı kulluğuna bir kez başladın mı, sonu yoktur. Kapı kullu olanlar her fırsatta kendilerinin kapı kulu değil, özgürlük ve demokrasi mücadelesi yaptıklarını söylerler. Kapı kulluğunun öteki adı, demokrasi mücadelesi olmuştur!

Muhalif, en zor koşulda dahi kendisine yaşam alanı açıp, orada kendisini geliştirebilendir. Kapı kulu olma durumu değildir.

http://www.cemoezkan.de
http://cemoezkan.blogcu.com

1584710cookie-checkKronik muhalif!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.