L. AMERİKA’DAN… ABD kendi etti, kendi buldu

ABD’de,  özellikle son yıllarda büyük protestolara sahne olan bir ülke olmadığından, Mart ayı boyunca çeşitli eyalet ve şehirlerde düzenlenen protesto yürüyüşleri herkesi şaşırttı.  Protestoların gerekçesi; son yıllarda ABD’nin bir türlü memnun olamadığı ve memnun edemediği, kontrol edilmeye çalışdıkca ucu kaçan göçmen sorunu.

ABD’de şu an tam 11 milyon kaçak işçi çalışıyor. Doğru okudunuz. Zamanında Washington’un ucuz emek için ürettiği politikalar, bugün 11 milyon kaçak işçi olarak geri döndü. Çoğunluğunu Latinlerin oluşturduğu  “Amerikan Rüyası”na kapılıp göçemeyenler arasında başta Meksikalılar,  Salvadorlular  Guatemalalılar,  Perulular, Polonyalılar, İrlandalılar bulunuyor.

Barış ve sosyal haklar için yürüyüşlerin uzun zaman önce yapıldığı Amerika’da, Mart ayının10unda önce Polonyalılar, İrlandalılar ve Meksikalılardan oluşan 100 bin protestocu Chicago’da, 23ünde Milwaukee’de kesin sayısı belli olmayan ama binlerle ifade edilen  “Latinler olmadan 1 gün” yürüyüşü, 24 Mart’da Los Angeles, Phoenix ve Atlanta’da yüzbinler, sonunda 25 Mart’da yine Los Angeles’de 1 milyon insanın katıldığı “ Se Puede”(olabilir-niye olmasın) yürüyüşü, sonuçlarını çok da geciktirmeden vermeye başladı. Yanlış hesap Bağdat’tan döndüğü gibi Washinton’dan dönmüyor demek ki.

Birinci Dünya’da protesto etmek, beğenmediğini söylemek, hakkını istemek hemen ve bir şekilde bir politik destek bulduğu için, bu protestolar da bir zirve ile pekiştirilip, ABD Kongre’sinden çıkartılan bir yasa tasarısı ile işleme kondu.

Bir kaç hafta önce hazırlanan yasa tasarısının adı: Sensenbrenner. Çok yakında kongre seçimleri, iki yıla kadar da devlet başkanlığı seçimleri yapılacak olan ABD’de Devlet Başkanı George Bush ve Cumhuriyetçilerin başrolü oynadığı ve Temsilciler Meclisi’nden çıkan bu yasa tasarısı kabul edilirse; 11 milyon kaçak işçinin ülkeye kabulü ve her yıl 400 bin yeni göçmenin ABD’ye kabulü onaylanmış olacak. Görüşmeler tüm hızıyla sürerken son iki gündür yapılan oylamalarla bir sonuca varamayan ve 26 Nisan’a kadar 7 milyon kaçağa vatandaşlık verebileceklerini oylayan Meclis, kaçak işçileri  ülkede 5 yıldan fazla bulunanlar, 2-3 yıldır yaşayanlar ve 2 yılın altında ülkede bulunanlar olarak üç kategoride değerlendiriyor. 

ABD Kongre  ve Temsilciler Meclisi’nin birlikte vereceği kararı destekleyeceklerini açıklayan Dış İşleri Bakanı Luis Ernesto Derbez, bunu ABD topraklarında yaşayan Meksikalıların refahı,  ailelerin bu ülkeye entegrasyonu ve çalışma izni alan ve alacak işçiler açısından çok önemli olduğunu bildirdi. 

Amerika “ne sihirdir, ne keramet” marifetiyle bu 11 milyon insanı yokedemeyeceğine, ayrıca da herkesin bildiği bir gerçek olarak ekonomisini yabancı işçi çalıştırmadan ayakta  tutamayacağına, hatta zaten göçmenlerden kurulmuş bir ülke olduğuna göre, ağza kolay ‘alsın, kabul etsin!’ fikri önerilebilir

Yapılan anketlerde, ABD nüfusunun %62si bu insanlara vatandaşlık hakları verilmesini istemiyor. Kendi ülkemizde sokağa dökülmüş  kendi bayraklarını taşıyan ve “gitmeyeceğiz” diye feryat eden bir milyon  Amerikalıya ne kadar sempati duyabilirdik belli değil,  ama özellikle 25 Mart’da yaklaşık 1 milyon insanın katıldığı California / Los Angeles’da yapılan protesto yürüyüşünde taşınan Peru, El Salvador, Guatemala ve çoklukla Meksika’ya ait bayraklar, t-shirtler, şapka ve “Buradayız ve gitmeyeceğiz”, “Biz suçlu değiliz”, “Yeter artık, Bush” pankartları, Amerikalıları gerçekten de korkuttu.

Protestoları protesto eden bir çok isim arasında Trent Lott ve Senatör John Cornyn gibi Cumhuriyetçi siyasetçiler de var. CNN televizyonu ekonomik haber sunucu ve yorumcusu Lou Dobbs da,  Amerikan vatandaşı olmayan yabancıların, vatandaşlık hakkı isterken protestolarda kendi bayraklarını taşımasını hem mantıksız, hemde yersiz bulanlardan. 

“Burası Meksika değil, Amerika! Beni rahatsız eden şey bayraklarını benim üstünde durduğum topraklarda dalgalandırmaları” diyor California’da bulunan Save Our State Derneği Başkanı Joel Stein ve “eğer ABD vatandaşlığı için yürüyorlarsa, bayraklarını evde bıraksınlar. Ayrıca merak etmesinler biz onların Meksikalı olduğunu zaten biliyoruz” diye de ekliyor. Bu arada ABD’de, 10 kaçaktan 6sının Meksikalı oluşu, Meksika’daki  bazı medya kuruluşlarınca biraz şakayla karışık, ABD’nin 1835-48 yılları arasında Meksika’dan zorla aldığı toprakların diyeti olarak yorumlanıyor.

Bizim de Almancılarımızdan iyi bildiğimiz gibi, dil ve kültür farklılıklarından ötürü topluma entegre olamayan bu milyonlarca insan, ülkelerinin küçük modellerini, önce evlerinde, köylerinde hatta şehirlerinde yeniden kuruyor ve ABD gerçeğinden neredeyse tamamen uzak bir yaşam sürüyor.  Bu çokluktaki  insan da, yaşadığı toplumu kaçınılmaz olarak kültürel bir transformasyona uğratıyor. Eğer ABD’de yaşayıp da, “ margarita ve guakamole”yi tanımıyor, tako’yu kesadiyya’dan ayırt edemiyorsanız bu aynı bir Almanın, Adana ve şiş kebabı birbirinden ayıramaması gibi birşey oluyor artık.

Heryıl Latinlerin ABD’ye birinci giriş kapısı Meksika’dan milyonlarca insan hayati tehlikeyi göze alarak geçmeye, daha doğrusu kaçmaya çalışıyor. ABD ve Meksika ilişkilerinde gündemin birinci sırasında hep aynı konu var. Durum, bugüne kadar kaçak işçi çalıştıran hiç bir şirkete cezai işlem uygulanmadığından ve şirket için hiç bir caydırıcılığı olmadığından, hem de  öyle veya böyle emeğinin karşılığında dolar alan işçi açısından da avantajlı gözüküyordu.  Ama Latin kökenli yabancıların sayısı ABD nüfusunda, 1990’da 22 milyon olarak gözükürken, 2000 yılında 35 milyona ulaştı.

Bu arada, Kongre ve temsilciler Meclisi’nin, Paskalya sonrasında bir karara varmaya çalışacaklarını açıklamalarına rağmen, Amerika’nın tüm göçmenleri ve onlara destek veren kuruluşlar 1 Mayıs günü yine “Latinler olmadan 1 gün” başlığıyla tüm ülkeye yayılacak bir boykot yapma kararındalar.
 


 

1613390cookie-checkL. AMERİKA’DAN… ABD kendi etti, kendi buldu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.